Yücel’in Adana’da çocuğa sorduğu soru, nasıl dinsizlikle itham edilmesine neden oldu?
Hasan Ali Yücel’in dinsiz ilan edilmesinin asparagas hikayelerinden biri Adana’da gerçekleşmişti
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında kırsal bölgelerdeki eğitimi güçlendirmek amacıyla oluşturulan Köy Enstitüsü projesi Türk kültür tarihinde oldukça büyük bir yer kaplıyor. Kuruluşunun 81. yıldönümünde projenin kurucusu Hasan Ali Yücel'in de içinde yer aldığı ve sonra iftiraya dönüşen hadisenin tüm gerçekleri yıllar sonra, olayın şahidi bir şairin ifşasıyla ortaya çıktı.
Milli Eğitim Bakanı ve aynı zamanda Köy Enstitüleri'nin banisi olarak bilinen Hasan Âli Yücel’in, özellikle dönem siyasetçileri tarafından komünizm “ithamı” altında dinsizlik ve kültürel değerlere yabancı bir insan olarak lanse edilmesinin belli başlı tezvirat hadiselerinden birisi de Adana’da gerçekleşmişti.
Bu hadiseyi, Adanalı edebiyat öğretmeni ve aynı zamanda “Arif Nihat Asya’nın İzinde Adana” isimli biyografik kitabın yazarı olan Songül Kundakçı Cansız’a anlatan milliyetçi ve muhafazakar kimliğiyle bilinen şair Bahaeettin Karakoç, tarihi bir gerçeği ifşa etmiş oldu.
Bu ifşaat Songül Hanım'ın kitabında yer aldı. Adana Düziçi Köy Enstitüsü ve daha sonra Ankara Hasanoğlan Köy Enstütüsü sağlık bölümünde okuyan Bahattin Karakoç'a, "Hasan Ali Yücel’i şahsen tanıdınız mı, nasıl bir insan?" diye soran Cansız’a şair Bahaeetin Karakoç şunları anlattı;
“Tanırım çok iyi bir adamdı Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde ilk defa gördüğümde yemekhaneden çıkıyordu, ben de çıktım. Bayrak direğinin yanında bir göçmen çocuğu vardı, Gavurdağlı ben onunla konuşurken yanımıza geldi. "Gençler merhaba" dedi, biz de "merhaba" dedik. Gök gürlüyordu, yağmur yağacaktı, “ne oluyor nasıl yağıyor bu yağmur” diye bize bir arkadaş gibi soruyor. Arkadaşım biraz deli doluydu dedi ki “nasıl yağacak? Allah yağdırıyor, yağ diyor yağıyor. "Aferin oğlum" dedi Hasan Âli Yücel. Hayır dinle alakası yok fiziki bir olaydır diyebilirdi, demedi, aşağılamadı çocuğu. Hasan Âli Yücel’in Köy Enstitüleri, çevrilen klasikler ve üniversitedeki solcu hocaları himaye etme konusunda suçlanmasına da “Yook, yoktu öyle bir şey, şimdi bulabilsem çıkartırdım Hasan Âli Yücel’in yazdığı mevlidi, tamamen dini idi Süleyman Çelebi’ninki gibi. Bana da komünist damgasını vurdular Köy Enstitülüyüm diye, ağalar, köy ağaları, Köy Enstitüsü'nün kapanmasına gelince ben şunu derim; Türkiye büyük bir devrim kaynağından mahrum oldu. Çile çekmeye mahkûm oldu. Şunu iyi bil; Hasan Âli Yücel komünist değildir, inançsız değildir.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı ve isimlerinin nasıl iftiraya kurban edildiğinin Adana ayağını ilgilendiren öyküyü değerlendiren kucuksaat.com kurucusu Taner talaş ise şu yorumda bulundu;
Bizim çocukluğumuzda da özellikle Kayseri’de yaz aylarında biz yaylaya gittiğimizde, İç Anadolu bölgesinde, Hasan Âli Yücel’in "Yağmur nasıl yağıyor?" diye bir çocuğa soru sorduğu, çocuğun "Allah yağdırıyor" dedi diye azarladığını, hatta başka bölgelerde "Allah’tan şeker isteyin veriyor mu, benden isteyin bakın veriyorum" diyerek çocukları ateist yapmaya çalıştığı ile alakalı bir çok hikaye dinlemişimdir. Genelde bu tarz hikayelerin sağ siyasetçiler tarafından o günkü antikomünizm propagandasında acımasızca kullanıldığını bizzat yaşayanlardan dinledim. Çok acımasız ve ilkesiz bir propaganda, hem büyük bir eğitimcinin hem de büyük bir kurumun yok olmasına vesile olmuştur. Bu vesileyle Bahattin Karakoç'la bu röportajı yapan Adanalı edebiyat öğretmeni Songül Hanım'a teşekkür ediyorum.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.