Yılmaz Güney Müzesi doğru fikir mi?
Bu yıl 31.si düzenlenen Altın Koza Film Festivali’nde konuşan ünlü yönetmen ve festivalin jüri üyesi olan Nuri Bilge Ceylan, “Adana’da neden bir Yılmaz Güney müzesi yok” diye kibarca bir eleştiride bulundu. Çok haklı.
23 Eylül 2011 tarihinde, Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili olan Zihni Aldırmaz döneminde, o günün kısıtlı şartlarında, Adana’nın sinema tarihini karşılayamayacak derecede küçük olan bir sinema müzesi açıldı.
Bir başlangıç olması itibari ile kıymetliydi, devamı getirilmeliydi ama bir türlü olmadı. Türkiye’nin en önemli sinema kenti olan, bünyesinde bir film festivali barındıran bir kentin sinema müzesinin olmaması gerçekten yadırgatıcı.
Adana ve sinema dediğiniz zaman; kocaman bir tarihten, yüzlerce sinema salonundan, onlarca yönetmenden, yüzlerce Türk sinemasına damga vurmuş oyuncudan bahsetmiş oluruz. Ayrıca Adana’da çekilen filmler ve diziler diye literatürde bir başlık olduğunu zikretmek isterim.
Türk Edebiyatında, hemen hemen yazdığı tüm kitaplar film ve diziye çevrilmiş bir Orhan Kemal’in bu topraklardan yetiştiğini de not etmek gerekiyor.
Adana ve sinema üzerine derleyeceğimiz bilgilerin ansiklopedik nitelik taşıdığını söyleyerek özet bilgilerle yetinmeye çalışacağım.
Nuri Bilge Bey’in başlattığı tartışmaya dönersek, birçok hak edilmiş nedenlerden dolayı Adana’da sinema odaklı müze fikrine kesinlikle katılıyorum ancak meselenin sadece Yılmaz Güney ile sınırlandırılmasına karşıyım.
Adana’nın belli başlıklarda çok önemli değerleri olmasına karşın, sadece üç, dört kişi üzerinden Adana’yı anlatmaya kalkışmak hem Adana’ya hem de bu üç, dört kişinin dışında olan, haklı bir namın sahibi olmuş diğer insanlara karşı haksızlıktır.
Bu haksızlığı edebiyat alanında yapıyoruz. Haklı bir övgüye layık olan edebiyat çınarımız Yaşar Kemal’i o kadar ön plana çıkarıyoruz ki Orhan Kemal, Muzaffer İzgü, Behçet Çelik, Taha Toros, Turan Oflazoğlu, Kamuran Şipal, Arif Nihat Asya görünmez oluveriyor.
Bu durum o kadar kanıksanmış durumda ki, bu konularda bilgi sahibi olduğuna inandığımız usta televizyon ve gazeteciler dahi bu karartmanın esiri olabiliyor.
Geçen haftalarda Adana’ya program yapmak için gelen usta televizyoncu, ”Görkemli Hatıralar” programının yapımcısı Serhan Asker program KJ’sine “Yaşar Kemal’in Bereketli Toprakları” diye yazıverdi.
Orhan Kemal’in Bereketli Toprakları, bir anda Yaşar Kemal’in oluverdi.
Aynı durumu sinema alanında da görüyorum. Yılmaz Güney yaptıklarıyla benim övgüme ihtiyacı olmayan tarihi bir sinemacı olarak kayda geçmiş durumda. Ancak o kadar abartıyoruz ki, diğer sanatçılarımızı yok saymaya eviriliyoruz.
Sanatçılarımızı terazi kefelerine koyma basiretsizliğine düşmeden rahatlıkla söyleyebilirim ki, Adana sinema tarihi yıldızlar geçididir.
Tek tek isim yazmaya kalkışsam bu makalenin boyutunu aşar ancak; Abdurrahman Keskiner ‘den Arif Keskiner’e, Ali Özgentürk’den Ahmet Hoşsöyler ‘e, İrfan Atasoy’dan Kemal İnci’ye çok ciddi yönetmenler yetiştirmişiz.
Ben dünü överken bugünün dünyasında Adanalıların yok olduğuna inananlardan değilim. Dünkü görkemli dünyamız her alanda bence bugün de devam ediyor.
Dün; Salih Güney, Ali Şen, Menderes Samancılar, Mahmut Hekimoğlu, Melek Görgün, Meral Zeren, Rıza Akın, Aytaç Arman, Bilal İnci, Şener Şen, Yılmaz Duru, Yılmaz Köksal vardı.
Bugün; Kıvanç Tatlıtuğ, Pınar Deniz, Yüksel Arıcı, Caner Cindoruk, Dolunay Soysert, Açelya Akkoyun, Görkem Sevindik ve ismini sayamadığım yüzlerce kişi Adana’dan yola çıkarak sinema geleneğini devam ettiriyor.
Adana’yı sadece Yılmaz Güney ile anmaya kalkışmak, Adana sinema tarihine, hem de mevcut Adanalı sinemacılara haksızlıktır.
Meselenin bir boyutu da koleksiyon tarafıdır.
Eğer Adana’ya bir sinema müzesi yapılacaksa, Adana sinema tarihinin alet ve edevat yönünden en zengin arşivine sahip olan Sabri Şenevi’nden yararlanmak gerekmez mi?
Yarım asırdır bir tutku haline getirdiği, sinema afişi koleksiyonunu hayat biçimine çevirmiş olan Serdar Kürkbabaoğlu’ndan yararlanmayı düşünüyor muyuz?
Yarım asırdır devam eden Altın Koza Film Festivali’nin tarihini gösterecek görsel ve dijital materyalleri bu müzede sergilemeyecek miyiz?
Meselenin kanun ve prosedür yanını bilmiyorum ama Altın Koza Film Festivali’nde ödül alan filmlerin CD’lerini Adanalıyla buluşturmayı düşünmüyor muyuz?
Çok ciddi emekler sarf edilerek ortaya konulan filmleri bugün platformlardan dahi seyredemiyoruz, sahi festivallerde ödül alan filmleri nasıl seyredeceğiz?
Adana Sinema müzesi yapmakta gecikmişliğimizi, bu gecikmişlikten kaynaklanan birikimle telafi edebiliriz, muazzam bir tarih, doküman ve eser birikimi bizi bekliyor.
Yılmaz Güney bize sinema ve Adana üzerinden çok şeyler anlatır, ancak Adana o kadar büyük ki, Yılmaz Güney’in dahi gücü Adana’yı tek başına anlatmaya yetmez.
Bu nedenle, Adana kendi potansiyeli ile kendi büyüklüğünü anlatacak kabiliyet ve kapasitede ve sayıda sanatçı üretmiştir.
Yapacağımız müze bu büyüklüğü yansıtmalı.
Eğer becerebilirsek Adana’ya sinema müzesini yaparsak, başka bir ayıbımızı da bu vesileyle örtmek gerekiyor.
Güya Adana’nın en modern ilçesi olan Çukurova ilçesinde tek bir tane müze yok.
Adana’nın en büyük ikinci ilçesi olan Yüreğir’de maalesef tek bir tane müzemiz yok.
Zannedersem Sarıçam ilçemizde Ferdi Tayfur müzesi bittiği zaman müzeye kavuşmuş olacak.
Adana’ya sinema müzesi yapılsın, müze olmayan bir ilçemize yapılsın, ama sadece Yılmaz Güney odaklı bir müze olmasın.
Meramım budur.