Yeniden
Seçim bitmiş değil, önümüzde bir seçim daha var. O nedenle hızla toparlanmak ve yeniden konsantre olmak gerekiyor. Seçimin ilk turda bitmeyeceği az çok anlaşılıyordu. Ancak Erdoğan’ın önde çıkacağı çok fazla tahmin edilmiyordu. Demekki Türkiye üzerine düşünürken ayakları yerden kesmemek, uçuşa geçmemek gerekiyormuş. Burası demokratik değişim için işlerin tahmin ettiğimizden daha zor olduğu bir ülke. Patates, soğan iktidarın gücünü geriletiyor, aşındırıyormuş, ama sonuç almak içinde yeterli olmuyormuş. Muhalif seçmen geçmişten kalma klişelerle acele sonuçlara varıyor. Bunlardan birinin ‘mutfaktaki yangın’ efsanesi olduğu görüldü. Bu yargılar ‘yankı odalarında’ çoğalarak aceleci sonuçlara yol açıyor ve işin tamam olduğu yanılsaması üretiyor.
Şimdi umutsuzluğa gark olmanın, teslim olmanın zamanı değil. Eksikleri tespit ederek, kalan zamanı iyi değerlendirerek sonuca gitmek gerekiyor. İktidar parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önde çıkmanın avantajına sahip. Bunun sağladığı üstünlüğü muhalif seçmen üzerinde yılgınlık yaratmak için kullanacak. Kılıçdaroğlu’nun toparlanmayı hızlı biçimde gerçekleştirmesi ve seçmenin motivasyonunu yeniden sağlaması gerekiyor. Seçim sonuçları doğru değerlendirilirse motivasyon daha güçlü biçimde yeniden sağlanabilir.
Erdoğan’a oy veren seçmen iradesini açık etmiyor. Durumun sıkıntılı olduğunu kabulleniyor. Oy verme konusunda yüksek bir motivasyona sahip değil. Ancak hem iktidarın propaganda makinasının sunduğu argümanların etkisi hem de muhalefete yönelmek konusundaki yapısal kısıtlıkları kopuşu önlüyor. Muhalefetin çalışma biçimi bu seçmenle organik bir iletişim kurmaktan uzak. Yapısal kısıtların günübirlik adımlarla aşılabileceği yanılsamasına sahip. Deprem bölgesinde iktidar oylarını koruyabilmiş ise bu işin analizini en başta muhalefetin yapması gerekiyor.
Erdoğan’ın oyları yüksekse de bu oylar kanaatimizce bir doygunluğa ulaşmış görünüyor. Elli artı biri tasarımlayanlar Türkiye’deki geleneksel sol/sağ dağılımını veri alarak her defasında sonuca rahatlıkla ulaşabileceklerini düşünmüşlerdi. Seçimin ikinci tura kalmış olması şimdi en fazla onları kaygılandırıyor. Erdoğan ilk defa ellinin altına düştü ve seçimler ikinci tura kaldı. Muhalefet cebirsel bir denklem kurmayı başarabilirse seçimi ikinci turda alma olasılığı yüksek.
Oy kullanmayan, geçersiz veren ve son dakikada Oğan’a yönelenlerin büyük kısmını Erdoğan karşıtı seçmen kategorisine dahil edebiliriz. Bu seçmenin yarısını ikna etmek muhalefete seçim kazandıracak. Aradaki zaman düşünüldüğünde bu imkansız bir olasılık değil. Bu nedenlerle muhalefet liderlikleri ile seçmenlerinin hızlı biçimde toparlanması gerekiyor.
Sandığa gitmeyen ve Erdoğan’ı tercih etmemiş çevreler ondan uzaklaşmış ve başka bir tercihe yönelmiştir. Bunun kararlı bir seçmen kütlesi olduğu anlaşılmaktadır. Erdoğan seçmenini sandığa taşımak, kararsızları yeniden kazanmak için elinden geleni yaptı ve bunu önemli oranda başardı. Oy kullanmayanların büyük bölümünü muhalefetin ikna edemediği seçmen kategorisine oluşturuyor. Şimdi muhalefetin yaratıcı politikalarla bu kesimleri ikna ederek sandığa taşıması gerekiyor.
Bu seçmen topluluğunun milliyetçiliğin değişik varyantlarına sahip bir tahayyül dünyasında yaşadığı anlaşılıyor. Milliyetçilikleri seküler bir forma sahip ve muhalefet tarafından kapsanamamışlar. Atatürkçülük ile Türk milliyetçiliği alaşımına sahip bir simbiyozdan bahsediyoruz. İktidarın HDP bahsindeki yoğun anti propagandası bu seçmen kütlesini Kılıçdaroğlu’ndan uzak tuttu. Erdoğan’da buraya yüklenerek seçimi ikinci tura bırakmak istiyordu. Atatürkçü seçmen AKP’den kopan partilerle ittifak nedeniyle öfkeliydi. Türk milliyetçisi diyebileceğimiz çevreler ise HDP desteği gerekçesiyle Kılıçdaroğlu’na uzak duruyordu. İnce’nin çekilmesiyle birlikte bu alan tümüyle Oğan’da karar kıldı. Bu seçmen milliyetçiliğin doktriner bir yorumuna angaje vaziyette.
Kılıçdaroğlu’nun HDP ile ittifak konusunda kafalarda oluşan ve iktidar tarafından da yoğun biçimde manipüle edilen bu tereddütleri ortadan kaldırması gerekiyor. Mutabakat metnine bağlılık ve bürokratik temkinlilik muhatapları nazarında ikna edici bulunmamış. HDP’nin ise Kılıçdaroğlu’na verdiği destek konusunda başından beri daha temkinli, ölçülü davranması gerekiyordu. Maalesef bazı isimler iktidara malzeme veren açıklamalar yaptı. HDP bu kişileri kamuoyu önünde tekzip etmedi veya işi önemsemedi. Süreç taraflarca iyi yönetilemedi. Şimdi sahnede tek başına Kılıçdaroğlu kaldı. Seçimin kaderini onun performansı belirleyecek. Bir hesap adamı gibi değil tam bir lider gibi davranabildiği taktirde inandırıcılığı artacak, seçmeni sandığa taşıyabilecek, tereddütleri gidererek seçimin kaderini değiştirebilecek. Bunun için yeterli zaman sahibiz.