Sevilen ve kutsiyetine inanılan Hint filozofu ve Budist bir din adamıydı.
Nirvana’ya ulaşmak için Hint inciri ağacının altında oruç tutmaya başladı.
Günler geçince açlığın etkileri iyice kendini belli eder; O esnada onun bu durumuna gören ama yeterince anlayamayan insanlar yaklaşıp sorarlar:
“Ey bilge hayatın anlamı nedir?”
“Bir dilim ekmek ve bir tas sudur” diye yanıtlamış.
*
Nazım Hikmet cezaevineyken yazdıkları edebiyatın baş tacı olmuştur. Cezaevinde kaldığı günlerde bir Pazar günü açık havaya çıkardıklarınsa yazdıkları zihnime kazınmıştır.
“bugün pazar. / bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar./ ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak / bu kadar mavi / bu kadar geniş olduğuna şaşarak / kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum, / dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara, / bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...”
*
Şimdi, ne başkanlığınızın ne iktidarınızın değeri vardır bu insanın gözünde…
Ne hayalleriniz, ne yıkımlarınız…
Ne duble yollarınız, ne ucuza sattığınız uçak biletleri…
Hatta orucun ne önemi var; bulduğu zaman doyuyorsa…
Ve bizim… Evet, bizim ne kıymetimiz var…
Bu insanların yaşadığı yerde gözlerimizi kapatarak yürüyorsak…