Türkiye’nin Dönemeci
Hüseyin Kılıç yazdı...
Görünen o ki Türkiye’nin önünde üç yol gözüküyor.
1-İslamcı/Türkçü/Ergenekon’cu iktidar blokunun seçimleri kaybedeceği anlaşıldığından, seçim yasasının değişeceği, seçimlere müdahale edileceği, seçim sonuçlarının kaos yaratılarak tanınmayacağı, hergeçen gün açık faşizme geçiş koşullarının tırmandırılacağı mevcut halin derinleştirilmesi.
2-Bir siyasi restorasyon süreci. Yani Akp’nin yarattığı gerici/faşizan yapının sadece sivriliklerinin budanacağı, rejimin esasına dokunulmayan bir geçiş dönemi. Bu süreç muhtemeldir ki Tayyip Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılması ile sınırlı kalacak, laiklik, cumhuriyet ve özgürlükler alanında yaşanılan kayıplar veri olarak kabul edilecektir. Yeni ve özgürlükçü bir anayasa, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü, yayılmacı ve saldırgan dış politikadan geri dönüş olmayacaktır. Devlet aygıtında esaslı bir dönüşüm gerçekleşmeyecek, gerici birikimi uzaklaştırmak öncelik kabul edilmeyecek, dış politikada bir tahterevalli üzerinde bilinçsizce savrulan Türkiye çok sağlam bir çıpa ile Batı sistemine bağlanacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin hafta sonu yapılacak kurultayına ilişkin niyetler çok önceden deklare edilmiştir. Her ne kadar adına iktidar kurultayı denilmiş olsa da ne hazırlıkları ne koyduğu hedefler ne de kamuoyunda ve halkta uyandırdığı ilginin düzeyi dikkate alındığında, bu iddianın içinin doldurulamadığı açıktır. Proğramların, politikaların, dünyadaki ve ülkedeki gelişmelerin tartışılamadığı, bunun olabilmesinin bilinçli olarak engellendiği, niyeti olanların susturulduğu veya yanlış anlama endişesi ile kendisini taktik bir sessizliğe mahkum ettiği vasattan, toplumu hedeflerinize doğru seferber edeceğiniz bir iddia ortaya çıkmaz.
Bu kurultay partinin kendi iktidar iddiasının realize edildiği kurultay olmaktan ziyade mevcut veya potansiyel ittifak unsurlarına uygun biçimde partinin yeniden dizayn edildiği bir kurultay olarak tarihe geçecektir. Partinin her defasında kendi değer ve ilkelerinden uzaklaştığı, merkez sağ parti koordinatlarına çıpalandığı, buna uygun nihai iç düzenlemelerin tamamlandığı bir kurultay tablosu karşımızda duruyor.
Bunun hazırlıkları il ve ilçe kongrelerinde tamamlanmıştı zaten. Örgütler belediyelerin olduğu yerlerde belediye başkanlarına eklemlendi, genel merkezde siyaseti belediye başkanlarına havale etti ve örgütler tarihi kimliklerinden uzaklaştırıldı. Her yerde ısrarla, bütün belediye imkanları seferber edilerek tek liste ve tek adayla seçimlere gidildi. Akp’nin yarattığı ve eleştirilen siyasal kültürü olduğu gibi parti içine taşındı.
Herşey Tayyip Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılmasına endekslendi. Halbuki Erdoğan Türkiye’deki iktidar blokunun şu andaki en büyük ortağından başka birşey değildir. Tek başına onu göndermek Türkiye’nin temel problemlerinin hiçbirini çözmeyecektir. Onun yerine “ güçlendirilmiş parlamenter sisteme “ geçileceği dışında söylenilen ne var. Bir parti kendi iktidar iddialarından vazgeçiyor Erdoğan döneminin bütün günahını taşıyan, bu konuda herhangi bir özeleştiri dahi vermeyenlere kendini ittifak ortağı olarak beğendirebilmek için. Bu da bir siyaset mühendisliği başarısı ve hatta doktrin olarak hikaye ediliyor. İttifak mahkumiyetler, mecburiyetler, kendi ilke ve değerlerinden vazgeçişler üzerine değil, ülkenin temel ihtiyaçları ve geleceği üzerine bina edilir.
İşte bu yüzden bir siyasi restorasyondan ve sağcılaşmadan bahsediyoruz. Bunun alternatifi ise yeni ve özgürlükçü bir Cumhuriyet olabilir ancak.
Buradan devam edelim o zaman; üçüncü seçeneği anlatarak.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.