Türkiye Dünyanın Neresinde?
Bu yazıda biri bundan tam 30 yıl önce diğer ikisi yakın zamanda yayınlanmış değerlendirmeler üzerinden Türkiye'nin dünyanın neresinde olduğunu anlamaya çalışacağız. Bu üç değerlendirmenin birbiriyle hiç ilgisi yok. Bağlamları, ölçüleri ve yayınlandıkları yerlerde birbiriyle çok ilgisiz. Birisi bir kitabın başlığını ve giriş bölümünün konusu iken diğeri geçmişte Türkiye'nin amiral gemisi olarak nitelenen gazetenin halen en nitelikli yazarının Milli Savunma Bakanı Akar ile yaptığı iki gün süren röportaj ve en sonuncusu ise Devrimci Marksizm Dergisi'nde yayınlanmış bir yazı.
90'ların başında Murat Belge bu başlıkta bir kitap yayınlamıştı. İçinde değişik tarihlerde yazdığı makalelerin toplandığı kitabın başlarında bu soruyu kurcalıyordu. Türkiye'nin taşralılaştığından ve ' ayak uydurmaya çalıştığı çağdaşlaşma rotasından ' hızla uzaklaştığından yakınıyordu. Türkiye izolasyonizm ile vurkaçcı bir piyasacılık arasında salınıyordu Belge'ye göre. Medeni alem ile seviyeli bir ilişki kurmaktan, 'siyasete uygar ölçüler getirmekten uzak bir ülke görünümündeydi Türkiye. Tabii Belge'nin medenileşme ölçüsünün Avrupa Birliği ile sınırlandığı çok yakın bir zamanda anlaşılacaktı. AB'den uzaklaşmak Belge'ye göre hem taşralaşmak hem de medenilikten yoksunluk anlamları taşıyordu. O nedenle ufuklar AB radarına ayarlanmıştı. Bu heves AKP ile de uzunca bir süre devam etti. Geldiğimiz noktada Türkiye'yi yönetenlerin ufkunda AB'ye çıpalanmak artık yer almıyor. Bu hayal ile yaşayanlar ise gözlerini AKP sonrası bir restorasyona çevirmiş vaziyette.
Akar ile yapılan röportaj Taliban'ın Kabil'e girmesinden ve Afganistan'ın büyük bölümünde kontrolü ele geçirmesinden sonra yapılmış. Akar geniş bir perspektiften Türkiye'nin dünya karşısındaki konumuna dair değerlendirmelerde bulunmuş kıdemli gazeteci Ergin'e. İki günlük röportajda Akar bir Mili Savunma Bakanı'ndan çok adeta ikame bir Dışişleri Bakanı gibi Türkiye'nin uluslararası ilişkilere hangi ölçülerle yaklaştığını, geleceği nasıl okuduğunu anlatmış. Röportajdan çıkan Türkiye'yi yönetenlerin dünyanın neresinde olduğumuza artık diplomatik ölçülerden ziyade askeri güç ve kapasite üzerinden baktığının büyük bir netlikle ortaya çıkması. Akar konuşmasının bir yerinde şunları söylüyor; '' (Türkiye) Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, uluslararası ilişkilerde özne haline gelen, etki ve ilgi alanı her geçen gün genişleyen (...) bölgesel bir güçtür. Türkiye bölgesinde ABD için güçlü, etkin ve güvenilir bir müttefiktir. Eğer ABD Ortadoğu coğrafyasında bulunacaksa Türkiye ile işbirliği yapması lazım. ABD'nin bölgede işbirliği yapacağı ülke biziz. (...) Bizimle işbirliği yapmayınca ne olduğunu hep birlikte gördük, görüyoruz. '' Konuşmanın kendisi çelişkilerle yüklü, bir bölgesel güç sahibi devletin temsilcisi asla böyle konuşmaz. Burada özgüveni yüksek bir davranıştan ziyade kendinden daha büyük bir güce maraza çıkarmaya teşne ve ancak bu sayede kendini kabul ettireceğini düşünen, fakat alttan almaya da her an hevesli birinin bıçkınlığını görüyoruz. Belge'nin 90'larda sorduğu sorunun 2021 yılındaki cevabı bu. Piyasa kapkaçlığından, ' bir koyup beş almadan ' Türkiye kapitalizmi oyun kuramayan, sadece oyun bozmaya teşne ve büyük emperyalist gücün gözüne girmek için de mahallesinde maraza çıkartmaya hevesli bir delikanlı noktasına gelmiş.
Şimdi ise dünyanın neresinde olunduğuna gerçek veriler üzerinden bakalım. Bunun için Devrimci Marksizm Dergisi'nin 47-48.sayısında Özgür Öztürk'ün ' Pandemi ve Sonrasında Kapitalizm ' başlıklı yazısından yararlanacağız. Öztürk yazısında Türkiye kapitalizminin dünya ekonomisi ile '' 80'li yıllarda dış ticaret, 90'lı yıllarda finansal mekanizmalar ve Gümrük Birliği yoluyla ticaret liberalizasyonu aracılığıyla, 21.yüzyılda ise üretken sermaye hareketleri üzerinden bütünleştiğini '' söylüyor. Küresel üretim ağları içerisinde Türkiye'nin konumu Avrupa'nın periferisinde yer alan Polonya Macaristan ve Portekiz'e benziyor. Türkiye ithalatının 3/4'ü ara mallardan yani petrol-doğal gaz gibi hammaddelerden ve yarı-mamul girdilerden oluşuyor. %15 civarındaki yatırım malı ithalatı da eklendiğinde Türkiye'nin ithalatının %90'ı tüketim için değil, başka malların imalatını sağlamak için gerçekleştiriliyor. ' Türkiye'nin dünya kapitalist sistemi içindeki konumu Asya'dan ve Avrupa'nın çevre ülkelerinden ara malı satın alan bunları Rusya'dan aldığı enerji ve ülke içindeki ucuz iş gücü ile işleyerek Avrupa'ya ve kısmen de olsa Ortadoğu'ya ihraç eden bir üretim platformu biçiminde özetlenebilir.' DİSK-AR verilerine göre ise emekçi sınıfların 1/6'sı asgari ücretin altında, 1 milyona yakın emekçi ise asgari ücretin yarısından daha az bir ücret alıyor. Tüm çalışanların %38'i asgari ücretle geçinmek zorunda kalırken, %25'lik dilim ise asgari ücretin 1,5 katını aşmayan bir ücretle yaşamak mecburiyetinde.
Türkiye dünyanın neresinde sorusunun gerçek cevabı bu rakamlarda saklı. Liberallerin kullanmayı çok sevdiği sözcükle bu rakamlar ' Belge gibilerin ‘ tahayyülünün ' dışında. Asker olarak Türkiye'nin askeri kapasitesinin sürdürülebilirliği ve ekonomik bağımlılığı da Akar gibilerin ufkunun dışında. Türkiye'nin nerede olduğu ise rakamlarla sabit; coğrafi avantajından ucuz emek üssü olarak faydalanmak isteyen, emeğinse baskılandığı, örgütlülüğünün dağıtıldığı, tarikat ve cemaatlerle efsunlandığı, greve çıkmanın dahi yasaklandığı sanayileşmesini başaramamış, tarımını tasfiye etmiş, bilişim devrimini ise atlamış, resmî siyasetin ise tüm bunları dert etmediği bir yarı-çevre ülkesi.