Trump'ın Yeniden Dönüşü (5)
Trump'ın gelişinin dünyada yaratacağı etkileri tartışalım. Trump bir sosyal karakter ve kişilik olarak tam bir 'serseri mayın'. Yani ne yapacağı, nasıl davranacağı önceden kestirilemez, öngörülemez birisi. Trump ilk başkanlık dönemine gelinceye kadar hiçbir devlet deneyimine sahip değildi. Ne senato da ne temsilciler meclisinde ne de önemli bir kentin valilik ve belediye başkanlığı görevlerinde bulunmuştu. Trump bir emlak baronu, spekülatörüydü. Binlerce konutluk bir emlak imparatorluğunu yönetiyordu. Yaptığı işin doğası gereği kurnaz, yasal boşluklardan yararlanmasını bilen, açgözlü bir kişiliğe sahipti. 80'lerin sonundan itibaren kendisini markalaştırmaya çalıştı. Ulaştığı zenginliği, edindiği gücü bir başarı öyküsü gibi kurgulayıp Amerikan toplumuna pazarlamaya çalıştı. Amerika için bu tür başarı öyküleri önemlidir ve sistem bunları teşvik eder. Çünkü toplum bugünkü düzeyini bu tür başarı öykülerine borçlu olduğunu vazeder. Amerika ülke olarak fırsatını bulan, önündeki imkanları değerlendirmesini bilen, kişisel yetenekleri olan her insana yükselme kapılarını sonuna kadar açar. Trump'ı siyasete soyunmadan evvel bir televizyon yıldızı haline getiren şey de bu özellikleriydi. Bu hikayeye göre Trump elitlerin içine doğmamıştı. Sokaktan geliyordu ve sokağın kurallarını çok iyi biliyordu. Sunduğu yarışma programında, karşısına çıkan yarışmacı çırakları, her birinin hayallerini süsleyen birisi olarak kuralları çok vahşi sınavlardan geçiriyordu. Kapitalizmin dünyasında başarılı olmak istiyorsanız, imrenilecek hayatları yaşamayı düşlüyorsanız gaddar, acımasız olmaktan başka şansınız yoktu. İşte Trump bu başarının ideal örneğiydi.
Trump'ın sosyal kişiliği günümüz kapitalizminin temel eğilimleri ile öylesine örtüşüyor ki... Günümüz kapitalizmi de sarsıcı bir krizin içerisinde ve öngörülebilirliğini giderek kaybediyor. Alıştığımız kapitalizm dışında gelişmelere tanıklık ediyoruz. Buna ilişkin temel eğilimlerden önceki yazılarda bahsettik. Kapitalizmin sarsıcı bir krizin içinden geçiyor oluşu küresel jeopolitiği de etkiliyor. Alışılmış, kanıksanmış statükolar çatırdıyor. Sarsıcı krize, köklü jeopolitik kaymalara, dağılan statükolara savaşlar, çatışmalar eşlik ediyor ve dünya giderek daha tekinsiz bir yer haline geliyor. Küresel kapitalizmin hegemonik gücü olarak ABD'nin başına gelen her kişi bu sorunlarla boğuşmak ve ülkesinin liderliğini devam ettirmek yükümlülüğü ile karşı karşıya kalıyor. Dünyanın en büyük silah gücüne sahip, uluslararası kurumlarda tartışmasız bir ağırlığı olan ABD'nin başına gelen kişinin kullanacağı yetkiler ise dünyanın geleceğini birebir etkiliyor. Şimdi ABD'nin başında ikinci defa aynı kişi var ve bu kişinin sosyal kişiliği ile dünya kapitalizminin içinden geçtiği süreç birlikte değerlendirildiğinde kıyametin eşiğinde olduğumuzdan rahatlıkla söz edebiliriz.
Gerileyen bir hegemonik gücün başında 'serseri mayın' bir kişiliğin bulunması dünyadaki çatışmacı eğilimleri daha da arttıracaktır. Hele bu kişi güç kullanmaya yatkın bir özelliğe sahip ise sorunları çatışarak çözmeye çalışacaktır. Kapitalizmin tarihsel olarak oluşmuş iki mantığını birbirine karıştıracaktır. Saf kapitalizm dünyaya bir fabrikanın merceğinden bakar. Dünyayı bir fabrika gibi algılar. Temel motivasyonu maliyetleri azaltmak karları ise azamiye çıkarmaktır. Ancak kapitalizm somut düzeyde karşımıza toplumsal formasyonlar yani ulus-devletler olarak çıkar. Bir fabrika sahibinin piyasa da başka aktörlerle girdiği rekabetin motivasyonları ile her biri küresel jeopolitiğin birer oyuncusu olan ulus devletlerin motivasyonları birbirinden farklıdır. Ama son tahlilde kapitalizmin ana eğilimleri son sözü söyler. Bu çifte mantıktan yoksun birinin dünyanın en güçlü ülkesinin başına geliyor olması bizim Trump'ı bir serseri mayına benzetmemiz de ana saiktir. Bugün ülkelerini tıpkı bir işletme gibi gören lider sadece Trump değil. Erdoğan da bir vakit Türkiye'yi bir şirket gibi yönetmekten söz etmişti. Bu tip liderler için ülkeleri bir işletmeden, fabrikadan farksızdır. Kendileri birer CEO ahali ise birer girdidir, maliyettir.
Dünya şimdi kara kara böyle bir adamla ne yapabileceğini hesaplıyor. Ani kararlar alabilen, etrafına kulak vermeyen, her şeyi bir anda olup bittiye getirebilen birinin liderliği kuşkusuz ki dünyayı büyük tehlikelerin beklediği anlamına geliyor. Hele bu kişi inancı gereği dünyaya özel bir misyonla geldiğine ve inancı gereği görevinin Mesih'in ikinci gelişi öncesi onun geliş koşullarını hazırlamak olduğunu düşünüyorsa. Yalnızca kendisi değil etrafını da bu kişilerden oluşturuyorsa. Trump'ın ikinci iktidar dönemi 2025 yılının Ocak ayı sonlarında başlayacak. Ancak Amerikan sistemi gereği Trump yakın çalışma ekibini açıklamaya başladı. Bunlardan bazılarını tanıttığımız zaman dünyayı neden bir felaketin beklediğini iddia etmemiz daha iyi anlaşılacaktır. Trump Savunma Bakanı olarak Fox Nevs gibi Amerikanın en gerici kanalı olarak bilinen bir kanalında askeri yorumcu olarak yorumculuk yapan birisini atadı. Pete Hegseth isimli bu kişi Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşimcileri haklı bulup desteklediği gibi Kudüs'ü İsrail'in yegane başkenti sayıyor. Radikal bir evangelist olarak tarihi Filistin topraklarının Tanrı tarafından İbrahim'in çocuklarına bırakıldığını söylüyor. Trump İsrail'e bir evanjelik papazı atıyor. Bilmeyenlere hatırlatalım Evanjelizm Siyonizme en yakın Hıristiyan inancı. Mesih'in yeniden gelişine kuvvetli biçimde inanıyor ve onun gelişini hızlandırmayı inancının motivasyonu yapıyor. Bu kişi Netanyahu'nun politikalarına sonuna kadar destek veriyor. Uzatmayalım diğer atamalarında bundan bir farkı yok.
Trump'ın gelişine kimseler sevinmesin. Hele burada Trump'ın gelişiyle at pazarlığını ilerletiriz ve istediğimiz sonucu alırız diyenler erken düğün bayram etmesin. Trump ABD yönetimleri içerisinde İsrail'e koşulsuz desteği en ileri düzeye taşıyacak kişi olmaya namzet. Trump İsrail'in düşmanlarını kendine düşman görecek kadar ileriye taşıyor çizgiyi. Bu nedenlerle Trump için öncelikli tehdit İran ve onun bölgedeki uzantıları, asıl tehdit ise Çin. Tıpkı akıl hocası Kissenger'ın bir dönem yaptığını yapacak. Nixon'un önce ulusal güvenlik danışmanı sonra da dışişleri bakanı olarak Kissenger Çin'i Sovyetlerden uzaklaştıran ve karşı karşıya getiren politikaların mimarıydı. Sovyetler ile Çin arasındaki sınır itilafları ile ideolojik rekabet ona bu fırsatı vermişti. Dünya sosyalizminin iki büyük gücü hasım yapılmış ve karşı karşıya getirilmişti. Kissenger vefatından evvel ABD devlet aklına Putin ile toprak karşılığında anlaşmalarını salık veriyordu. Ukrayna savaşının fazla ilerlemesinden ve Rusya'nın giderek Çin'le yakınlaşmasını önlemekten söz ediyordu. Çin'i yalıtmanın en iyi yolu Çin-Rus ittifakını koparmaktı. Bunun karşılığı olarak Ukrayna savaşı sona erdirilmeli ve toprak karşılığı bir barış Ukrayna'ya kabul ettirilmeliydi. Trump ve adamları şimdi bunu söylüyor.
Bölgede ise asıl tehdit kaynağı İran. İsrail'in İran'a ve direniş eksenine karşı eli tümüyle serbest bırakılacak. Belki de İsrail'in İran'a yönelik asıl operasyonuna onay verilecek. Esat'ın beli kırılacak. İran'ın bölge üzerindeki jeopolitik etkileri sıfırlanacak ve İsrail'e bir derinlik kazandırılacak. İran'ın yıpratılması Rusya'nın hesabına gelir. İsrail'in Şam'ı bombalamasına engel olmadılar. Golan tepelerinin işgaline de itiraz etmediler. Ruslar bu hengame içerisinde İsrail ile karşı karşıya gelmemeye dikkat etti. Ancak Esat'ın tümüyle tasfiyesine izin vermezler. Trump'ın yakın çalışma ekibi İran karşıtı, fanatik Siyonizm yanlısı kişilerden oluşuyor. Demek İran'a öncelik tanınacak, Ukrayna için pazarlık masası kurulacak ve toprak karşılığı bir barış yapılacak.