Taş Köprü’nün Deli Dumrul’u (2)
O zaman hiç kimse, “Köprüyü geçenden neden para alıyorsun?” diye sormadı. Bugün köprüyü geçmeyenden de para alınıyor. O neslin torunları olarak bunu da sormuyoruz…
BİR KABAHATLİ ARANIYOR
Olay basına intikal etmiştir. Yeni Adana Gazetesi Başmakalesini Peygamber Horozu Yemiş Halil Efendi’nin dolandırıcılığına ayırır.
Öyle ya, bir zat, at, eşek, katır veya deve sırtında yüklü her maldan, kömür, saman demeden, duhuliye, oktrua adında para alıyor üstelik makbuz veriyor.
Giden zabıta memurları da “Belediye Rüsum Mültezimi Silahtar Ahmet Efendi” adını duyup, üzerinde Türkiye Cumhuriyeti yazılı Ay Yıldızlı mührü de görünce bu işin sahte olduğunu düşünemiyorlar.
Çünkü hiç kimse devletin mührü ile sahte vergi toplamaya cesaret edemez.
Algı bu.
CAHİL CESARETİ
Birçok baskın yapılır ama Halil Efendi yakalanamaz. Olaya adı karışan Belediyenin Rüsum Mültezimi Silahtar Ahmet Efendi karakola gidip ifade verir:
“Birader, ben bu Halil Efendi denilen ve Peygamberin Horozunu yemiş namıyla tanınan adamı evvelce bir müddet yanımda bulundurmuştum. Sonra yol verdim. Bu mesele ortaya çıkmadan on beş gün evvel yalvarmalarına karşı yanıma almıştım. Meseleden iki gün evvel, sarhoş bir halde yanıma geldi. Ben bundan kızarak makbuzu alıp yol verilmesini söyledim. Polisin aradığını duydum. Bulmanız için elimden ne gelirse yaparım. (4)
Peygamber Horozu yemiş Halil’in bir dümen çevirdiğini bilen başka üçkâğıtçılar, bu kanunsuzluğu ihbar edeceklerine yağlı kapıdan kendileri de faydalanma girişiminde bulunurlar. Bir ara sadece bir değil, birden fazla kulübe kurulur. (Halil Efendi’nin daha sonra verdiği ifadeden anlaşıldığına göre başta Bağlarbaşı olmak üzere birkaç yerde bu kulübelerden kurulmuştur)
Birçok kişi yakalanana kadar devlet adına vergi toplar.
HALİL EFENDİ YAKALANIR : “ADALET YOK MU?”
Halil Efendi’nin nasıl yakalandığına dair bir kayıt bulamadım. Ancak yakalandıktan sonra, Yeni Adana Gazetesi’ne şu açıklamayı yapar:
“(…) Ben daha önce köyde çiftçi başkâtibi idim. Oradan ayrılıp Adana’ya geldim. Belediye Rüsum Mültezimi Ahmet Efendi beni gördü: “Boş gezeceğine beleş işle” dedi. Otuz lira aylık ile beni karşı yakada bulunan kulübenin başına koydu… Biz de elime köprüden geçenlerden kimden ne kadar alacağıma dair liste tutuşturdu…” (5)
O listeye göre Deve ve beygirlerden 12 Kuruş, Arabadan 25 kuruş, merkepten 6 Kuruş alınacaktı.
“Ben sadece makbuz kesiyordum. Parayı, yine Ahmet Efendi’nin memuru olan Pehlivanın Oğlu İbrahim topluyordu. Hasılatı her akşam Ahmet Efendi’ye veriyorduk. Şehre girerken parası olmayanların bir kısım eşyasını rehin alıyor, çıkışta parayı tahsil ettikten sonra geri veriyorduk... Arası 5 veya 6 gün geçti hükümet gelip kulübeyi yıktı. Biz açıkta kaldık… Maaşımı bile alamadım… Dava edeceğim…”
Anlaşılan Halil Efendi haklıydı ve zarara uğramıştı.(!)
BAŞKA YERLERDE DE TAHSİLÂT MERKEZLERİ VAR…
Gazeteci soruyor: “Bu kulübe yıkılınca bu kez öteki kapıya neden gittiniz?”
“Mültezim Ahmet Efendi, kafanı yorma ben yeni emir çıkarırım. Sen burada parayı toplamaya devam et dedi… Ben baktım ki bu kötü bir iş bir dalavere var. Bir daha uğramadım. Sadece burası değil ki, Kuyumcunun Oğlu Ahmet’te bizim topladığımız parayı Bağlarbaşı’nda topluyor.
Belediye Rüsum Mültezimi Ahmet Efendi, bütün makbuzları topladı. Ben vermedim. Makbuzları hemen ertesi gün götürüp karakola teslim ettim.
Ahmet Efendi hakkımı yedi. On beş gün çalıştım, paramı vermedi. Bunlar dolandırıcı adalet istiyorum. Beni suçluyorlar. Benim suçum yok. Ben on beş gündür çalışıyorum ama orada yedi aydır para toplanıyor. Başka yerlerde de toplanıyor…” dedikten sonra bir itirazda daha bulunuyor.
“Bana Peygamberin Horozunu Yemiş diyorlar. Peygamber öleli iki bin seneye varıyor… Ben peygamber ile beraber değildim ki horozunu yiyeyim…” (5)
Bu davanın sonu ne oldu bilemiyorum. Bulamadım.
Masal gibi geliyor ama değil…
Üç beş uyanık, belediye teşkilatının zayıflığından, denetim kurumunun olmayışından ve vatandaşın cehaletinden faydalanıp, haksız kazanç elde etmişler.
Ama hiç birinin aklına köprüden geçmeyenden de para almak gelmemiş
Peygamber Horozu Yemiş Halil Efendi’nin torunları tekâmül etti; şimdi sadece geçenden değil geçmeyenlerden de para almaya başladılar.
O zaman nasıl ki yurttaş: “Arkadaş bu köprüden geçmek için neden para alıyorsun?” dememiş ise, bu gün de demiyor.
(1) 03.01.1930 Tarihli Yeni Adana Gazetesi
(2) 07.01.1930 Tarihli yeni Adana Gazetesi
(3) İltizam: Devlete ait vergi gelirinin bir bölümünün satın alınması
(4) 08.01.1930 Yeni Adana Gazetesi
(5) 25.01.1930 Yeni Adana Gazetesi
(*) Fotoğraflar Adana’nın Eski Fotoğrafları Grubundan Alınmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.