1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Taner Talaş anlattı, Sedat Memili Yazdı - 5
Taner Talaş anlattı, Sedat Memili Yazdı - 5

Taner Talaş anlattı, Sedat Memili Yazdı - 5

Taner Talaş’tan Refik Halid Karay ve Kadınlar Tekkesi (5)

A+A-

Yapısı, ne sağcı, ne solcu, ne liberal ne milliyetçi,

sadece olağanüstü dürüst bir adam..

150'liklerin Af Nedeni: Halid Refik'tir...

Taner Talaş

Kendi yargısı dururken Avrupa insan haklarına başvuran bir adam, vatan haini midir? Buradaki yargı sorununa adil çözüm bulamamış kişi oradan medet bekliyor. Kaldı ki başvuru hakkı da bu ülkedeki yasalarca korunmaktadır.

Sünni literatürde bir anlayış vardır, der ki: "İçtihatta hata eden bir, isabet eden iki sevap alır."

İnsan içtihatta yanılabilir. Mesela Ali Kemal : "Mustafa Kemal'in başaracağına inanmamıştım, ama kutluyorum." diyor. Daha önce de sözünü ettim, Refik Halid Milli Mücadeleye katılanlar için: "Ya bunlar maceracı, bunlar İttihat Terakkici... Bunların ne yaptığını gördük. Bunlar ülkeyi felakete sürükleyecek, milletin çarşaf boyuyla uğraşacaklar, üstüne üstlük, gazetecilere tenha yerlerde, köprübaşlarında kafasını sıkıp öldürecekler..." öyle düşünüyor. Esasında, ülkenin bağımsızlığına ve refahına karşı değil, İttihat Terakki'nin tutumuna karşı. Daha sonra Mustafa Kemal'de İttihat Terakkiye karşı olmuştur. Ülkeye gelmelerini istememiştir.

Mesela olayı siyasallaştırmak istemiyorum ama ben bu gün Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde zuhur etmiş, - bu partinin içine yuvalanmış - bir takım kişileri tehlikeli olarak görüyorum, bunları asla desteklemiyorum, ben CHP'yi veya Vatan Partisi'ni destekliyorum dersem, Anadolu'yu kurtarma harekâtına çıkmış İttihat ve Terakki'nin Refik Halid’i gördüğü gibi görülme ihtimalim var.

 r2-001.jpg

ADANALI 150'LİKLER...

150'liklerin Adanalı olanlarında ilginç isimler var. O zaman Adana'da 8 gazete çıkıyor, Bir Fransızca, Bir Rumca ve iki tane de Ermenice, dört tanesi de Türkçe. Bunların üçü mütareke basını, biri hala bugün faaliyette olan ve hepimizin gurur kaynağı, Ahmet Remzi Yüreğir'in çıkardığı Yeni Adana Gazetesi.

Atatürk'ün Nutuk'ta bahsettiği Ferda gazetesi var, çıkaranlar için: "Bunlar çok alçak bir aile" diyor. Bunlar Osmaniye Kadirli’den Fanizade Ali Bilgili (Ali İlmi)

Parantez içinde söylüyorum, geçen bir konu için Üniversiteye gittiğimde Cübbeli Ahmet gibi bir adam gördüm. Kim bu diye sorunca, Fatih Bilgili dediler. Hala eski kafa, vaaz verir gibi ders veriyor. İşte o aileden. Etnik olarak Kürt kökenli bir aile. Olumsuz anlamda söylemiyorum, tespit paylaşıyorum.

Mütarekede Adana'dan üç kişi var. Birincisi; Ferda Gazetesinin sahibi Ali İlmi, İkincisi Zeynel Abidin Bey, Hürriyet ve İtilafın Genel Sekreteri. İstanbul'da. Bunun da bir kardeşi Çanakkale Gazisi 150'liklerde yok. Fanizade Mesud adlı diğer kardeşi de Osmaniye Mutasarrıfı, yargılama yapıyor, Türk subaylarını astırıyor, mütarekede babası Maarif Müdürü, böyle bir aile. Bunlar Osmaniye Kadirli'den ama Güneydoğu'dan göçle gelmiş bir aile.

Üçüncü kişi kim? Yolgeçen köyünden adı Yusuf olan bir Polis.

Zamanında mütarekede ileri geri laflar etmiş, sürgüne gönderilenler arasında.

150'liklerin hazırlanmasındaki mantık ve gerekçeler için mutlaka gizli yapılmış ve sonradan açıklanmış olan meclis tutanaklarının okunması gerek.

Tutanaktan bir ayrıntı, 150 rakamının hazırlanmasında bir ilke yok. Bu rakam önce 600 olarak tespit edildi, 300'e düştü ve son olarak 150'de karar kılındı. Yusuf Akçura Mecliste İçİşleri Bakanına soruyor:

"Bu liste hangi ilkelere göre hazırlanmıştır..." Bakan cevap veriyor:

"Ne zamandan beri vatan hainleri için ilkeler belirlenir oldu?"

İlginç ayrıntılardan biri de şu, meclis oturumunda Refik Halid’in günümüzde "kanka" denilecek derecede yakın bir dostu var -Aka Gündüz-liste açıklanıp da isimler belli olunca bu kalkar: "Refik Halid denilen hainin..." diye söze başlar.

(150'likler konusunda Taner Talaş çok daha ayrıntılı açıklamalar yaptı. Ana konudan ayrılmamak için o detaylara girmeden devam ediyorum..."

150'likler gündemiyle toplanan mecliste en takdire şayan olan, insanın kendini İsveç parlamentosunda zannetmesidir. Bakın İçİşleri bakanı liste getiriyor ve tartışmalar sonunda o liste kadük oluyor. Hatta Prof. Yusuf Akçura: "Bir kaç köylüyü vatan hainliğine indirdiniz, bu Cumhuriyet yönetimine ve Türkiye'sine yakışmaz" diyor onlar da listeden çıkarılıyor.

O yıllarda mecliste böylesine özgür irade ile yapılan tartışmaları okudukça gurur duydum.

 a13ab4db-301c-45de-978a-e6093a6def80.jpg

"PAŞA ÇANKAYA'DA SENİ BEKLİYOR..."

Yapısı, ne sağcı, ne solcu, ne liberal ne milliyetçi, sadece olağanüstü dürüst bir adam. O zamanın anlayışına göre seni neye benzetebiliriz diyorlar: "Epiküryen" yani hedonist mi? Evet. Dengeli bir âlemcidir. Asmalı Sokakta bir sevgilisi var, Rumlarda bir sevdiği var…

Mustafa Kemal, Refik Halid’e hayran. Şükrü Kaya hatıratında diyor ki; "Atatürk, gizlice Refik Halid okurdu." En sonunda Şükrü Kaya, onu Refik Halid okurken resmen yakalıyor. Deli adlı bir piyesi var… Mustafa Kemal o eser için, "Bizim inkılabı başka hiç kimse bu kadar güzel anlatamazdı. Kendisi Suriye'de olunca herkes eseri eleştirmiş ama Atatürk çok beğenmişti. Ortada bir haksızlık olduğunu düşünen Atatürk: "Bu adamı getirin" diye talimat verir. Sınıra giden Şükrü Kaya Refik Halid'in getirilmesini istiyor. Muazzam dürüst bir adam. Orada "başıma bir iş getirecekler diye korktum" diyor. Suriye'de iyi kötü bir düzen kurmuş, hayatını idame ettiriyor. “Ben buraya kanunla geldim, kanunla dönerim. Bir kanun çıkartılsın" diyor. Büyükelçi gelmiş, Halep Elçisi var, Ona: "Hadi gel, Paşa Çankaya'da seni bekliyor". Refik Halid:

"Selam söyleyin. Yakışanı yapmıştır, ama ben hukuka inanırım. Hukukla gelen hukukla gider". 

150'likler, Halid Refik yüzünden af edilmişlerdir. Ülkeye dönmesi konusunda üç kere teşebbüs edilmiştir. Ama gelmiyor. Atatürk'e diyorlar ki: "Gelmiyor", Atatürk de "Ona yakışan odur" diyor.

Yapısının esası hiç bir yere bağlı olmamasıdır. Oraya zamanı, misafir olduğu yerlerde içki ister. Namaz kılmaz, oruç tutmaz, ama saygı itibarıyla, ezana, cumaya, inanca saygı duyar. Olumsuz şekilde uğraşmaz. 1929 yılında yürürlüğe giden Harf İnkılabını ateşli destekler. Bu konuda birçok makale yazar. “Medeniyetimizin iftiharı harf inkılabıdır" der.

Esasında hiç kimseye eyvallahı yok. Bazı kararları öylesine destekler ki; onun para aldığını düşünenler olur. Dedikodu da çıkar. Öyle bir şey yok.

Kendisi Atatürk'ü kararlarından, Atatürk'te onu yazılarından tanımaktaydı.

Ülkeye geldikten sonra Menderes, senin için şöyle yapalım, köşkünü yenileyelim filan der, ama o Celal Bayar'a yüz vermez, Menderes'in tekliflerine kulak asmaz. 1955 yılında yazdıkları ile: "Menderes hükümeti, demokrasiyi kaldıracak. İstibdat yönetimine geri döneceğiz” der. Nihal Hanım daha sert yazmasına engel olur. Çünkü 16 yıl sürgünde kalmak kolay değil. "Senden tek isteğim, siyasete karışma" der. O yıllar, en popüler eserlerini yazıyor.

 8362c3f3-4427-496d-a91e-53652e9d173a.jpg

REFİK HALİD ATİPİKTİR...

Şu ayrıntı da var, kendisi ülkeye geldikten üç ay sonra Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikal ediyor. Hayatı boyunca Atatürk ile karşılaşmamıştır. Birinde vapuru kaçırıyor, İstanbul buluşma programı gerçekleşmiyor. Para ile işi yoktur, ihtiyacı da yoktur, hedonist bir adam. Bunu da bir inançla yapmaz. Arkasında kimsenin olmamasının nedeni bir ideolojisi yoktur. İnancı yoktur. Dinsel anlamda söylemiyorum. Yani ateist değildir. Sağcı değil, solcu değil, en güzel tanımını Murat Belge yapar: "Refik Halid Atipiktir, bu coğrafyanın adamı değil". Yani asosyal gibi, tipi hiç birine uymaz. Sağduyulu mu? Asla değil. Muhalif midir? Mütareke döneminde devletin içindedir. Neye inandığı hakkında kesin çizgi yok. Kafasına ne esmişse onu yapan bir dil üstadıdır. Refik Halid'i okuduktan sonra Türkçeye dair özgüvenim artmıştır. Türkçeyi en iyi kullanan bir kaç kişiden biri diyebilirim.

En çok takdir ettiği edebiyatçı Hüseyin Rahmi Gürpınar, en sevdiği kişi de Ziya Gökalp'tir.

"O geldiği zaman ayağa kalkar ve onun yanında az konuşurum. Çünkü o çok harika bir adamdır" der.

Fransız yazar, Guy de Maupassant'a hayrandır. Gorki, Turgenev sevdiği yazarlardandır. Türkiye'de en çok saygı duyduğu üç kişi var: Hüseyin Rahmi Gürpınar, diğeri Ahmet Mithat Efendi'dir. Ziya Gökalp'i de insan olarak olağanüstü saygı duyar..."

Değerli okurlar,

Sayın Taner Talaş'ın Refik Halid'in yaşamı hakkında anlattıklarının özetini sizlerle paylaştım. Daha sonraki bölümlerde, Taner Talaş, Refik Halid'in "kadına bakışı" ve etkileri günümüze kadar uzanan "Kadınlar tekkesi" adlı kitabının yorumunu yapacaktır. Onu paylaşacağım.

Daha önce de belirttiğim gibi, Refik Halid'i tanımıyorum. Bildiğim tek şey, bazı insanların yaşamı öldükten sonra da devam eder. Hatta bazı insanlar öldükten sonra yeniden doğar. Stefan Zweig, Franz Kafka nasıl öldükten sonra yeniden doğmuşlarsa, Refik Halid'de aynı kaderi paylaşmıştır.

Refik Halid'i daha iyi değerlendirmek için sözlerimi onun "Bir Ömür Boyunca" adlı kitabından bir bölümle bitirmek istiyorum.

‘‘Ben hayatta her şeye muhalifim. Ama benim bu hareket tarzım her zaman yanlış anlaşılmıştır. Ben Atatürk'e hiçbir zaman karşı olmadım. Daha doğrusu, her ikimiz de birbirimizi yanlış anladık. Ben İttihat Terakki'ye muhaliftim. Atatürk'e muhalefetim oradan gelir. İttihat Terakki ile çalıştığı için uzak kaldım. O da bir süre sonra onlardan uzaklaşınca, onun yanına geldim...’’

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.