Taner Talaş anlattı, Sedat Memili Yazdı - 3
Taner Talaş’tan Refik Halit Karay ve Kadınlar Tekkesi (3)
"Bir gün bunların hesabını verirsiniz..."
Mustafa Kemal
SÜRGÜNDEN ZİRVEYE
Türkiye'de İttihat ve Terakki'ye düşman olan üç meşhur adam var:
Biri Ali Kemal; Dahiliye Bakanı oluyor.
Biri Vahdettin; kendisi de Padişahlık makamına geliyor,
Diğeri de Damat Ferit; o da sadrazam oluyor.
Bu liste devam ederse dördüncüsü de Refik Halit'tir.
tartışmasız, parayla pulla hiç alakası yok. Bakanlar kurulunun oluşmasında büyük katkılar yapıyor, onlarla görüşür ve Damat Ferit bey’i sever.
Mütareke İstanbul'unda Beyoğlu Belediyesi'nde katiplikten bu gün PTT Genel Müdürlüğüne tekabül edecek bir göreve atanıyor.
Atatürk ile kavgası PTT Umum Müdürü görevinde iken başlıyor,
ilginç bir şey, özellikle şunu belirtmek istiyorum; Damat Ferit'i siyaseten herkes eleştirebilir, yanında veya karşısında olabilir, ama haram paraya el sürmeyen çok namuslu bir insan olduğu konusunda hiç kimsenin şüphesi yoktur. Namuslu ve dürüst bir adamdır. Rüşvet ve suiistimalden nefret eder, bunları yapan bir memur gördüğü zaman onlara yaşam hakkı tanımazdı. Refik halit bu konuda:" Damat Ferit, yaşamımda gördüğüm en namuslu adamdır" der.
DAMAT FERİT VE İNGİLİZ İŞGALİ
Elbette Damat Ferit hakkında bugün haklı bir karşıtlık var. Sevr'i imzalamış, çalkantılı dönemde bir takım hatalar yapmış ve tarihi karşıtlık, haklılık dolu. Elbette Halit Karay'ın o dönemdeki görüşüdür bu. Ruslardan dayak yenmiş, bozguna uğranmış, Rumeli kaybedilmiş, Birinci Dünya Savaşı'nda silip süpürülmüşsün, her şeyi kaybetmişsin... Damat Ferit, eğitimi yüksek, batı terbiyesi almış, İngilizlerden çok korkuyor. Refik Halit de öyle diyor: "Ben İngilizlerden korkarım. Bunlar bizi mahveder. Bunları ancak diplomasi ve nezaketle tutabiliriz.Bunlarla müzakere ederek gitmelerini sağlayabiliriz" diyor. Damat Ferit'te öyle düşünmektedir, Ali kemal'de.
ATATÜRK İLE YAŞANAN KRİZ
Refik Halit'in adı Mustafa Kemal'e gittiğinde: "Onu tutuklayın" diye emrediyor. Neden?
Refik Halit, PTT Umum Müdürü olduğunda, Mustafa Kemal, bir telgraf çekiyor:
"Refik Halit Beyefendi,
Ben Anadolu hareketinin lideri Mustafa Kemal Paşa'yım.
Anadolu'daki bütün telgrafhaneleri uyarın bize yardımcı olsunlar..."
Refik Halit devletin bir memuru. Bağlı bulunduğu Dahiliye Nazırına gidiyor ki o dönemde Nazır Ali Kemal. Nazıra: "Efendim böyle bir telgraf geldi ne yapayım?" Ali Kemal'de "Git, Damat Ferit ile görüş" diyor. O da Damat Ferit'e gidip soruyor. O sahneyi Refik halit anlatıyor, çok müthiştir. Damat Ferit:
"Mustafa Kemal'den ne geliyorsa hepsini reddediyorsun. Hepsini kapat..."
Refik Halit de Mustafa Kemal'e:
"Benim amirim siz değilsiniz. Benim amirim Ali Kemal ve onun üzerinde de Damat Ferit..."
Ben bu yazışmaları dikkatle okudum, nezaket, üslup ve kararlılıklara hayran oldum. Mesela Mustafa Kemal:
"Refik Halit Beyefendi,
Milli Mücadele aleyhinde yaptığınız kabul edilmez işlemlerden dolayı sizleri kınıyorum. Bir gün bunların hesabını verirsiniz..." Refik Halit'de cevap veriyor:
"Mustafa Kemal Paşa Hazretleri,
Benim bağlı olduğum bir devlet nizamı var.Bu nizam içerisinde amirim Ali Kemal'dir. Teessüflerinizi anlamakla birlikte, uygulamam mümkün değildir..."
Bu kadar düzeyli yazışmalar... O günlerden bu günlere nasıl geldik anlamak mümkün değil.
Mustafa Kemal kararlı bir şekilde "Bunların hesabını vereceksin" diyor, bir hakaret, küfür vs. yok. Cevabi yazı da en az bunun kadar düzeyli.
Refik Halit, Anadolu Hareketine olağanüstü karşı, onu ve bu görüşünü savunma adına söylemiyorum; bu harekete neden karşı? Bu hareketin merkezinde olanların hepsi İttihat ve Terakkici. İsmet Paşa, Rauf Orbay'mı deseniz; hepsi ittihatçı. Hatta, Refik Halit, Cemal paşa'yı kastederek:
"Cemal gitti, Kemal geldi. Bunlar bizi yakacak. Onlar ülkeyi mahvetti, bunlar da bizi mahvedecek" diyor. Bu nedenlerden dolayı sonuna kadar karşı. İstanbul'da işgal sona erinceye kadar Anadolu hareketinin başarılı olacağına asla inanmıyor. Bu düşüncesinin vatan’a ihanet ile bir alakası yok. Görüşünde yanılıyor, bu kadar.
ALİ KEMAL VE SAKALLI NURETTİN
Ali Kemal... Ali Kemal neden öyle. Ali Kemal, saygın bir devlet adamı, bir diplomat. O da diyor ki: "Bunlar serseri. Bunlar köprü başında adam vuruyorlar. Rıza Tevfik'i linç ettiler." Biliyorsunuz Enver Paşa'nın yayınladığı bir genelge var : "Çarşafın etek boyu" ile ilgili idi. Arkadaş mini etek giymiyorsun, çarşaf’ın etek boyu ne demek? Ne anlamı var. İttihatçilar, istibdat için bu tür genelgeler çıkardılar. Üstelik bunlar Avrupa görmüş, Avrupa eğitimi almış adamlar.
Ali kemal bunları biliyor. Ayrıca filozof gibi bir adam.
İstanbul işgalden kurtulunca, Ali Kemal hain oluyor.
Atatürk'ün Nutuk'ta direk bahsettiği müptezel bir adam var: Sakallı Nurettin. Aslında Şeriatçıdır, şapka inkılabına karşı gelmiştir. Anadolu hareketi esnasında yapmış olduğu usulsüzlükler nedeni ile TBMM tarafından ordu komutanlığından alınmış, müptezel biri. Bu Damat Ferit'e geliyor, Damat Ferit bunu kovuyor. İstanbul İşgalden kurtulunca, Ali Kemal'i göz altına alıyor, orada genç subayları ayarlıyor. Kafasını çekiçle, keserler kıra kıra linç ederek öldürüyorlar. Bunlar o günün derin devletidir. İsmet Paşa ve Rıza Nur, o zaman Lozan'a gidiyorlar: İsmet Paşa'ya da ibret olsun ve o görsün diye Ali Kemal'in cesedini İzmit'te köprü başına asıyorlar.
Mustafa Kemal'de bu olayı duyuyor: "Bu serserileri uzaklaştırın buradan" diyor. Ali kemal'in bu şekilde öldürülmesi, İstanbul'da Hürriyet ve İtilafçılarda büyük bir travma yaratıyor, olayı duyanlar şok olur, içlerinden biri de Refik Halit. hem hunharca linç ederek öldürülmüş hem de İsmet Paşa'ya ibret olsun diye asılmış.
Atatürk Sakallı Nurettin için Nutuk'ta: "Bu müptezeldir, gericidir, bunu Damat Ferit bile adam yerine koymamıştır. Bizim için büyük bir utanç olmuştur.
İsmet Paşa Lozan'a giderken, Sakallı Nurettin grubu şer takımı... "Biz bu ülkeyi böyle kurtardık, müzakere görüşme ile bu iş olmaz" mesajı vermek istiyorlar. Zaten Cumhuriyet kurulduktan sonra Mustafa Kemal ona hiç bir görev vermiyor. İşin garibi serbest seçimlerde Mustafa Kemal'in muhalefetine rağmen bağımsız mebus oluyor.
Refik Halit, Ali Kemal olayından sonra, doğal olarak korkuyor. Hayatı boyu konforlu yaşamış, çocukken bir kez pantolonunu bile kendi giymemiş, konaklarda büyümüş, ağzından bir kez küfür çıkmamış - hatta tutuklanma pahasına - öyle bir adam. İttihat terakki'nin arkadaşlarına yaptıkları da aklında... "Ben konforlu yaşamış bir adamım. Bunlar yakında beni de parçalarlar" düşüncesiyle İngiliz Büyükelçiliğine gidiyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.