1. HABERLER

  2. YAŞAM

  3. Sükut/u Hayal
Sükut/u Hayal

Sükut/u Hayal

Hacı Hüseyin Kılınç yazdı...

A+A-

Türkiye’nin gündemi o kadar hızlı ve sıklıkla değişiyor ki pandemi olmasına, yaz rehavetine rağmen her hafta birkaç sarsıcı gelişme ile karşılaşıp bu gelişmelerin hakkını veremeden kendimizi başka gündemlerin içinde buluyoruz. CHP Kurultay’ı da çok ciddi tartışmalar yapılamadan, ancak önemli sonuçlar doğurarak sessiz sedasız gerçekleştirildi. 

Biz bu yazımızda özelde Adana İl Örgütü’nün genel de ise Adana’nın kurultayda ve de özelllikle Parti Meclisi’nde temsil edilememesi üzerinde durup uzun zamandır gözümüze çarpan sıkıntıları paylaşacağız.

Şuradan başlayalım; CHP’nin 37.Kurultayında Adana’nın temsil edilememesinin politik bir açıklaması olmalı birileri de bunun hesabını vermelidir. Büyükşehir Belediyesi dahil dört önemli ilçenin partili belediye başkanları tarafından yönetildiği, Türkiye’nin her türlü gelişmişlik endeksinde üst sıralarda bulunan bir kentin PM’de temsil edilememesi  hayal kırıklığı yaratmıştır.

Bunu görmezden gelmeye, böyle birşey yaşanmamış gibi davranıp ölü taklidi yaparak sorunu hasır altı etmeye kimsenin hakkı yoktur. Adana büyüklüğündeki bir metropol kentin parti siyasetinin kurultaydan sonraki en yetkili organında temsil edilememesinin bir izahı olmalıdır.

Geçmişinde bölge siyasetinin merkezinde olan, önemli siyasi gelişmelerin yaşandığı bir kent bırakalım ağırlık oluşturmayı ve diğer bölge illerine öncülük yapmayı kendisinden daha az nüfusa ve etkinliğe sahip olan illerin  örneğin Mersin’in, Hatay’ın  parti meclisinde temsil edilimesine karşılık bu kurultayda MYK düzeyinde bir temsil bulmayı umarken PM’de dahi temsil edilememiştir. Bir örnek daha verelim örneğin Niğde nüfus olarak Adana’nın en küçük merkez ilçesi Sarıçam’dan dahi küçükken PM adayı cinsiyet kotasına takılarak PM’ye girememiştir.

Aday olarak önerilen isim partinin örgütsel süreçlerinde tartışılıp genel bir mutabakat sağlandıktan sonra mı Genel Başkana önerilmiştir yoksa şahsi olarak oluşturulmuş ilişkiler ağı üzerinden örgütsel süreç paranteze alınarak mı Genel Başkanı’nın önüne konulmuştur.

Tanınırlığı, bilinirliği yerel siyaset açısından dahi söz konusu olmayan bir ismin BKSP’da yer bulamadığı anlaşıldığında genişletilmiş anahtar listenin içerisine taşınmasının sonuçları düşünülmemiş midir? Yoksa “ aman canım olursa olur olmaz ise en azından başka birileri de olmamış olur “ mantığının  sorumsuzluğu ve rehaveti ile mi hareket edilmiştir.

Bu konu üzerinde durmamızın nedeni geleceğe ilişkin daha derin kaygılardan kaynaklanıyor. Türkiye’de nasıl devlet hayatında kurumların içinin boşaltılmasından, kurumlarının fonksiyonlarını kaybetmelerinden ve her yere sirayet eden keyfileşmeden şikayet ediyor isek parti yaşamına dönüp baktığımızda da içine girilen sürecin epey bir süredir benzer özellikler taşıdığını gözlemliyoruz.

Siyaset üzerinde örgütlerin ağırlığının azaltılması, örgütlerin belediyenin halkla ilişkiler faaliyetini yürüten aparatlara indirgenmesi, siyasetin asıl taşıyıcısı olması gereken milletvekilleri ve örgütlerin iradelerinin paralize edilmesi herhalde kimsenin itiraz edemeyeceği nesnel olgulardır.

Buradaki kurumsuzlaşma, kurumların içinin boşaltılması benzer keyfileşme mekanizmalarını harekete geçirip tetikliyor. Parti tabanının derdini, şikayetini, taleplerini ileteceği asıl muhatap olan örgütler bu özelliklerini kaybediyor. Aş, iş ihtiyacı olan, belediyeden yurttaş olarak hizmet beklentisi bulunan partililer bu sıkıntılarının örgütler dolayımıyla çözülebileceğine olan inançlarını hızla kaybediyor.

Bu durum kurumlararası güveni, olağan işleyişi zedeliyor bir kargaşaya neden oluyor.

Bu işleyişten herkes rahatsız. Herkesin burnundan soluduğu, umutların kaybolmaya başladığı, rüzgarın tersine döndüğü bir sürecin içindeyiz. Büyük umutlarla ve emeklerle elde edilen başarının gözlerimizin önünde erimesi kabul edilebilecek bir durum değildir.

Burada amacımız felaket tellallığı yapmak da değildir. Siyaseti sadece siyaset olarak değil en yüce insan etkinliği, bir kamusal sorumluluk olarak düşündüğümüzden, her şart ve kayıtta güce endeksli bir siyaset yerine doğrunun ve hakikatin sözcüsü olmak gerektiğine inandığımızdan şimdi de geç olmadan, yanlışların telafisi mümkün iken, geri dönülmezlik eşiği daha henüz geçilmemişken alarm zillerini çalıyoruz.

Adana İl Örgütü kurultayda sergilediği siyasi tutumla ciddi bir meşruiyet sorunu yaşamaktadır. PM’ye önerilen ismin örgüt tarafından değil bizzat Zeydan Bey tarafından belirlendiğine ilişkin yabana atılamayacak iddialar vardır.

Bunun bizzat örgüt içinde uzun süredir devam eden rahatsızlıkları tetiklediği, su yüzüne çıkardığı konuşulmaktadır.  İl Başkanı’nın kişilik özelliklerinden bağımsız olarak siyasi tavır almak, inisiyatif geliştirmek, bir siyasi özne gibi davranmak  konusunda bir yetmezlik içinde olduğu, örgüt dışı telkinlere açık bir yönetim pratiği sergilediği herkesin malumudur.

Bu nedenlerle sorunlar kangrenleşmeden, çözüm eşiği aşılmadan danışma kurulları ve diğer mekanizmalar harekete geçirilerek sorun masaya yatırılmalıdır. 

Burada ileride yazma hakkımızı saklı tutarak Zeydan Bey’e ilişkin bir bölüm açarak yazıyı bitirelim. Kendisini uzun yıllardır tanıyan, kişisel ilişkilerinde abi diye hitap eden birisi olarak naçizane bazı alışkanlıklarını terk etmesi gerektiğine inanıyorum. Sn. Başkan 45 yıllık partili olarak çok özel yeteneklere sahip bir siyasetçidir.

Bu kente partinin örgütsel ağını, sosyolojik zeminini ve derin tarihini en iyi bilecek konumdaki biridir. Çalışkanlığı, iyi anlamda popülizm becerisi ve ilişkilerindeki samimiyeti ile farklı bir siyasetçi tipidir.

Ama artık 30 yıl sonra binbir emekle kazanılmış bir metropol kentin, kendisinden büyük işler beklenilen “ Şehremini “dir. Elbette yukarıda ki özelliklere haiz birisi olarak yanlışlara müdahale etme, düşüncelerini belirtme hakkı vardır.

Ancak kurultaydaki irade örgütün iradesi olmalıdır. Örgüt ile kurumlar arasındaki ilişki keyfiyetten uzak ve gayri şahsi bir formda yürütülmelidir.

Bütün bunlardan bağımsız olarak da Adana’nın tarihi birikiminin kendisini cisimleşmiş hali olarak değil o birikimin herkesi dinledikten sonra ki nihai sözcüsü olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.