Söz Yaşar Kemal’in
Cumhuriyet'ten Zeynep Oral'ın yazısı
Köln’de, Yaşar Kemal Sempozyumu’nda ne çok ne çok şey öğreniyorum...
Doğrusu ben bugüne dek Yaşar Kemal’in olağanüstü bir yazar olduğunu, Türkçemize neler kattığını; bunca yerel, bunca evrensel olmasını, geçmişten günümüze ve geleceğe kurduğu köprüleri bilirdim. Edebiyat hakkında analizlerin bilincindeydim.
Yaşar Kemal’in toplumun sesi, toplumun bilinci olduğunu bilirdim. Hak ve hukuk tutkunluğunu, adalet arayışını, adil ve eşit bir dünya özlemi için çalıştığını, direnişçiliğini, zulme karşı duruşunu, barış için çırpınışlarını, Kürt-Türk çatışmasını durdurmak için verdiği çabaları bilirdim...
Ama şu var ki en çok iklim konusunda, çevre konusunda, herkesten, tüm yazarlardan daha öncü olduğunu, bu konularda bilim adamı titizliğini bilmezdim.
O BİR ÖNCÜ
Köln’de, Yaşar Kemal Sempozyumu’ndayız. Akademik yanı ağır basan paneller dizindeyiz... Ufuk Özdağ, Ali Dönmez, Cihan Erdönmez, gibi akademisyenler muhteşem sunumlarla Yaşar Kemal’in eserlerinden örneklerle onun çevreciliğini, doğayla iç içeliğini anlatıyorlar...
Yaşar Kemal’in Türkiye coğrafyasının doğa ve biyoçeşitliliğini bir bilim adamı titizliğiyle incelediğini... Onun kitaplarının doğal ve biyolojik kaynak olarak kullanıldığını anlatıyorlar.
Daha 1972’de Yaşar Kemal’in “Denizler Kurudu” başlığıyla yaptığı röportaj dizisinde geleceğe işaret ettiğini... Marmara Denizi’nin ekosistemini ortaya koyduğunu... Bir balıkçının “Denizler bir daha dirilmez mi kaptan” sorusuna, kaptanın verdiği yanıtı öğreniyorum.. Gözümün önünden müsilajı kovmaya çalışıyorum. “Yaşaaaar yetiş imdada” diye bağırmak geliyor içimden!
Daha da eskiye gidersek, tee 1954’te “Yanan Ormanlarda 50 Gün” dizi röportajlarında günümüzde en korkunç biçimde yaşadığımız orman yangınlarının özüne işaret ediyor, tüm sorunları daha o zaman tek tek saptıyor! Ama burası Türkiye! Dinleyen kim?
Buket Uzuner onun romanlarının psikomitolojik okuma yöntemlerini anlatıyor. Kenan Mortan onu “Kapıların kilidini açan insan” diye tanımlarken Yasemin İnceoğlu onun Birleşmiş Milletler’den çok önce çocuk haklarından söz edişini vurguluyor.
DOĞA SÖMÜRÜSÜ EŞİTTİR İNSAN SÖMÜRÜSÜ
Umarım birbirinden değerli bu sunumlar kitap olarak yayımlanır. Türk-Alman Kültür Forumu ve onun dinamosu Osman Okkan umarım bu dileği yerine getirir.
Bu seminer boyunca her panelde Yaşar Kemal’in bize en çok şunu gösterdiğini, öğrettiğini fark ettim: İnanın insanın insanı sömürüsüyle, insanın doğayı sömürüsü arasında hiç fark yok. İkisi birbirinden ayrılmıyor. İkisi birbirini bütünlüyor.
Yaşar Kemal’i en iyi tanımanın yolu onun kitaplarını okumaktır elbet. Bu yazıyı bitirmek için, açılışta Ayşe Semiha Baban’ın yaptığı gibi son sözü Yaşar Kemal’e bırakıyorum:
“Benim başlıca derdim doğadır. Kendimi bildim bileli benim dostum doğadır.
Dünyamız tükeniyor. Birçok hayvanın, birçok ağacın, birçok böceğin, birçok kuşun soyu tükendi.
Bundan sonra da insanların soyu diyecektim ama dilim varmadı. İnsanoğlu bu kötü durumu sürdürmeyecektir.
Ben bilinçli olarak, ben aydınlığın türküsünü, iyiliğin, güzelliğin türküsünü söylemek isrterim. Romanlarım yaşam gibi doğru söylesin, yaşamla birlik olsun istedim. Çünkü yaşam umutsuzluktan umut üretmektir. İnsan umutsuzluktan umut üreterek bugüne kadar gelmiştir.
İyi ki dünyaya geldik, yaşadık, ışığı gördük. Ya gelmeseydik, ya bu güzellikleri görmeseydik... Beni okuyanlar karamsar olmasınlar.”
İyi ki varsın Yaşar Kemal.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.