Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Sokrates Üzerine

A+A-

“ Bilgeler bilgesini öldürdünüz, Danaolar, 
Musaların kimseyi üzmemiş bülbülünü öldürdünüz. “  Ünlü tragedya yazarı Euripides bu dizeleri Sokrates için yazmıştır. Kendinden öncede felsefe yapılmış olmasına rağmen Sokrates felsefe için bir mihenk taşı kabul edilir. Ölümündeki trajedi bunu daha da perçinler. Felsefe yaptığı için Atinalıların hışmına uğramış ve ölümünü büyük bir tevazuyla karşılamıştır. Kızmak ve öfkelenmek bir yana kararı dinginlik içinde dinlemiş ve pişmanlığa yanaşmadığı gibi kaçma tekliflerini de reddetmiştir. Kriton’da Atina’ya olan bağlılığını uzun uzun anlatır ve dostlarına bir kaçak olarak yaşamayı kabullenmeyeceğini söyler. Bir yurttaş olarak yaşadıktan sonra kaçak olarak daha düşük statüde bir hayatı seçmenin tüm söylediklerinin inkarı anlamına geleceğini belirtir. 

Geride hiçbir yazılı eser bırakmamıştır. Ona mal edilen kitapların tamamı öğrencileri tarafından kaleme alınmıştır. Sokrates için felsefe yapmanın ayrıcalıklı bir mekanı yoktu. Onun için her yerde felsefe yapılabilirdi. Başta Platon olmak üzere talebeleri felsefeyi bir akademinin sınırlarına çekerken onun için her hangi bir sınır yoktu. Pazar yerleri, sokaklar, evler ve şölenler kısaca her yer felsefe için uygundu. Özel ile kamusal arasındaki ayrım Atina için varoluşsal iken Sokrates için önemsizdi. Hatta kamusal alandan uzak durmaya özen gösterirdi. Kamusalı demagogların ve politikacıların at koşturduğu bir sirke benzetirdi. 

Sokrates felsefenin bir meslek olmasını kabul etmezdi. Felsefe en iyiye ulaşmanın yol ve yöntemlerini öğretirdi. Doğru ile eğri arasındaki sınırı felsefe çizerdi. Filozof varlığı bütünüyle seven kişidir. “ Özü, sözü bir olmak. Bile bile yalan söylemekten kaçınmak, yalandan tiksinip doğruyu sevmek “ onun asli karakteridir. Korkak olanlar, aşağılık bir yaradılışa sahip olanlar gerçek felsefeye erişemezler. Felsefeyle uğraşmanın, bu yola girmenin ve gençlik hevesleri ötesinde bir ilgi duymanın kişiyi tuhaflaştırdığını söylemişti. Felsefe de ilerlemenin doğruya sadakatten geçtiğine, nihai amacının ise iyiyi anlaşılır kılmak olduğunu belirtir. 

Yontucu Sophroniskos ile ebe Phainarete’nin çocuğu olarak dünyaya geldi. Anaksagoras’ın, Damon’un öğrencisi oldu. Doğa düşünürü Arkhelos’un derslerini dinledi. Konuşma sanatında usta olduğu ve Otuzlar yönetiminde konuşmasının yasaklandığı söylenir. Hayatı sorunsallaştırdığı için geriye kalan eserlerinin tamamı bu konular üzerinedir. Bu eserler onun ağzından Platon tarafından kaleme alındığı için başka konularda neler söylediğini bilmiyoruz. Platon’un aktardığı Sokrates’in gerçeğine ne kadar benzediği de bitmeyen bir tartışma konusudur. İddia sahiplerinin bir kısmı Platon’un kendi düşüncelerine meşruiyet sağlamak için onun adını kullandığını söylerler. Orjinal Sokrates’in daha farklı biri olduğu söylenir. 

En has düşünme biçiminin ‘ dialektika yürüyüşü ‘ dediği şey olduğuna inanıyordu. Düşüncenin en yüksek biçimi oydu. Bir tartışmayı yürütmesini, düşüncelerini savunmasını beceremeyenler, varılması gerekli bilgiye ulaşamazlardı. Dialektika duyulara baş vurmadan sadece akılla yürütülen bir düşünme faaliyetiydi. Felsefeyi sokakta yaptığı için araştırmaları sırasında dayak yiyor, hor görülüp alaya alınıyor, ama bütün bunlardan yılmıyor ve sabırla katlanıyordu. Diogenes’in aktardığına göre bir defasında tekme yiyip buna sesini çıkarmamasına şaşıranlara “ beni tekmeleyen bir eşek olsaydı, ondan davacı olur muydum “ demiştir. 

Bu anlamda kendisiyle alay edenlere tepeden bakıyordu. Yalın bir hayat sürüyordu. Güç, gösteriş ve lüksle hiç işi yoktu. Atina sokaklarında yalınayak dolaştığı oluyordu. En zevkli yemeği katıksız ekmekti. İçkiyi ise çok ölçülü alıyordu. Zaten ölçülü olmayı bir erdem sayıyordu. Onlarca talebe yetiştirmiş olmasına karşılık hiçbirinden ücret almamıştı. Felsefenin bir ücret karşılığı öğretilmesini hor karşılıyordu. Bu nedenle Sofistlerle arası açıktı. Seçkin biri olarak para kazanmayı adanmış bir hayat onun için değersizdi. Felsefe yoluna girenler paranın esiri olmamalıydı. Bu özellikleri ile döneminin en seçkin kişisiydi ve fazla dikkat çekiyordu. Hem politikacıları hem Sofistleri hem de ozanları ürkütüyordu. Bu tavrı sonunu hazırladı.

Önceki ve Sonraki Yazılar