1. YAZARLAR

  2. Hacı Hüseyin Kılınç

  3. Sokrates: ‘ Felsefe Hep Doğruyu Söyler ‘ (5)
Hacı Hüseyin Kılınç

Hacı Hüseyin Kılınç

Avukat

Sokrates: ‘ Felsefe Hep Doğruyu Söyler ‘ (5)

A+A-

Platon’un hocası Sokrates’i suçlayanlardan biri Anytos’du. Anytos Yunan demokrasisinin kalbinde yer alan Bouleuteiron’un en etkin üyelerinden biriydi. Hem çok zengin birisi hem de etkileyici bir retorikçi yani hatipti. Sepicilik işiyle uğraşırken büyük bir servet biriktirmişti. Sokrates’i itham ederken zanaatçılar ile siyasetçi zümresinin sözcülüğünü yapıyordu. Anytos Sokratik diyaloglardan Menon’da karşımıza çıkar. Bu diyalogda Sokrates Menon ile erdem üzerine tartışır. Aralarında erdemin neliği üzerine bir tartışma yürütürler. Menon tartışmayı erdemin ne olduğundan çok niteliklerine kaydırınca Sokrates bir tanım yapması için zorlar. Menon erdemin özüne ilişkin bir tanım yapamaz. Sokrates etkili biçimde kullandığı diyalektika yöntemi ile Menon’un erdeme ilişkin denemelerini tek tek çürütür. Atina’ya gelmiş olan Menon kentin en güçlü adamlarından Anytos’un misafiridir. Tartışma devam ederken Anytos gelir. Anytos Sokrates’e göre de kendini yetiştirmiş, servetini bileğinin hakkıyla edinmiş zeki bir adamdır. Babası Anthemion oğlunu çok iyi yetiştirmiştir. 

Menon’daki tartışma erdemin öğretilip öğretilemeyeceği, eğer öğretilir ise en iyi öğreticinin kim olduğu üzerine devam ederken Sokrates Yunanların çocuklarını bu işi para karşılığı yapan Sofistlere gönderdiğini alışıldık ironisiyle ifade eder. Anytos’da Sokrates’e katılarak Devletin çocukları bu gibi adamlardan koruması gerektiğini söyler. Anytos Yunanların erdemi sofistlerden değil geçmişte Atina’ya hizmet etmiş Themistocles, Aristides ve Pericles gibi adamlardan öğrenebileceğini belirtir. Sokrates çocuklarına erdemi öğretememiş kimselerin bunu başkalarına hiç öğretmeyeceği cevabını verir. Sokrates’e göre erdem öğretilemez. Bu cevaba çok sinirlenen Anytos ‘ benden sana öğüt, biraz dikkatli ol! Belki her yerde insanlara kötülük etmek iyilik etmekten daha kolaydır ‘ der. Anytos kendini Sokrates’in eleştirdiği Atina ileri gelenleri ile aynı statüde görmektedir ve çocuğunu da bir filozof olarak değil sepici olarak yetiştirmiştir. Sokrates’e göre tek ideal yaşam biçimi doğrunun peşinden giden filozofunkidir. Ne Anytos gibi zenginlerin ne de beşyüzler meclisindeki etkili söylevcilerin yaşam biçimi gençlere örnek teşkil edemez. 

Sokrates söylevcilerle tartışmasını asıl olarak Gorgias’da yürütür. Gorgias döneminin en etkili hitabet ustasıdır. Diyalogda mesleğinin söylev sanatı olduğunu söyler. Bu sanatın nesnesi sözlerdir ve işini onlarla görür. Bu sanatın özü ‘kandırma’dır. Mahkemelerde yargıçları, Bouleuteron’da yurttaşları kandırmak, aldatmak için sözden daha etkili bir silah yoktur. Retorikçi doğru olan şeylerle ve doğrulukla ilgilenmez. Onun işi ikna ile, inandırma ile ilgilidir. Georgias’a göre kalabalıkları kandırmayı en iyi söylevciler bilir. Sokrates yargılanmasında yaşadığı ızdırabı önceden haber verir gibi şunu söyler:’ yüksek konularda, az bir zaman içinde, kimse büyük bir kalabalığa bir şey öğretemez değil mi?’ Bu cevap aslında Sokrates’in bizzat kendinde yaşadığı trajediyi ele vermektedir. Atinalılar karşısında yargılanan Sokrates’in onlara bir şey anlatabilmesi, öğretebilmesi mümkün değildir. Varlığının Polis için ne kadar zorunlu olduğunu söylemesi bir kulaklarından girip diğerinden çıkmaktadır. Sokrates’in terk etmemek için ölümü göze aldığı kent hakikatle bağını koparmış ve aldatıcı algıların peşinden gitmektedir. 

Sokrates’e göre Atina’daki bu dönüşüm Sofistler sayesinde gerçekleşmiştir. Sofistler çoğunluk Atina’ya dışarıdan gelmişlerdir. Bu gezici filozoflar için filozofluk bir meslektir. Çünkü söylevciliği, güzel konuşmayı, hitabet sanatını para karşılığı öğreterek hayatlarını kazanmaktadırlar. Bir önceki yazıda anlattığımız Atina demokrasisinin kurumsallaşması söylevciliği en önemli iş haline getirmiştir. Beşyüzler meclisinde her karar bir tartışma bir müzakere sonucunda alındığından söz şimdi en etkili silah olmuştu. Atinalılar şiddetten tümüyle arınmış bir demokrasi kurmayı başarmışlardı. Bu demokraside her şey söze dayanıyordu. Fikirler, düşünceler söze yaslanıyor ve karar süreçlerinde sözün gücü etkili oluyordu. 

Sokrates’in felsefi pratiği hiç bir zaman Polis’de egemen biçim olmamıştı. Onun böylesi bir derdi de yoktu. Kamusal alana çıkmaktan imtina eden birisi için felsefi pratik gündelik yaşamın bir parçasıydı. Sözün gücünü yönetme sanatının bir uzantısı, tamamlayıcısı haline getirmek aklından hiç geçmemişti. Felsefi pratiğini doğruluk üzerine kuran Sokrates için kamusal müzakerenin doğruluk ilkesinden uzaklaşarak söz sanatlarının bir gösteri alanı haline gelmiş olması kaygı vericiydi. Eleştirel dili ile diyaloglarında bunu belirtiyordu. Bu eleştiriler hasımlarının sayısını her geçen gün arttırıyordu. Erdemden uzaklaştıkları için zenginleri eleştiriyor ve Anytos gibilerini karşısına alıyordu. Şairleri taklitçilikle suçladığında destan, tragedya ve şiirle uğraşan geniş bir çevre karşısına dikiliyordu. Giderek sayıları artan Sofistleri felsefeyi amaçlarından saptırdıkları için suçluyor ve husumet ağına onlarda dahil oluyordu. 

Sokrates Gorgias’ın bir yerinde doğrudan siyaseti hedef alır. Sınıflandırmasına göre siyaset bedenle değil ruhla ilgilidir ve dalkavuklukla benzer özelliklere sahiptir; ’ …dalkavukluk, bilerek, ya da çoğu zaman sezgi ile, kendini dörde böler, her bir parçasını o sanatlardan birine benzetir, onların kılığına bürünür, benzediği şeylerin kendileri gibi ortaya çıkar. Ama insanın en yüksek iyiliği ile uğraşmaz da, hoşa gideni yaparak, sanki insan için en değerli olan şey bu imiş gibi, düşüncesizleri haz tuzağına düşürerek aldatır. … Bu yüzden o bir sanat değil görenektir. ‘ Sanatçı asıl istediği şeyi yaparken bir söylevci istediğini değil kar saydığını yapmak zorundadır. Bu ise Sokrates’e göre insanı yücelten değil alçaltan bir tavırdır. Doğruya sıkı sıkıya bağlı bir filozof olarak Sokrates doğrudan ayrılmayı aklından bile geçirmez. Kötülük yapmaktansa kötülüğe maruz kalmayı daha erdemli sayar. Israrla bir siyasetçi olmadığını söyler. Çünkü tanık olduğu siyasetçi zümresi hakikate bağlı olmayan, gerçeği çarpıtan, sözü deforme eden, usa değil algılara yön veren bir zümredir. 

Sokrates’i tavır ve duruş olarak Kant’a, Marx’a benzetebiliriz. O tıpkı onlar gibi her şeyin eleştirisini yapmıştır. Mevcudun yerine başka bir şey ikame etmeden her şeyi gözden geçirmeyi, eleştirmeyi asıl etkinliği yapmıştır. Bunları yaparken felsefenin biricikliğinden ödün vermemiştir. Kallikles’e şunları söylüyordu: ‘ Ama benim susmamı istersen, felsefenin susmasını istiyorsun, sevgilim olan felsefenin susmasını istiyorsun demektir; çünkü benim şimdi sana söylediklerim, onun bana söyleyip durduklarıdır dostum; ama öteki sevgilim gibi esintili değildir o, çünkü Kleinias’ın oğlu, bugün bir şey der, yarın başka bir şey, oysa felsefe hep doğruyu söyler. Şimdi şaştığın sözleri bana o öğretti, sen onları benden değil, ondan dinledin. ‘

Önceki ve Sonraki Yazılar