Siyasal İslam Nedir?
İslam dini Allah'ımızın seçtiği, izzeti, şerefi, adaleti, ahlaki yapısı yüksek ilahî bir yoldur. Ne bir kişi eliyle ne de bir kurum eliyle değiştirilemez. Çünkü kaynağı Kuran, Rabbimiz tarafından korunmaya alınmış tek kitaptır. (Hicr-9)
Korunması da aklen gerekli idi zaten, son kitap, son şansımızdır.
Bu din; tarih içerisinde maalesef uydurulmuş hadisler, Hristiyanlıktan veya Yahudilikten sirayet etmiş yanlış anlatılarla dosdoğru mecrasından kaydırılmaya çalışılmıştır. Yüzlerce mezhep, cemaat, usuller böylece ortaya çıkmıştır.
İslam kavramının önüne veya arkasına yeni bir niteleme koyarak farklılaştırma, kullanıma elverişli hale getirme yaygın olarak ortaya sürülmüştür.
Siyasal İslam kavramı, özellikle ülkemizde son yıllarda çokça konuşulur olmuştur.
Bu konuda yaşayan en kıymetli üstatlarımızdan Atasoy Müftüoğlu:
“Aziz İslam’ı, yerli-milli-makyavelist bir muhafazakârlığa dönüştüren, Türklüğü ve kapitalizmi de içselleştirerek meşrulaştıran, tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet sloganlarını şiar edinen bir politik sürecin ve yaklaşımın “siyasal İslamcılık” olarak yorumlanması çok kirli ve çirkin bir yakıştırmadan ibarettir. Makyavelist muhafazakârlığı, “siyasal İslamcılık” olarak okumak, önyargılı-ideolojik bir okuma biçimidir." Diyerek nitelemiştir.
Yine kıymetli bir bilim adamımızın konu ile ilgili paylaşımına kulak verelim.
Prof. Adem Çaylak: "Bu ülkede, bağımsız düşünme yetisini kaybetmiş, birey ve yurttaş olamamış, hamaset, vatan ve millet edebiyatıyla cezbedilmiş, umut ve korku arasına sıkışmış ochlos (kitle) ve toplulukların gündelik çıkarlarına hitap, siyasi söylem ve pratikler daima kazanır.
Prof. Şinasi Gündüz ise bu konuda : Siyasal İslam söyleminin ve siyasal İslamcılar nitelemesinin özellikle 11 Eylül 2001 hadisesi sonrası daha da yaygın şekilde karşımıza çıktığı da bir gerçektir.
Başka bir cepheden bakıldığında ise siyasal İslam söylemiyle geliştirilen refleks; güç ve iktidarı kendi tekellerinde gören çevrelerin kendi lehlerine gördükleri müesses düzeni savunmaya dair geliştirdikleri ideolojik bir reflekstir.
Buna göre siyasal İslam Batı ve Batılı değerler karşısında reddiyeci, çatışmacı ve meydan okuyucu bir yapıdır.
Son olarak son dönemlerde makaleleri ve kitapları ile öne çıkan Üstad nitelemesini hak eden Abdulaziz Tantik'e baktığımızda: "Daha temel bir konu ise, İslamcılığın İslam ile kuracağı ilişki ve İslam’ın bugüne bakan yüzünü ortaya koyarken sahip olduğu usulsüzlüğüdür. Yöntemsizliği bir yöntem olarak belirgin kılan İslamcılık, aslında bir yöntem üretememe sorunu ile hâlâ karşı karşıya bulunmaktadır. Daha da sorunlu bir zemini ise İslam ile kurduğu bağı modern epistemenin ürettiği modern disiplinlerden hareketle kurmasıdır. Bu İslamcılığın hala en sancılı boyutunu işaret etmektedir. Çünkü siyaset, yönetim, iktidar, güç, iktisadi zemin, sosyal barış, adalet, hukuk gibi temel kavramlara yönelik yeni yaklaşımları hangi disiplin üzerinden ürettiği çok önemli ve bu onun temel karakterini işaret eder.Siyasal İslam için iki olgu söz konusu. Biri mevcut durumu kabullenen siyasal algı, diğeri ise kavramın otantik anlamı.
Samuel Huntington'un Medeniyetler Çatışması tezinde de görüldüğü üzere, siyasal islam: İslam'ın ve Müslümanların egemen Batı Medeniyeti karşısında konumlandırılmasını esas alan bir tavırdır.
Yukarıdaki âkil insanların konu ile ilgili düşüncelerine topluca baktığımızda; Siyasal İslam’ın, İslam’ın kendisi olmadığı, bazen karşı fikir ve güçlere karşı alınan bir tavır olarak geliştirildiği,
Bazen de maalesef siyasal hareketlerin ve kişilerin çıkarları için kullandıkları stratejik bir yol olduğu karşımıza çıkmaktadır.
Samimî bir Müslüman; sağlam ahlakı, aklı ve vicdanı ile fikirlerini uygulayacağı, insana ve ülkesine hizmet edeceği bir oluşumda olabilir. Dikkat edeceği en önemli öge; Allah’ın dinini küçük hedeflere alet etmeden düzgün bir siyasal yaşamdır. İslam’ı samimiyetle yaşaması, onun ahlaki yapısını davranışlarına yansıtması kınanacak değil takdir edilecek bir davranış biçimidir.
Aliya İzzet Begoviç'in siyaset ve İslam ilişkisini çok güzel anlatan şu vecizesini hiç unutulmayacak; "İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah`ın önünde hesap verecektir."
Eğer bir Müslüman siyaset dünyasına girmişse yukarıdaki ilkelere itmek zorundadır. Aksi halde Hz Ali'ye ithaf edilen "sizin anladığınız anlamda siyasetin tüm yollarını bilirim bilmesine ancak rabbim bunu doğru görmez" mealindeki sözü siyasal İslam hakkında önemli fikir verebilir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.