Türkiye derin bir iktisadi, siyasi, toplumsal bunalımın içinden geçiyor. Yıllarca ertelenmiş sorunlar adeta çarpan etkisi yaratarak yaşanılan bunalımı daha da ağırlaştırıyor. Görünür gelecekte yaşadığımız belirsizliğin, kaosun aşılacağına dair umutlar nerdeyse tükenmiş vaziyette. Kısmi de olsa bir umut yaratabilmek, belirsizliği aşabilmek, siyasi istikrarı sağlamak için ihtiyaç olan bir erken seçimden ise iktidar bloku ısrarla kaçıyor. Bunalımın boyutları, şiddeti, ağırlığı hesaba katıldığında yapılacak bir erken seçimde ezici bir yenilgi yaşama ihtimali aşikar olduğundan, siyasi iktidarın sandıktan uzak durmasını da normal karşılamak gerekiyor.
Siyasi iktidarı seçime ikna edebilmek için tek başına bunalımın derinleşmesi yetmiyor. Bunalımın çözümü konusunda muhalefetin toplumu sandığın tek çare olduğuna ikna etmesi gerekiyor. Buhranın ağırlığı nedeniyle serseme çevrilmiş olan toplum, siyasi iktidardan sandığı önüne getirmesini değil sorunlarını çözmesini bekliyor hala. Sorunları kördüğüme dönüştürmüş olanların tüm çözüm yeteneklerini kaybettiği ise ortada. Siyasi iktidar ise günü kurtarmanın, geçici iyileştirmeler sağlayarak kendisi açısından en elverişli koşullarda seçime gitmenin hesabını yapıyor.
Siyasi iktidarı seçime zorlamak, sandıktan kaçabileceği araçları elinden almak ve bir erken seçime mecbur bırakmak muhalefetin görevi. Toplumsal bunalımın geldiği düzey nesnel tüm araçları sağlamış olmasına rağmen, muhalefet güçlü hamleler yapıp son noktayı koyamıyor. Çünkü muhalefetin tüm kurgusu sandığa yönelik. Sanki önceden yazılmış bir yazgıya inanınırcasına sandık geldiğinde iktidarın kaybedip kendisinin kazanacağına inanıyor. Halbuki tarih bunun tersi olgularla yüklü. Krizin müsebbibi, bunalımın yaratıcısı güçlerin rakiplerinin beceriksizlikleriyle yeniden iktidarda kalmayı başardığı hikayelerle dolu.
Erken seçim çağrısı daha henüz toplumda karşılık bulabilmiş değil. Erken seçimin bunalımdan çıkış için yegane kaldıraç olduğuna halk ikna edilebilmiş olmaktan uzak. 2001 krizinde siyasi iktidarı sandığa mecbur kılan sembolik eylem Başbakanlığın önünde Ecevit’in önüne fırlatılan yazar kasaydı. Krizin güçlü etkisiyle işyerleri kapanan, siftah edemeyen ve anayolları ulaşıma kapatan esnaf eylemlilikleri buhranın sokağa taşan görünümleriydi. Bugün ise ekmek kuyrukları ile simgeselleşiyor buhran. Bir tarafta Başbakana dahi diklenebilen bir cüret şimdilerde yoklukla terbiye edilenlerin oluşturduğu uzun kuyruklar çarpıyor gözümüze. Bunda elbette iktidarın oluşturduğu korku ikliminin henüz aşılmaktan uzak olmasınında etkileri var kuşkusuz. Ama korku iklimini muhalefetin göstereceği ataklık ve cesaret dağıtacak.
Muhalefet henüz bu eşiği aşabilmiş değil. Çünkü hala iç sorunlarıyla meşgul. İleriye doğru yaptığı her hamlede dönüp yeniden geriye bakma zorunluluğu hissediyor. Kılıçdaroğlu zaman zaman kendi sınırlarını dahi zorlayan cüretkar işler yaparken aynı hızla eski haline de rücu edebiliyor. Yapılan hamleler korku duvarını yıkmaktan çok uzak. Grup toplantılarına, rutin açıklamaları indirgenmiş bir eylem repertuvarı ile de aşılması mümkün değil. Anlatmanın , dinlemenin ötesinde doğrudan eylemliklere ihtiyaç var. Kılıçdaroğlu hem parti içinden hem de dostlarından attığı adımlara uygun yanıtların gelmemesinden dolayı yalnız kalıyor. Kılıçdaroğlu’nu cesaretlendiren tek yanıt dostlarında değil Hdp’de karşılık buluyor.
Muhalefet eşiğin ötesine geçmekte zorlanıp kendini tekrarlarken asıl sarsıcı hamleler iktidardan geliyor. Siyasi iktidar işlerin alışıldığı şekilde gitmeyeceğini muhalefetten daha çok anlamış vaziyette. Elindeki tüm araçları aleyhine işleyen süreci değiştirmek için seferber etmiş gözüküyor. Bunun içinde her türlü hileyi, aldatmayı kullanmaktan çekinmiyor. Denediği model kurları yükseltip, kontrol edilemez bir noktaya sürüklediğinde sert frenler yapmaktan kaçınmıyor. Karanlık bir tünelin içine girdiği duygusuna kapılan toplumu tekrar aydınlığa sadece kendisinin çıkartabileceği algısını oluşturuyor. Her gün yoksullaşan, kurların yükselişiyle şok yaşayan toplum bir sihirli değneğin dokunarak istikrarı sağlamasını bekliyor. Kurlardaki çarpıcı düşüş eğer stabilleşirse hayata geçirilecek diğer tedbirlerle birlikte iktidar o değneğin kendi elinde olduğunu söyleyecek. Muhalefet ise alternatif olma kabiliyetini kaybetmiş olacak. Şok ve dehşetin ardından yaşanılanlar, kısa süre sonra yeniden hissedilecek yıkımdan kaçış iktidara müthiş bir propaganda imkanı sunacak. İktidar oyunu sürekli değiştirip eşiğin ötesine geçmeye çalışan hamleleri denerken muhalefetin tutukluğu belki de iktidara yeniden kazandıracak.