“Yeşil enerji devrimi mi, kömürlü termik santral mi?”

CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, iktidarın yurdun dört bir yanını kömürlü termik santralleriyle donattığını kaydetti ve yeşil enerji devrimi müjdesinin inandırıcı olmadığını dile getirdi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Üyesi Dr. Müzeyyen Şevkin, Türkiye’nin dünyanın sayılı jeotermal kaynak zenginliğine sahip ülkelerinden biri olmasına rağmen bu kaynaklardan yeterince yararlanamadığını bildirdi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ‘sıfır emisyon’ hedefli bir çalışmasına, yol haritasına tanık olunmadığını dile getiren Dr. Şevkin, Türkiye’nin yerli, yenilenebilir, temiz ve enerji verimliliğinde ciddi çalışmalar yapmak zorunda olduğundan hareketle meclis araştırma komisyonu kurulması için TBMM Başkanlığı’na önerge sundu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bakanlık performans programında fosil yakıta dayalı kurulu gücün artacağını belirtirken diğer yandan emisyonu azaltacağını iddia ettiğini, bu çelişkinin Türkiye’yi yeni açmazlara sürüklediğini dile getiren Dr. Şevkin, ruhsat hukuku dâhil olmak üzere, uygulamada bir çok eksiklik göze çarptığını, Aydın, Manisa, Denizli, Çanakkale gibi jeotermal kaynak bakımından zengin olan bir çok kentte halk ile yatırımcıları karşı karşıya getiren, yoğun tartışmalara neden olan çok sayıda sorun bulunmasına rağmen bu sorunların görmezden gelindiğini ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktidar tarafından şekli düzenlemelerle meşgul edildiğini söyledi.

AŞIRI KÂR HIRSI HALK SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR

Bulunduğu jeolojik ortamın jeodinamik yapısına bağlı olarak gelişen jeotermal kaynakların aranması, araştırılması, bulunması, çevreye duyarlı bir şekilde işletilmesi, reenjeksiyonu, kaynağın korunması ve geliştirilmesi ile jeotermal kaynak içeren rezervuarların niteliği ve kapasitesi bilinmeden, statik maden kaynaklarında olduğu gibi tespih tanesi gibi ruhsat verilmesinin, bu kaynakların ekonomik olarak işletilmesini engellediği gibi, üretim- enjeksiyon- reenjeksiyon süreçlerinin doğru bir şekilde yönetilememesi nedeniyle, çok sayıda jeotermal kaynak sahasında soğuma, üretim kapasitesinin düşümü, yer altı suyu seviye düşümü gibi çok sayıda teknik sorunun yaşanmasına neden olunduğunu dile getiren Dr. Şevkin, araştırma önergesinin gerekçesinde yapılan yanlışlara yer verirken çözüm önerilerini de sıraladı.
CHP’li Dr. Şevkin, ülke kaynaklarının yanlış ruhsat hukuku ve işletme nedeniyle hızla tüketildiğini,  Aydın, Manisa ve Denizli'de jeotermal kaynak işletmesi esnasında yer altından çıkan karbondioksit gazı ile ağır metal içeren su buharı ve diğer gazların halk sağlığı üzerindeki etkileri araştırılmadan tesislerin işletmeye açılmasının göstermelik olarak hazırlanan ÇED raporları, aşırı kâr hırsı nedeniyle işletmelerin üretim zorlaması nedeniyle bölgede yaşayan halkın sağlığının tehlikeye atıldığını kaydetti.

PARİS İKLİM ANLAŞMASI VE İKLİM İKLİM KRİZİ…

Cumhuriyet Halk Partisi olarak üzerinde hassasiyetle durdukları Paris İklim Anlaşması'nın mecliste kabul edilmesini tarihi bir adım olarak gördüklerini, çünkü Paris İklim Anlaşması’nın dünyanın, iklim değişikliğiyle ilgili mücadelede en önemli birlikteliği olarak bilindiğini ifade eden Dr. Şevkin, “Bugüne kadar 191 ülkenin taraf olduğu Anlaşma; küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmayı, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmayı ve bu doğrultuda, yüzyılın ortasına kadar sera gazı emisyonlarının sıfırlanması için ülkelerin ortak çalışmasını teşvik ediyor” dedi.

CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nin hazırlandığını, bu beyannamenin 10'uncu maddesinde, “Gelecek nesiller için ekosistem hakkı korunacaktır” denildiğini dile getiren Dr. Şevkin, “İlk hedefimiz bu hakkın sürdürülebilirlik adına, yaşam hakkı adına, doğanın, çevrenin, ormanın talan edilmesinin önünü almak adına çağrı beyannamemizdeki bu maddeyi Anayasal güvence altına almaktır.

Paris İklim Anlaşması’nın en önemli noktası enerji konusudur. Emisyonun yüzde 70’inden fazlası enerjiden kaynaklanmaktadır. Bu anlaşmayla enerji, ulaşım ve ekonominin tüm katmanlarında bir dönüşüm yaşanacaktır. Bu dönüşüm ana ekseni düşük karbonlu ekonomiye geçiş olacaktır. Türkiye’nin bu gerçeklikle birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi, kaynakları doğru kullanması da son derece önem taşımaktadır” diye konuştu.

YEŞİL KALKINMA DEVRİMİ Mİ KÖMÜRLÜ TERMİK SANTRAL Mİ?

İktidarın ‘Yeşil Kalkınma Devrimi’ başlığıyla açıkladığı ve müjde olarak lanse ettiği bazı girişimlere karşı tereddüt yaşandığını kaydeden Dr. Müzeyyen Şevkin, “Çünkü iktidarın yurdun dört bir yanını kömürlü termik santralleriyle donattığını biliyoruz. Müjde açıklamasının altında ne yazık ki yenilenebilir enerji kaynağı olarak nükleer enerjinin de gösterilebileceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Doğal enerji kaynaklarını içselleştirecek ve bu yönde kararlı, emin adımlar atacak Türkiye’nin, enerjide dışa bağımlılığını asgari düzeye indirgeyebileceğini aktaran Dr. Şevkin, araştırma önergesinin gerekçesinde ayrıca şu görüşlere yer verdi:

“Türkiye’nin enerji ithal ettiği ve zaman zaman gerilim yaşadığı bazı ülkelerin enerji tehdidine boyun eğdiğini de üzülerek belirtmemiz gerekiyor. Türkiye’de ‘Yenilenebilir Enerji Kanunu’ 2005 yılında yürürlüğe girdi. Ne yazık ki 16 yıldan bu yana sadece 7 bini güneş, 10 bini rüzgâr olmak üzere toplam 17 bin megavatlık enerji üretildi. Türkiye, bu hızla giderse maalesef emisyon hedefine ulaşamayacak. Yılda bin megavat dahi üretim gerçekleştiremeyen Türkiye’nin yenilenebilir enerjide yaya kalacağı gün gibi ortada.

Türkiye, 2020 yılında hem rüzgâr hem güneş toplamda elektrik üretim talebinin sadece yüzde 12'sini karşılayabilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde de en büyük katkıyı yüzde 26 oranıyla hidroelektrik almış fakat 2021'de hidroelektrik yüzde 40 iken gelinen kuraklıklarla bu oran yüzde 19'lara düşmüştür. Bu düşüş hızla devam etmektedir. Tüm bunlar iklim krizine neden olmaktadır. Son yayınlanan emisyon envanterine göre elektrik üretiminden kaynaklanan emisyonlar 139 milyon tona ulaşmıştır. 2030 yılında bu oranın 200 milyon tonu bulacağı tahmin edilmektedir. Dünyanın pek çok ülkesinde ve maalesef ülkemizde son yıllarda sıkça yaşanan felaketlerin büyük bölümü iklim değişikliğinden kaynaklanmaktadır.

YOL HARİTASI YOK!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ‘sıfır emisyon’ hedefli bir çalışmasına, yol haritasına tanık değiliz. Tam aksine bakanlık performans programında fosil yakıta dayalı kurulu gücün artacağını belirtirken diğer yandan emisyonu azaltacağını iddia etmektedir. Bu çelişki Türkiye’yi yeni açmazlara sürüklemektedir. Tüm bu nedenlerle Türkiye’nin yerli, yenilenebilir, temiz ve enerji verimliliğinde ciddi çalışmalar yapmak zorunda olduğundan hareketle Anayasa’nın 98 ve içtüzüğümüzün 104 ve 105. Maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

SİYASET Haberleri

Seyhan Belediyesi kaçak yapılara izin vermiyor
Başkan Demirçalı’dan 10 Kasım Mesajı
Atatürk’ün Yaktığı Işık Yolumuzu Aydınlatıyor
Oya Tekin’den alışılmışın dışında yıkım kararı değerlendirmesi
Çukurova Belediyesi personeline yangın eğitimi verildi