Doğal yaşam sürecinde, yaşlılık ve ölüm bir döngü olarak her canlı için kaçınılmaz son olmaktadır. Hayat sanıldığı kadar uzun değildir, geçen yıllara geriye dönüp baktığımız zaman bu durum daha iyi anlaşılmaktadır.
Eski fotoğraflar ve aynalar yalan söylemez ama biz verilen mesajı anlamakta zorlanırız. Daha doğrusu işimize ve nefsimize ağır geldiği için kabul etmeyiz. Fakat bu durum sonucu değiştirmez, yaşam döngüsü ve zaman bizi öğütmek için adeta yarışmaktadır. Zamanın kıymetini bilmediğimiz için de onu hoyratça yok ederiz. Bazı insanlar 24 saatin yetmediğini söylerken aslında abartmazlar; ilim, irfan, tevekkül ve teslimiyet noktasında bu durum daha iyi anlaşılmaktadır. Bazı insanların ortaya koydukları çalışma ve eserlere baktığınız zaman bunları yaşına böldüğünüzde bunun matematiksel olarak imkânsız olduğunu görürsünüz. Fakat burada da devreye bereket kavramı girmektedir. Bereketi biz, azın çoğu karşılaması olarak tarif etsek de bunu anlamak ve vakıf olmak için daha derin ilme sahip olmak gerekir. Ömrün bereketli olması için yapılan duaların sebebi de hayat dediğimiz kısa süreye yapacaklarımızın sığmamış olmasıdır.
Yaşlanmak doğal bir süreç olduğu için buna bir şey yapılamasa da daha kaliteli bir ömür sürmek bizim elimizdedir. Yaşlılıkta en büyük sıkıntıyı sağlık sorunları oluşturmaktadır. Bazı hastalıklar genetik miras olarak geçtiği için yine onlara da bir şey yapmak mümkün olmaz. Fakat bunun dışında bebeklikten itibaren; yediğimiz, içtiğimiz, stres ve sıkıntılarımız bizi olumlu veya olumsuz olarak etkileyecektir. Yüce Allah’ın helal kıldığı şeyleri yemek, haramlardan uzak durmak yetmez. Huzurlu, dingin, sevgi dolu ve stresten uzak bir yaşam geleceğe yatırım olmaktadır. Bunların dışında; salih bir amel, başkalarına merhamet ve yardım da yine bizi kaliteli bir yaşlılığa hazırlayacaktır.
Yaşlılıkta diğer bir sıkıntı ise yalnızlıktır. Herkesin ömür dediğimiz süresi farklı olduğu için eşlerden birisi rahmeti rahmana kavuştuğunda diğeri mutlaka bir mağduriyet yaşamaktadır. Bir kere kendi işini görüp, ihtiyaçlarını karşılayamadığı için bir muhtaçlık söz konusudur. Yaşlılar genellikle kendi yaşam alanlarından da ayrılmak istemediklerinde durum biraz zora girse de mutlaka bir orta yol bulunmaktadır. Yaşlılıkta insanlar döngünün bir parçası olarak tekrar başa sararak adeta çocuklaştıkları için daha duygusal olmaktadırlar. Bunların bu psikolojisini de göz önünde bulundurarak daha duyarlı davranmak onların duasını almak adına önemlidir. İnancımız, “Öf bile demeyin!” diye uyardığına göre bunun altında büyük hikmetler bulunmaktadır.
Yaşlılıkta diğer bir husus ise yalınlıktır. Burada ki temel husus az ile kanaat etmek, istek ve taleplerin sade olması durumudur. Bencil, nadan, dayatmacı, inat, nemelazımcı ve egoist bir tutum işlerin sarpa sarmasına neden olacaktır.
Sonuç olarak; bugünün küçükleri olarak yarının birer yaşlı adayı olduğumuz akıldan çıkarılmamalıdır. Bugün için yaşlılardan şikâyet ettiğimiz hususları iyi tahlil ve tespit edip aynı hatalara düşmemek gerekmektedir. Böylece daha yaşanılır bir dünya ve daha kaliteli bir yaşlılık bizi bekliyor olacaktır. Yüce Allah’ım herkese hayırlı, bereketli ve sağlıklı bir ömür nasip etsin inşallah.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın