Yaşayacaksak oksijen ve su - 1

Prof.Dr. Atabay Düzenli

Ayakta alkışlanmış 5G adını verdikleri teknolojiden yada yarasa, dikenli vatoz, oklu kirpi, yumuşak kabuklu kaplumbağa, vahşi domuz ve keçi ile yapılan yemeklerden, sudan veyahut laboratuarda üretilmiş görülemeyecek kadar ufak olan bir varlığa mahkum olan bir dünya var karşımızda; insanların hayatına hızlı bir şekilde son veriyor. Biz bu gibi oluşumlara "Periyodik Olmayan Faktörler" diyoruz. Yani nereden nasıl ne zaman geleceği belli olmayan ve her geldiklerinde yaşamı olumsuz etkileyen oluşumlar.

"Periyodik Faktörler" ise nereden nasıl ne zaman geleceği belli olan faktörlerdir. Yaz- kış, gece- gündüz gibi; insanlar buna hazırdır ve tedbirlerini alırlar.

Periyodik olmayanlara ise hayır.... Şimdilik deprem gibi tufanlar gibi.

 

"YETERKİ HAVAMIZ İYİ OLSUN"

Tabii ki dünya bilimi bu virüs olayına el koymuş durumda. Unutmayalım ki bilimsel araştırmalar deney ister, kanıt ister ve sabır ister. Bunların hepsi de zaman ister. Şimdilik bu tahminler ve ilk bulgularla yetiniyoruz. Araştırıldıkça da yeni bilgilere ulaşıyoruz. Konuyla doğrudan bağlantılı bilim  insanlarını dinlemek zorundayız. Yeter ki başkaları hiç ilgileri yokken sağdan soldan duydukları haberlerle konu ile ilgili bilgi kirliliği yaratmasalar. Neyse sabırla araştırmaların sonuçlarını beklemekten  başka çare  yok gibi gözüküyor. Yine en iyisi bu konunun uzmanlarına hayatımızı emanet etmek ve onları dinleyip dediklerini yapmak. Günün güncel konusu ile ilgili benim söyleyebileceklerim bu kadar.

Oksijene gelince: Oksijen hakkında da fazla bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü en azından şimdiye kadar yapılan tüm araştırmalarda oksijensiz bir ortamda yaşayan bir insana rastlanmadı. Diğer canlılara da... Belki diyebileceğim tek şey; ''Yeter ki havamız iyi olsun''. Buraya kadar böyle .

SU GERÇEĞİ...

Diğer taraftan uzmanlar yaşam için çok önemli olan ''su'' konusunda dün, bugün yani her fırsatta şu sözleri tekrarlıyorlar: "En az 20 sn. ellerini sık sık yıka", "Temizliğine (hijyenliğine) dikkat et", "Bol bol su iç..."

Evde kalma süremiz bu dönemde çok olacağı için su tüketimimizde çok olacaktır. Tamam bunların hepsi gerçek ve doğru ama işin birde başka boyutu var. Geleceğimiz için bazı gerçekleri de göz ardı etmememiz lazım.

 

Şimdi bu duruma bir bakalım:Yağmur ve kar yağdı... Hemen hemen sonbahara kadar da yağsa bile ülkemizin ortalama yağış özelliklerine göre çok yağmayacak. Ancak yükseklerdeki karlar eriyecek... İşte bu yaz ki  su kaynaklarımız bu  kadar.

Peki bu suyu nasıl kullanacağız:Tarım mevsimi geldi. Biliyoruz  yaz mevsimi de geliyor. Bu suyu içiyoruz, yemeğimizi yapıyoruz, yıkıyoruz, yıkanıyoruz, arabamızı onunla yıkıyoruz ve balığımızı onun içinde yetiştiriyoruz. Ne yazık ki hala bir su yönetimi oluşturamadık ve uygulayamadık. Suyu böyle hovardaca kullanan bizden başka bir ülke var mı? Ben bilmiyorum. Siz biliyor musunuz bilmem. Suların kirliliğini de önlemeye niyetimiz yok. Biz bunun yerine su şişesini ve su bidonunu tercih etmişiz. Böyle suyun kullanımı ve değerlendirilmesi nereye kadar? Kimsenin umurunda değil. Halbuki bilimsel bir gerçek var:

 

SU İHTİYACIMIZ

Su canlı yaşamının vazgeçilmez bir bileşeni. İnsan vücudunun yüzde 65'i, kanın yüzde 80-90'ı, kasların yüzde 75'i, kemiklerin yüzde 22'si, beynin yüzde 75'i ve bitkilerin taze ağırlığının yüzde 60 ila 85'i sudan oluşturmakta. Yani su yaşamamız için gereken en temel madde. Sağlıklı bir insan için kilo başına 35 mililitre su alımı önerilmekle birlikte genel olarak, sağlıklı bir kişi her gün kaybedilen vücut sıvılarını yeniden yerine koymak için 2,5-3 litre su içmeli. Aksi taktirde yeterince su vücuda alınmadığı durumlarda sonuç ölümcül olabiliyor. Örneğin: Bir insanda su kaybı, %1 olduğunda susuzluk hissi, ısı düzeninin bozulması, performans azalması, %6 olduğunda halsizlik, titreme, %10 olduğunda bilinç kaybı ve %12 olduğunda ise %97 oranında ölümle sonuçlanabilecek. Yani bir canlının hayatta kalabilmesi için mutlaka suya gereksinimi var. Ekosistemlerin en temel üretici basamağını oluşturan bitkiler besin depolamak için suya bağlı bir dizi kimyasal reaksiyon gerçekleştirirler. Bu aşamalarda su eksikliği olması besin üretiminin yapılamamasına neden olur. Bu da besin eksikliklerine neden olarak bütün canlıların yaşamını tehdit eden bir unsur haline gelir..

PEKİ, NASIL BİR SU?

Canlıların yaşamında bu kadar önemli temel bir yapı taşı olan su, denizler, buzullar, göller, akarsular, barajlar, yer altı suları ve atmosfer gibi birçok yoldan elde edilir.

unutmamak gerekir ki her canlının ihtiyacı olan suyun  miktarı  kadar suyun fiziksel ve kimyasal özellikleri de çok önemlidir. Bütün su yüzeyi ile kaplı alanların içine, üstüne ve kenarlarına baktığımızda görülen canlı farklılığından bunu anlamak çok zor olmasa gerek.

 

ULUSLARARASI YAPTIRIMLAR

 

Su kaynaklarının canlılar için ne kadar önemli olduğu gerçeği karşısında çok sayıda uluslararası yasal yaptırımlar getirilmiştir. Bunlardan birkaçını hatırlatmak gerekirse:

*Koruma Kanunu. Kanun No.831.Yayımlandığı R.Gaztete Tarihi:10.05.1926

*Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi (RAMSAR);

*Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına Ait Sözleşme (BARSELONA),

*Akdeniz’in Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol (CENOVA);

*UNEP Okyanus ve Kıyı Alanları programı altında ve bu programın bileşeni olarak; *Akdeniz'in Kirliliğinin İzlenmesi ve Araştırılması Programı (MED-POL);

*Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi (BÜKREŞ).

           

Hatta tüm bu yasal koruma tedbirlerinin yanı sıra her yıl dünyada sulak alanların ve suyun önemini vurgulamak ve gerekli tedbirlerin alınmasındaki mecburiyeti ortaya koymak için “2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü” ve “22 Mart Dünya Su Günü” kutlanmaktadır. .

Yarın ülkemizin su kaynakları;

Suyu kullanım ve tüketim kriterleri
 

Prof.Dr.Atabay Düzenli

Doğa ve Yaşam Bilimci

atabaydüzenli@gmail.com