Ya Kıyametler Kopacak Ya Bu Dünya Yok Olacak

Prof.Dr. Atabay Düzenli

Şimdiye kadar dünya beş kez yok olmuş.

Her yok oluşta canlı ve cansız varlıklar değişim göstermiş. Her yok oluştan sonra dünya kendini yenilemiş. Yenilenen dünyaya uyum sağlayamayan canlı ve cansız varlıklar yok olurken dünya uyum sağlayanlarla birlikte yaşamını sürdürmüş.

Deyim yerindeyse: “giden gitmiş, kalan varlıklarla hayat devam etmiş…”

Şimdi bilim haykırıyor: “Altıncı yok oluş geliyor!”

Bilim yok oluşun nedenler arasında;  “2030, 2050, 2070, 2100.İklim krizini”,”Su yokluğunu” Hatta en büyük nedenin de karbon emisyonu olduğunu söylüyor. Karbonun havadaki varlığı ve çoğalmasının risklerini anlatırken, 2030 yılına kadar karbonun havada yüzde elliye 2050 de ise sıfıra düşürülmesi hedefini gösteriyor.

Bu hedef başarılmaz ise dünyanın yok oluşun eşiğine geleceğini söylüyor…

Bilim, bilim insanları aracılığıyla tam anlamı ile uyarı görevini yapıyor.

Bilime inanan ve onu rehber edinenler yollarda, laboratuarlarda, sahalarda, araştırmalarda, çözümleyici projeler peşinde…

Biz ise, günlük yaşam peşinde, parti içi kavgalarda, yolları bozup yeniden yapma peşindeyiz.

Bilime kulağını veren toplumlar ayakta, biz ise günlük yaşam peşine düşmüşüz. Günlük kaygılarla günlük yaşıyoruz. Bu sorunlar bize ekmeğin üstünde susam gibi geliyor.Biz ekmek peşine düşmüşüz.Dert bir değil bin olmuş.Tabii bu herkes için geçerli değil.Yaşayan yine dilediği gibi yaşıyor. Ama bilmeliler ki yaptıkları her şeyi bu dünya üzerinde yapıyorlar. Bizim için bu Dünya yok olursa hiç kimse bir şey yapamayacak.

Bu nedenle öce yaşanabilir bir Dünya lazım hepimize.

Yaşanabilir dünya yoksa yaşam yoktur; yaşam yoksa hiçbir şey yoktur.

 

Şimdi doğanın anlattığına bilimsel göz ile bakalım: Havalar sıcak. Sıcaklık arttıkça su yüzeylerinden su buharlaşıyor yani su gaz haline geçiyor. Böylece havada nem artıyor. Artan nem normal sıcaklığı on derece artırıyor. Kışın da bunun tersini yapıyor. Havayı on derece daha soğuk hissediyoruz. Şu anda hava o kadar nemli ki her tarafımız nem içersinde, sanki ısınmıyor, kaynıyoruz. İşte havadaki bu nemin yağışlara dönüşmesi için soğuğa ihtiyacı var. Bir soğuk tabakaya rastlayınca hemen yağışlar oluşuyor. İsterseniz buna su döngüsü diyelim.

 

Peki nasıl, nerede bu olay oluşuyor ki biz beklenmedik yerde, beklenmedik şekilde, beklenmedik miktarda ve hızda bu yağışlarla karşılaşıyoruz?

Biraz eskilere gidelim; gerek hava, gerek kara, gerek su yüzeylerindeki ulaşım araçları bu kadar fazla değildi. Bunlar artınca havadaki hareketlikte arttı. Yani nem, sıcak ve soğuk hava tabakaları da arttı. Bu tabakaların yakınlaşıp uzaklaşma durumları da değişti.

 

Birde şehir ekolojisi kavramını göz ardı edip her türlü konutları keyfinize göre yapıp rüzgâr, güneş varlığını göz ardı ettiğinizde hiç farkında olmadan havanızı bozarsınız, Böyle olunca siz bilinçsiz bir şekilde aniden ve bardaktan boşanırcasına her şeyinizi alı götüren hatta canınızı bile alan hava hareketleri ve yağışlarla karşılaşırsınız.

Bilgi bilim der ki: Nerede su, havada nem halinde ise bir soğuk tabakaya rastladığında  yağış haline geçer. Nem fazla ve soğuk çok etkili ise yağışlar da çok ve etkili olur.

 

Gelelim su durumuna; Su kullanımının fazlalığına, nedenlerini bir tarafa bırakırsak sıcaklık, su azalmasının en büyük nedenidir. Hele birde havaya geçen buhar halindeki su yağış haline geçemiyorsa su hayat olmaktan çıkar kötülüklerin en büyük nedeni olur.

Dengeli zamanlarda bize can veren su, dengesizlik olduğunda, sel gibi nedenlerle canımıza ve malımıza kasteder.

 

Peki ne yapmalı? Cevap basit: Bilimin dediğini yapmalı.  

Bir an önce aklımızı başımıza toplayıp bilimin gereklerini yapmaktan başka çaremiz yok. Bunlar nedir?

*İklim protokolünün tüm gerek ve yaptırımlarını yerine getirmek,

*Yeşil çağ devrinin koşullarını oluşturup  canlı ve cansız varlıkların hizmetine sunmak…

*En açık bir deyimle, bilime tabi olmak… Yapılması gereken budur.

Anlamışsınızdır, anlıyorsunuzdur ve duyuyorsunuzdur; 6’ncı Yok oluşun ayak izlerini ve endüstrinin 5.0 – 6.0 ve 7.0’a gidişini

Buyurun 2030 – 2050 – 2070 – 2100’ kadar yaşayıp yaşamayacağınıza siz karar verin…