Aşağıdaki Heidegger alıntısı bir dönem Bilar’daki derslerinin sıkı takipçisi olduğum İskender Savaşır’dan. Savaşır hem has bir düşünür hem de çok iyi bir çevirmendi. Aşağıdaki Heidegger metni orijinal dili Almancadan değil İngilizceden Türkçe’ye çevrilmiş. Savaşır her iki dile de olan kusursuz hakimiyeti ve Heidegger düşüncesine nüfuz edişi ile eksiksiz bir çeviriye imza atmış. Metindeki düşünce hiçbir aracıya ihtiyaç duymaksızın okura ulaşıyor. Üstelik Heidegger’in dilinin ne kadar ağır ve tercih ettiği kavramların kendine özgülüğü hesaba katıldığında hayranlık duyulacak bir çeviriyle karşı karşıyayız. Filozof üzerine konuşmaktan kendimi zor alıkoyuyorum.
Ama her şeye sinmiş ‘yararın’ ötesinde Varlığı terennüm etmesi ve donanım dediği eşyanın tılsımının ancak Varlığı fark ettiğimizde anlamla buluşacağı vaadi metni kusursuzlaştırıyor. Donanım ile Varlık arasında dikkat çektiği çelişki kullanım değeri ile mübadele değeri arasındaki zıtlık neden olmasın? Kullanım değeri insanın gerçek bir ihtiyacını karşılar. Halbuki mübadele değerinde eşya dolaysız biçimde her hangi bir insan ihtiyacını karşılamak için değil direkt başka bir meta ile değiş tokuş edilmek için üretilir. Kullanım değeri basit emeğin ürünü iken mübadele değeri soyut emeğin mahsulüdür. Heidegger yararlılığın her yere hakim olmasını aklın düzenleyici ilke olmasına bağlıyordu. Yararlılıktan kurtuluş içinde Lucaks’ın dediği gibi akıl dışından medet umuyordu. Sonu faşizmle işbirliğine kadar giden bir akıl dışılık. Marx ise Aydınlanmanın bu rasyonel aklına hep eleştirel baktı. Şimdilik bu kadarıyla yetinelim.
“ Kunduraların sert ve kaba ağırlığında, kavurucu bir rüzgarın yaladığı, saban izlerinin biteviye uzandığı uçsuz bucaksız bir tarladaki yürüyüşün birikmiş inatçılığı var. Deriye toprağın nemi ve bereketi sinmiş. Tabanların altında patikanın akşam yalnızlığı kayıyor. Kunduralarda titreşen toprağın sakin çağrısıdır, onun tohumun olgunlaşmasında ifadesini bulan sessiz bağışı ve kışın toprağın çorak kalmasında ifadesini bulan açıklanamaz reddidir. Bu donanım, ekmeğin gelip gelmeyeceğine dair sızlanmayan bir endişeyle, yokluğu birkez daha atlatmış olmanın dilsiz sevinciyle, yaklaşmakta olan doğumun önündeki ürpermeyle ve insanı kuşatan ölüm tehlikesi karşısında titremeyle yüklüdür. Bu donanım toprağa aittir ve köylü kadının dünyasında korunur.
Donanımın donanım olma özelliği gerçekten de yararlılıktan ibarettir. Ama bu yararlılığın kendisi, donanımın Varlığındaki bereketten kaynaklanır. “
( Modernliğin Vicdanı, s.81-82, İskender Savaşır, Kanat Yayınları )
Not: Bu kısa yazıyı aramızdan bugün ayrılan Seçkin Dinibütün kardeşime ithaf ediyorum. Bir kenar mahallede uzun yıllar kahvecilik yapan biri olarak ‘yararlılık’ ile ‘Varlık’ arasındaki sancıyı kuşkusuz en fazla yaşamış olanlardandı.