Vahiy'den imaja hakikatin yolculuğu

Röportaj - Sedat Memili

Geleneksel dünyada hakikatin ölçüsü: Din ve vahiy idi,

Modern dünyada hakikatin ölçüsü, akıl oldu,

Şimdi yeni insanın oluşturduğu dünyada "Hakikat" aranmaya değmeyecek şekilde önemsizleşti ve "imaj" hakikatin yerini aldı...

Çukurova Üniversitesi Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi'nde bu hafta ÇÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Asım Yapıcı'yi dinledim.

Konu: Postmodern Dünyada Yeni İnsan.

Prof. Dr. Gözde Ramazanoğlu, yaptığı sunumda.

"Kültür Merkezi'mizde bu yıl yapılan Cumartesi etkinliklerin sonuna geldik. Önümüzdeki hafta bayram. Bayramdan sonra Olgunlaşma Enstitüsü ve ortaklaşa bir etkinliğimiz olacak, Piri Paşa'nın 451'nci ölüm yıldönümü... Anacağız.

Piri Paşa bu binayı yaptıran, tamir eden, Ulucami'yi tamamlayan, kapalı çarşıyı yaptıran kişidir. Bu yıl bir kaç etkinlik yapacağız. Mili Eğitim ile iş birliği yapacağız, Kültür Müdürlüğü le işbirliği için konuştuk, Vakıflar Müdürlüğü ile konuştuk... Daha sonra duyuru yapacağım zaten.

Bu günkü konuğumuz Prof.Dr. Asım Yapıcı, ÇÜ İlahiyat Fakültesinde Felsefe ve Din Psikolojisi Ana Bilim Dalında görev yapıyor. Asım Hocamız Kayseri / Develi doğumlu..." Gözde Hocamız, Asım Yapıcı hakkında eğitimi, kitapları ve başarılı çalışmalarından söz etti. Bir çok kaynakta bu bilgiler mevcut olduğu için aktarmıyorum. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim: "Adana'da barınamayan aydınlardan biridir." En yakın zamanda Ankara'ya gideceğini öğrendim.

Dost edindiğim bir çok aydın maalesef Adana'yı bırakmak zorunda kalıyor. Adana aydınlarına ve değerlerine sahip çıkamıyor.

Gözde Hocamız: "Prof. Dr. Asım Yapıcı'nın eserlerini ve çalışmalarını sayacak olursam, ona tanıdığımız zamanı ben kullanmış olurum bu nedenle sözü değerli hocamıza bırakıyorum" dedi ve ben de sözü Asım Hoca'ya bırakıyorum.

"POSTMODERN DÜNYADA YENİ İNSAN VE DİN"

Başlıkta üç kavram var: "Postmodern", "Yeni İnsan" ve "Din" Bu kavramlar arasındaki ilişkiyi konuşacağız.

Yeni insan deyince, biyolojik olan insandan değil de, insanın iç dünyası, duyguları, düşünceleri, kişilik yapısı, onu harekete geçiren güdüler, korku, kaygı, yaşam anlayışı, dünya bakışı sadece geleneksel insandan değil, modern insandan bile farklı.

Modern insan, geleneksel insandan farklı diyorduk; Yeni insan bu ikisinden de farklı. Çok başka bir insan. Bu birinci noktadır.

İkinci nokta şu: burada yaptığımız açıklamalar herkesin böyle olduğu anlamında değil. Çoğunluktan ve eğilimde söz ettiğimiz düşünülsün.

Yeni insanın dijital teknoloji ve yapay zekayla çok yakın ilgisi var. Yapay zeka, hiç ıskalamamamız gereken ve devamlı gündemimizde kalması gereken bir konudur. Gaçen gün okudum; Bir yapay zeka, kanser teşhisini uzman doktorların oluşturduğu heyetten daha çabuk ortaya koyuyor. Yapay zekaya bir dava hakkında bilgileri girdiğiniz zaman, bir avukatın size önereceğinden çok fazla etkili ve doğru seçenekler sunduğu görülmektedir. Yeni insan bununla da ilgilidir.

ÖNCE VAHİY VARDI

Küçük bir tarihi periyot söyleyelim: Üç tane dünyadan bahsedilir:

Birincisi tarım toplumunun oluşturduğu ve modern dünyadan önceki dönem, geleneksel dünya olarak kabul edilmektedir. Sanayileşme yok, bilim ve teknoloji gelişmemiştir. Başta Batı ve doğu olmak üzere bu geleneksel dünyanın ölçüsü "din"dir.

Bu dünyada Hakikatin ölçüsü "Vahiy"dir; Hıristiyanlıkta da, vahiy olarak nitelenen İncil'de geçen İsa'nın sözleridir.

Geleneksel dünyada hakikati "din" temsil eder. Geleneksel dünyanın algısı böyleydi.

Batıda başlamak üzere Aydınlanma süreci yaşandı. Dünyada bir değişim başladı. Artık hakikatin ölçüsü din ve vahiy değil, "akıl" oldu. Osmanlı'nın son döneminde rastlanan dünya buydu. Önceki yıllarda batıdaki değişim, 40-50 yıl sonra bizleri etkilerdi, şimdi daha çabuk oluyor.

Vahiyden, akla doğru yapılan yolculukta bilim ön plana çıktı. Hakikatin ölçüsü her ne kadar akıl dense de bilim oldu. Deney, gözlem ön plana çıktı. Günlük konuşmalarda artık hepimiz şunu söyleyebiliyoruz.: "Bu söylediğinin bilimsel kanıtı var mı?" Çünkü artık, hakikati, vahiylerde değil, akılda arar olduk. Bilim aklın dilidir.

Şimdi nereye geldik; demek ki hakikatin ölçüsü, vahiyden bilime doğru geldi. Bilimi reddetmek mümkün değildir.

İNSANDA AYRIŞAN DEĞERLER

Burada bir duruyorum:

Hakikatin ölçüsü, vahiyden bilime doğru yol alırken insan bir ayırım yaşadı.

Özellikle aydınlanmanın öncüsü olan Rene Descartes, bu filozof akıl ile kalbi ayırdı. Kendisi inançlı bir insan aslında. Tanrının varlığı konusunda fikir ve görüşler ileri sürmüştür. Hatta "Düşünüyorum o halde varım, o halde Tanrı var olmalıdır" diyen bir düşünürdür.

Ama Descartes dedi ki; "Bilim farklı bir şey, din farklı bir şey, kalp farklı, akıl farklı... Bilbiye akıl ulaşır, şu kalbi artık devreden çıkarın. Bilgiye ulaşan akıldır. Şimdi, kalbi vicdanı, dini devreden çıkarın, çünkü bunlarla yapılan bilim sağlıklı değildir."

Bu tür önermeler koydu;

Kalp ile bilim yoluna çıkarsanız, "şüpheye düşersiniz", "yarı yolda kalırsınız", "müphem sonuçlar alabilirsiniz","kesin sonuş elde edemezsiniz", "ama inanmaya devam edin" dedi.

Akıl - Kalp / Din - Bilim / Fizik - Metafizik / Şekil - Öz gibi ayırımlar başladı dünyamızda. Zaten bu ayırımlardan sonra, akıl, hakikatin ölçüsü olmaya başladı.

MODERN DÜNYANIN ÇIKMAZI

Modern dünyada artık soyut bir şekilde "insanlık" ideali ortaya kondu. Akıl ve bilimle beraber. Bunların ortaya koyuş biçimi nasıl gerçekleşti:

"İnsan kendini yönetecek kanunları kendi belirlemelidir,

Kendi ilişkilerinin kurallarını kendisi saptamalıdır gibi düşünceler gelişirken ama inansın. Bu da Doğal din kavramını ortaya çıkardı. Doğal din nedir? İşte vahiy yoluyla gelmeyen dinlerdir. İnsan doğal olarak tanrıya ve dinlere inanır... Bunlar ortaya çıktı.

Modern dünya süreci insana pek de huzur getirmedi;

İki dünya savaşı - korkunç, 60 milyon insanın ölümü, kaybolan insanlar, fakirlik, yoksulluk, engellilik durumları, yıkılan yuvalar onları bilmiyoruz - parçalanmış aileleri yıkılmış değerler, unutulan örf ve adetler, ruh sağlığı ile beraber ciddi ölçüde intihar süreçleri arttı.

Mesela Sylvia Plath'ı düşünün veya Virginia Woolf, hepsi saygı gören sanatçı olmalarına rağmen, intihar etmişlerdir. Çünkü, dini anlamsız gören kimselerdi.

Modern çağa "Depresyon Çağı" denildi; durun daha Postmodern çağa gelmedik.."

Sayın Prof. Dr. Asım Yapıcı'nın konuşmasının 2. bölümünü çarşamba günü paylaşacağım.

Böylesine duru, açık bir şekilde herkesin anlayacağı tarzda, düşünce tarihinin çok önemli kilometre taşlarını ortaya koyan hocamızın konuşmasını kesmeden yayınlayacağım.

Bu çok değerli görüşlerin, bende kalmasına izin vermeyeceğim...

Haberleri

Vahiy'den imaja hakikatin yolculuğu - 2. Bölüm
Karalar: ''Sanat milletlerin ruhudur''
Facebook'un kadar konuş
Adalet - Hak arayışımızın sosyal izdüşümü
Semt pazarı mı? Dinlenme tesisi mi ?