Tuzak

Hacı Hüseyin Kılınç

İran devrimi 20.yüzyılın tanık olduğu en büyük devrimlerden biriydi. Beraberinde büyük jeopolitik kaymaları da getirdi. Devrimin etkisini engellemek için emperyalist güçler İran ile Irak'ı yaklaşık sekiz yıl boyunca kıyasıya savaştırdılar. Irak devletinin başında bulunan Saddam İran ile savaşırken batının göz bebeğiydi. Kendisine ne bir diktatör deniliyor ne de bir cani olduğu söylenip aşağılanıyordu. Çünkü Saddam İran devrimini paralize etmenin, Körfez sermayesinin güvenliğini sağlamanın sübabıydı. Batı sermayesi mal ve silah satmak için Saddam'dan sempatik bir imge dahi yaratmıştı. Saddam'ın emperyalist güçler ile arası kendisine çizilen sınırları zorlayıp, aşması nedeniyle bozuldu. Batılı güçlerin İran savaşında verdiği desteğe aşırı itibar eden Saddam bunun diyeti olarak Kuveyt'e gözlerini dikmişti. Hatta ABD'nin o dönemdeki Bağdat büyük elçisi ile yaptığı görüşmede sırtı dahi sıvazlanmıştı. Sonradan açıklanan belgeler, tanıklıklar ve gelişmeler bu söylediklerimizi teyit etmektedir. Saddam'ın Kuveyt saldırısı sonunun başlangıcı oldu. 

Soğuk savaştan galip çıkan ABD emperyalizmi daha önce giremediği her yeri kendisi açısından bir av sahası haline getirdi. Kapitalist sistemdeki emperyalist tekelini sürdürebilmesi için petrolün vanasını eline alması, Ortadoğu'daki büyük siyasi birimleri dağıtması ve yapışık ikizi olan İsrail'in güvenliğini tehdit edebilecek odakları istikrarsızlaştırması gerekiyordu. Irak'ın işgali ABD'ye bütün bu planlarını hayata geçirme fırsatını verdi. İşgalin gerekçesi olarak Irak'ın elinde nükleer silahlar olduğu yalanı uydurularak tüm insanlık korkutuldu. Bunun büyük bir yalan olduğu bu yalanı BM kürsüsünde söyleyen Dışişleri Bakanı Powel tarafından sonradan itiraf edildi. ABD Saddam'ı her yönüyle kullanmış, onu emperyalist bir tuzağa düşürmüş ve bu sayede Ortadoğu'nun kapıları kendisine açılmıştı. 

ABD emperyalizmi aynı tuzağı şimdi hem Rusya hem de Ukrayna için hazırlıyor. Ukrayna savaşa girdiğinde müdahil olmayacağını, destek de bulunamayacağını söyleyerek Putin'e göz kırptı. Bu olana bitene göz yummak anlamına geliyordu. İşini çabuk görürsen sorun yok demekti. Zelenski açıklamalarıyla bu durumu faş etti önce. Yalnız bırakıldıklarını, kimsenin yardıma gelmediğini itiraf etti. Putin sınırlı bir savaş yerine kapsamlı bir savaşa yönelince ABD Avrupa'yı da baskılayarak yaptırımların mahiyetini her geçen an arttırmaya başladı. ABD'nin derdi Ukrayna'nın bağımsızlığı, haksız bir işgalin önlenmesi gibi duygular değil. Rusya'yı Ukrayna bataklığında takatsiz düşürmek tıpkı Afganistan'da olduğu gibi bütün enerjisini anlamsız bir savaşın girdabında harcatmak. Ukrayna bunun için kullanılabilecek bir yem sadece. Uzun bir süredir planlar yapıldığı retrospektif okumalarla şimdi daha net anlaşılıyor. 

Savaşın Ukrayna ile Rusya arasında cereyan ettiğine ancak ahmaklar inanabilir. Ukrayna'nın son yirmi yılını araştıranlar bu ülkede her şeyin batı yanlıları ile Rus taraftarları arasında bölündüğünü göreceklerdir. Yapılan tüm seçimlerin manipülatif, hile karışmış seçimler olduğuna şahitlik edeceklerdir. Ukrayna'da seçim sonuçlarını kutsayanların Hitler'in de seçimle iktidara geldiğini, Kenan Evren Anayasasına yüzde doksan iki destek verildiğini unutmaması gerekiyor. Nato Ukrayna'ya demokrasisini güvence altına almak, ' açık toplum ' olma yolundaki çabalarına destek vermek için değil, Rus yayılmacılığı karşısında bir tampon güç olarak kullanmak için özel ilgi göstermektedir. 

Biden'ın gelişi ile birlikte ABD dikkatini Ortadoğu başta olmak üzere diğer bölgelerden çekip Avrupa'ya yöneltmişti. Nato vurgularının, ittifak nağmelerinin gerisinde Avrupa'yı kendi politikalarına yedeklemek arzusu yatıyordu. Çin'le Rusya arasında artan yakınlığa Avrupa'da eklemlendiğinde ABD küresel hiyerarşideki tüm ağırlığını kaybedecekti. Jeopolitiğin geri çekilmesi, ekonomik ilişkilerin giriftleşmesi ülkeleri birbirine yaklaştırıyordu. Dünya ekonomisinin üretim üssü haline gelmiş olan Çin, artık herkesten daha fazla küreselleşme taraftarı olmuştu. İpek Yolu'nun yeniden canlandırılması Çin ile Avrupa arasındaki entegrasyonu canlandıracaktı. Bir kuşak bir yol projesi Çin'in yumuşak gücünü oluşturuyordu. Şubat ayı başında Çin ile Rusya tarihi bir adım atarak aralarında ' Rusya Federasyonu ile Çin Halk Cumhuriyeti'nin Yeni Bir Çağa Giren Uluslararası  İlişkilere ve Sürdürülebilir Küresel Kalkınmaya Dair Ortak Bildirisi 'ni imzalamışlardı.  Bu anlaşma ile Rusya ve Çin aralarındaki ilişkileri stratejik ittifaklık düzeyine yükseltiyorlardı. Aralarındaki askeri ittifakı yeni bir küresel finansal mimariyle bütünleştirme  kararı almışlardı. Dolar üzerinden alışveriş yapmayacaklar, ABD kontrolündeki SWİFT sistemine alternatif yaratacaklardı. Küresel gücü askeri kapasitesine ve doların uluslararası rezerv para olmasına kadar gerilemiş olan ABD'nin yeni bir finansal mimariye tahammülünün olmayacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. 

Karşımızda işte böylesi bir ekonomik, jeopolitik, siyasi, hegemonik güç mücadelesi bulunuyor.   ABD'nin ve Anglosakson kapitalizminin yegane amacı küresel üstünlüğü diğer güçlere kaptırmamak. Bunun aşil topuğu olarak Rusya seçilmiş. Amaç Rusya ve Çin yakınlaşmasını daha doğarken boğmak ve özellikle Almanları yeniden Anglosakson egemenliği altında tutmak. Ukrayna bunun için seçilmiş bir av sahası sadece. Şimdi küresel rekabetin sahne aldığı yer.