Ahmet Rüstem Bey, Mondros Mütarekesi sonunda, Anadolu’da kurulan çeşitli Müdafaa-i Hukuk Derneklerinden, Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yöneticileri arasında da yer alan bir isimdir.
Yıl: 1914
Ahmet Rüstem Bey, 24 Haziran 1914’te Osmanlı’nın Washington Büyükelçisi olarak göreve başlamıştı.
Göreve başlar başlamaz göz attığı Amerikan gazetelerinde; Müslüman Türklerin Hıristiyan Ermenileri kılıçtan geçirdiği, Türklere ağır sözler söylendiği, Amerikan başkanından Türk karasularına Amerikan gemileri göndermesi gerektiği konularında yazılar okuyordu.
Bu yayınların kaynağında; 1.Dünya savaşına giren İngiltere ile Fransa’nın Amerika’yı kendi yanlarında savaşa çekme isteğinin yattığını anlayan Ahmet Rüstem Bey, 8 Eylül 1914 günü “Evening Star” gazetesinde yayımlanan demecinde;
“İngiltere veFransa’nın Türkiye’de Hıristiyanlara katliam yapıldığı yalanını Amerikan kamuoyunun önüne serdiklerini ve bu yalanı bahane ederek Türk limanlarına Amerikan savaş gemileri gönderilmesini istediklerini”yazdı.
Ermenilerin Hıristiyan oldukları için değil, isyan ettikleri için, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın desteğiyle ayaklanarak Osmanlı devletini zayıflatmak istedikleri için cezalandırıldığını belirtiyor, “Böylesi bir silahlı ayaklanma karşısında kalsalardı Fransa İngiltere ve Rusya acaba ne yaparlardı? diye ekliyordu.
Masum bir ırka karşı dünyanın gözleri önünde 20 tasarlanmış soykırım gerçekleştirmiş olan Rusya, acaba ne yapardı? Ya Fransa ve İngiltere?
Ülkelerinin özgürlüğü için dövüşen Cezayirlileri bir yerlere tıkıp sonra dumanla boğmuş olan Fransa, Sipahi İsyanında yakaladığı Hintlileri top namlularının ağzına bağlayıp sonra o topları ateşleyen İngiltere, aynı tahrikler karşısında kalsalardı acaba ne yaparlardı?” diyordu.
Amerikalıların Filipinleri işgal ederken yerli halka uyguladıkları “Water Cure” denen su işkenceleriyle, Amerika’da her gün işlenen “Zencileri linç etme” suçlarını anımsatıyor;
“Varsayalım ki Amerika’daki zencilerin, Amerika Birleşik Devletleri’nin işgal edilmesini kolaylaştırmak için Japonlarla gizlice anlaşmış oldukları ortaya çıkarıldı. Acaba o zencilerin kaçı hayatta kalabilirdi?” diye soruyordu.
Ahmet Rüstem Bey’in bu demeçlerine öfkelenen Amerikan başkanı Wilson, 10 Eylül 1914 günü dışişleri bakanına gönderdiği yazıda “Türk büyükelçisi sınırı aşmıştır” sözlerini geri alıp özür dilememesi durumunda Amerika’dan sınır dışı edilmesi gerektiğini bildiriyordu.
Dışişleri bakanı, 11 Eylül 1914 günü Ahmet Rüstem Bey’den “Evening Star” da yayımlanan demecindeki sözlerini geri almasını istiyordu. Buna karşılık Ahmet Rüstem Bey, Amerika dışişleri bakanına gönderdiği 12 Eylül 1914 günkü cevap yazısında, sözlerini geri almayacağını belirterek şöyle diyordu;
“Türkler yıllardan beri Amerikan basınının düzenli saldırılarına hedef olmaktadır. Bu saldırılar sık sık en ağır dille yapılmakta ve Türklerin bütün duygularını incitmektedir. Türklerin dinine, milliyetine, geleneklerine, göreneklerine, gelmişine geçmişine sövülmüş, bütün kötülüklerin bataklığı Türkiye imiş gibi gösterilmiştir. Benim Amerikan saldırısına karşı ülkemi savunduğum apaçıktır. Savunmam, ABD’nin de kınanacak birtakım özürleriolduğunu göstermek biçiminde olmuşsa, bu Amerikan basınını daha insaflı davranmaya ikna etmenin başka bir yolu bulunmadığına inandığımdandır. Diplomatik kuralları aşmış olabilirim fakat insanlığın çıkarı şekle feda edilemez.”
Bu cevabından sonraAmerika birleşik devletlerince “İstenmeyen Adam” ilan edilen Ahmet Rüstem Bey, 9 Ekim günü Sait Halim Paşa’ya çektiği telgrafta; aynı gün İtalyan vapuru ile New York’tan yola çıkacağını, 18 Ekim’de Napoli’de, 25 Ekim’de de İstanbul’da olacağını bildiriyor ve ekliyordu;
“25 Ekim 1914 tarihine dek benden haber alamayacak olursanız, akıbetim (öldürülüp öldürülmediğim) hakkında araştırma yapınız.”
Dünya eskiyi aratır halde şimdi…
İnsanlar ölmesin, keyfiyetle yapılan girişimler bunlar…
Savaşa Hayır!..
Bu çiçek dostluğu simgelesin dilerim…
Ukrayna’ya ve Ukrayna halkına özgürlük…
Haksızlık karşısında zora düşenle ekmeğimizi paylaşmak bizim atalarımızdan öğrendiğimizdir...