Yıl 2010.Konuşmayı Yapan Melih BAKİ.
Tarih boyunca yıkılıp yok olan, parçalanan, medeniyetler/devletler neden yıkıldı? Tarih sahnesinden neden silindi? Tarihçiler gerçek boyutları ile çıkıp anlatmalı. Bugünlerde buna çok ihtiyacımız var... Veya ayakta kalan medeniyetler neden ayakta kaldılar.. Nasıl başardılar...
Bir ülkenin yönetiminde söz sahibi olanlar, iktidarda olanlar veya iktidara talip olanlar kütüphanelerin tozlu raflarında bulunan tarihin sayfalarına bakmak ve okumak zorundadır. Bu tarihi belgeleri, gerçekleri okumayanlar, ders çıkartmayanlar bir ülkenin yönetimine / iktidarına talip olmazlar. Bu gibi birikimsiz kadrolar iktidara geldikleri zaman o ülkelerin yavaş yavaş tükeniş sürecine girdikleri görülür ve öylede olmuştur.
YIKILIŞIN İKİ NEDENİ
Yıkılan tarih sahnesinden silinen medeniyetlerin yıkılışının en büyük nedenleri;
A-öz kaynaklara dayalı bir üretim politikası geliştirmedikleri
B-Kötü, beceriksiz veya birikimsiz yöneticilerin yönetimlerde söz sahibi olmaları
C- Çevre felaketleri
Bir ülke öz kaynaklarına dayalı çevreyle uyumlu bir üretim politikası geliştirip uygulamazsa
-Bağımsızlığı olmaz, özgürlüğü olmaz
-Eğitim, kültür, sağlık, hukuk, afet, güvenlik, sanat, enerji vb. politikası olmaz. Geliştiremez.
Üretmeyen bir ülkede; önce işsizlik başlar, açlık sefalet boy verir.ardında hırsızlık, fuhuş, aile parçalanması hızla gelişir.akıl almaz aile/yakın akraba cinayetleri vb.cinayetler hızla çoğalır. Karamsarlık kırılma noktasına gelir.
-Bu durumlar hat safhaya ulaşınca ayrılıkçı temellere dayalı anarşi, terör hortlar. Bu umutsuzluk içinde sürüklenen toplum bireyleri kadercilik akımlarına yönelerek, dinle alakası olmayan tarikatlara yönelir. Ve bu odakları besler. Gittikçe bu durumlardan beslenen güç odakları güçlenerek organize güçlere/örgütlere dönüşür. Kara para, gelir dağılımındaki eşitsizliklerde beslenen güç odakları dolaylı veya dolaysız yollardan iktidara kadar taşınır ve söz sahibi olur. Ne yazık ki, Ülkemizdeki görünüm ve ülkemizin sürüklendiği yol yukarıda sıralanan gelişmelere paralel bir benzerlik taşımaktadır.
Zekâ veya bilgi çağı olarak adlandırdığımız çağımızda, bilginin üretimi kadar, Bilgiye erişimi ve bilginin kullanımını da o ölçüde derinlik ve önem kazandırmaktadır. Yaşadığımız sürece baktığımızda;
-öz kaynaklarımıza dayalı bir üretim politikamız yok
-Kırılgan bir ekonomimiz var
-Borca dayalı, borçla beslenen bir ekonomimiz hüküm sürmekte
-Yeteneksiz, bilgisiz kadrolar/yöneticiler ülke yönetiminde söz sahibi
Yaşadığımız çağ böyle iken, neden yeteneksiz insanlar ülkemizde, toplumda bir tuzak oluşturmaktadırlar? Daha iyiyi, daha güzeli yapabilecek birikimli insanlar kadrolar, Bilim adamlarımız, mühendislerimiz ve diğer kadrolarımız nerededir? Siyasi partiler neden bu insanlara kucak açmaz? Bu insanlar neden hep dışarda kalır? Veya dışlanır? Yaşadığımız bu tarihi süreçte yeteneksizlik veya yeteneksiz insanlar ülkemizin kaderi midir? Yaşadığımız sürece ve olaylara bakıldığında kuşkusuz öyle. yeteneksiz, rant hesabını ön planda tutan; ülke yararını, kamu yararını hiçe sayanların ülkemizde yerleştirdiği anlayış, bulaşıcı bir hastalık özelliği ile çevremizi ve ülkeyi sarmalamıştır. Ve daha da korkuncu yeteneksizlik toplum tarafından ödüllendirilmektedir. Bütün bu olumsuzluklar yaşanırken;
-Siyasetçiye/politikacıya güven kaybolabilir bu pek önemli değil bir şekilde değiştirilebilir veya toplum oylarıyla değişir
-Bürokratlara güven kaybolabilir, bu da pek önemli değil ve bir şekilde çözülür.(görevden alma, emekli etme vb)
Ama bir yerler var ki... Halkın en çok güvendiği ve doğru bilgi alacağına inandığı/ bildiği, Bilim yuvaları yani üniversitelerimiz, anayasal kuruluş olan meslek kuruluşları, toplum adına hareket ediyorum diyen sivil toplum kuruluşları, bu sürecinin içindeyse yıkım o zaman başlar… Maalesef ülkemiz bu sürecin içine hızla sürüklenmektedir…
Ey tarihçiler ortaya çıkın toplumu ve bizi aydınlatın? (Melih BAKİ)