Buzullardan kopan devasa buzul kütleleri serseri mayın gibi açık denizlere doğru bir yolculuğa çıkar. Buzulların yoğunluğu suyun kaldırma kuvvetinden daha düşük olduğundan kopan kütleler suyun yüzeyine çıkarlar. Yalnız buzul kütlelerinin suyun üzerindeki kısmı toplam büyüklüğünün en fazla dokuzda veya onda biri kadar olur. İşte bu görünen kütleye ‘ aysberg ‘ denilir. ‘ Aysbergin görünen yüzü ‘ deyimi de görünüşün, biçimin aldatıcılığını daha kuvvetli bir biçimde vurgulamak için kullanılır. Taksim saldırısına ilişkin resmi açıklamalara da bu deyim ışığında yaklaşmak gerekiyor, ama yine de soğukkanlılığı ve ihtiyatı elden bırakmadan. Karşımızda sisli bir manzaranın bulunduğunu tespit ederek başlayalım.
1-İlk açıklamalar olayın PKK tarafından gerçekleştirildiğini yönündeydi. İçişleri Bakanı olayın üzerinden çok fazla bir zaman geçmeden bu iddiaları dile getirdi. Hatta failin nereden ve nasıl geldiğine ilişkin detayları dahi paylaştı. Bakan olaya ve faile ilişkin açıklamalar yaparken asıl dikkatleri ABD üzerine çekmeye çalışıyordu. ABD’nin taziye mesajını kabul etmediklerini ve geri iade ettiklerini söylüyordu. Bakan’ın açıklamaları PKK ile ABD işbirliğini gündeme getiriyor ve bunun üzerinden bir siyasi hat kurmaya çalışıyordu.
2-Fakat detaylar gelmeye başlayınca Emniyet tarafından yapılan açıklamadaki boşluklar tek tek göze çarpmaya başladı. Failin kimliği, davranışları ve yakalanma biçimi kafalardaki soruları arttırıyordu. Tanıkların verdiği bilgilerle açıklamalar arasındaki çelişkiler dikkat çekiyordu. Fail olay sonrasındaki davranışlarıyla dikkat çekmek ve yakalanmak için adeta bağırıyordu. Bu da akıllara eylemin ya kasıtlı olarak acemice gerçekleştirildiği süsü verilerek hedef şaşırtılmış olabileceğini ya da sahiden de alelacele tertiplenmiş bir eylem olasılığını getiriyordu.
3-Saatler geçmeden PKK eylemle ilgisi olmadığını ve sivil hedeflere zarar vermek gibi bir yaklaşımlarının olmayacağını açıkladı. Bu açıklama soru işaretlerinin çoğalmasına sebep oldu. Olayın üzerinden günler geçmiş olmasına karşılık eylem daha henüz her hangi bir örgüt tarafından üstlenilmiş değil.
4-Failin telefon kayıtları üzerinde yapılan incelemede MHP İlçe Başkanı’nın ismine rastlanılması ve görüşme kayıtlarının bulunması meseleyi daha da karmaşıklaştırıyordu. Soruşturma devam ederken ve fail daha adliyeye bile sevk edilmemişken bu bilgi kırıntısının servis edilmesi ilginçti. İlçe Başkanı olayı tesadüflerle geçiştirmeye çalışırken siyasi kimliği yanında devletle birlikte çalışan korucu statüsünde biri olduğunu da hatırlatalım. Bu bilginin servis edilmesini MHP’yi olayın bir yerine monte etme hamlesinden bağımsız düşünmemek gerekiyor.
5-Gelinen aşamada bakanın verdiği bilgiler tatmin edici bulunmuyor. Kamuoyu bu konuda ciddi şüpheler içinde. Başka iddialar da dile getirilmeye başlandı. Bu iddialar arasında en dikkat çekici olanı Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın açıklamalarıydı. Güvenlik meseleleri ve özellikle de istihbarat konularında tecrübeli biri olan Özdağ bakanın açıklamalarını adeta ters köşeye yatırarak Haziran-Kasım 2015 arası bir süreçle karşı karşıya olunduğu yönünde iddialarda bulundu. Şimdi altılı masanın bir bileşeni o dönemin ise Başbakanı olan Davutoğlu’na çağrı yaparak ‘ konuşmasını ve her şeyi anlatmasını yoksa olayların önüne geçilemeyeceğini ‘ söyledi.
6-Birde patlamaya rağmen gezisini iptal etmeyen ve taziyelerini bildiren ABD başta olmak üzere yabancı ülkelere teşekkürlerini sunan Erdoğan’ın tutumu var. Erdoğan bu tavrıyla Soylu ile arasına net bir çizgi çekmiş oluyor. Bakanı doğrudan ABD’yi hedef gösterirken Erdoğan bu ülkenin Devlet Başkanı ile görüşüyor ve sunulan taziye dileklerine teşekkür ile mukabele ediyor.
7-Şu alt alta dizdiğimiz olgular ve çizdiğimiz manzara ne kadar bulanık sularda yüzdüğümüzü gösteriyor aslında. Türkiye’nin bağrında alçakça bir saldırı gerçekleşip terör masum insanların canını alırken yaşadığımız krizin bir başka faza sıçradığını görüyoruz. Olayın tüm yönleriyle aydınlatılması öncelikli mesele olmalıyken bu vahim olay üzerinden değişik siyasetlerin denendiğine ve hamleler yapıldığına tanıklık ediyoruz.
Şimdilik bu kadarıyla yetinelim.