SEDAT MEMİLİ
Adana’da gönlünü ses ve saz sanatçılarına vakfederek, her zaman takdirimi kazanmış olan bir dostum var… İyi ki var: İsmail Görkem…
Bu hafta başında ondan bir mektup aldım: Neyzen Omar Faruk Tekbilek hakkında…
Önce Sayın İsmail Görkem, bende ne ifade eder onu paylaşmak isterim.
RUHEN ÇOĞALARAK, BEDENEN EKSİLEREK…
Bana göre İsmail Bey, vefa duygusunun cisme dönüşmüş halidir. Yerelde Adana’ya, genel de ise insanlığa sesiyle, sazıyla, nefesiyle, duygularıyla katkı yapmış her insana karşı vefalıdır.
Hasan Turan’ın bir ölüm yıldönümünde mezarı başında anmak üzere Mustafabeyli’ye davet edildiğim zaman tanımıştım. Aşık İmami…. Abdurrahman Yağdıran… Ruhen çoğalarak, bedenen eksilerek yaşamı sürdürmeye devam ediyoruz. (hatıraları önünde hürmetle eğilirim)
Ölümsüzlük, bir eser bırakmaktır. Öyle düşünülür, öyle denir. Ancak, bu dünyaya bırakılmış nefeslerin, demir ve çimento ile yapılmış eserlerden çok daha kalıcı olduğunu İsmail Bey’den öğrendim.
İçi boş bir kamış, çile çektikten sonra ney’e dönüşür. Bir kamışın, neye dönüşmek için nasıl çile çektiğini Mevlana’dan öğreniyoruz.
O çilekeş neye üfleyince ruhumuza sinen ses, üfleyenin var oluş çığlığıdır. Ney’e üflemenin hakkını ise ancak ve ancak onun ruhunu kavramış olan sanatçılar verebilir.
Omar Faruk Tekbilek böyle bir sanatçıdır.
NEFES, ÇELİK VE BETONDAN UZUN YAŞAR
Gheorghe Zamfir, nefesiyle bana bir yaz mevsiminde Orta Asya’yı baştanbaşa dolaştırır. Peter Gabriel’in nefesiyle, Irak’ta, Yemen’de aç gözlü haramilere kurban edilen insanlığın dramlarıyla yüzleşirim. Kenny G’nin nefesiyle, ıslanmadığım yağmur bırakmam…
Ya Omar Faruk Tekbilek?
Bu muhteşem sanatçının üflediği neyden dökülen ezgiler, sihirli bir uçan halı dokur. Bu uçan halı ile ülkemi, dağlarını, ovalarını dolaşır, akarsularında yıkanır, ağaçlarıyla birlikte yaprak dökerim. Bu uçan halı ile ülkemin renklerini gezerim… Mardin’de peygamberlerin selamını alır, Edirne’de neşeyle oynarım. Adana’da pamuk toplayanların dudaklarında türkü olur, Karadeniz’de horon teperim.
Alihan Samedov ile yapmış olduğu düet ile sadece kendi tarihimde değil, bir de bu coğrafyada baştan başa savrulurum. Yapacağının tek şey halıda yerinizi almak… Artık kendinizi o ezgilerin esintisine bırakabilirsiniz…
Çünkü bu nefeste, uzaklık kavramını iliklerinize kadar hissedersiniz…
Omar Faruk Tekbilek’in nefesinde uzaklığı sadece coğrafya olarak değil, zaman olarak da hissedersiniz.
Bu günün şehirlerinde gezinirken, bir anda kendinizi Mezopotamya’nın ilk çağ kültürlerinde görür, Mısır’ın piramitlerinde dinlenirken görebilirsiniz…
Ve İsmail Bey’in mektubu…
İSMAİL GÖRKEM’İN MEKTUBU
Sedat Bey,
Size Omar Faruk Bey’den sık sık söz ediyorum. Biliyorsunuz, o Adana’nın ve ülkesinin gururu, uluslar arası kültür ve gönül elçimizdir.
Onun nefesi tüm insanlığı etkiliyor. Dünyanın bir çok ülkesinde sayısız konserler veren usta neyzenimize kendi memleketi olan Adana’da ilk defa Çukurova Rotary Kulübü tarafından “Meslek Hizmet ödülü” verilmiştir.
Bu anlamlı ödülü, Adana Büyükşehir belediye Başkanı Sayın Zeydan Karalar takdim etmiştir.
Sheraton Oteli’nde yapılan ödül töreninde bulunmaktan çok mutlu oldum. Sizlerin de orada bulunmasını çok isterdim.
Adana’mızın sevilen evlatlarından Kardiyolog Dr. Hasan Boğa’nın “Ud Resitali” geceyi daha da anlamlı hale getirmiştir.
Rotary Kulübü Dönem Başkanı Sayın Tayfun Sevimli, yaptığı kısa konuşmada: “Her yıl, mesleklerinde öncü ve gösterdikleri başarılı çalışmaları ile topluma örnek olan kimselere verdiğimiz, ‘meslek Hizmetleri Ödülüne’ bu sene Neyzen Omar Faruk Tekbilek oy birliği ile layık görülmüştür.
Sedat Bey,
Törenin yapıldığı gece çok duygulu anlar yaşandı. Konuklar arasında Omar Faruk Tekbilek’in yetişmesinde büyük katkıları olan ağabeyi Hacı Ahmet Tekbilek’de bulunuyordu. Omar Faruk Bey, bir Çukurova Efsanesi olan ağabeyine sarılarak, “O benim Şemsim” dedi ve gözyaşlarnı tutamadı.
“BOHÇASINDA YURT SEVGİSİ NEY VE EZGİLERİ…”
Siz biliyorsunuz ancak bilmeyenler için Omar Faruk Tekbilek’in yaşamından kısaca söz etmek istiyorum.
1960’lı yıllarda Adana’da başlayan müzik serüvenine İstanbul’da devam etti. Başta Ahmet Sezgin olmak üzere, birçok ünlü sanatçıya hem sahnede hem de plaklarında eşlik etti. 1970’li yılların başında ABD’ye gitti. Aslında, ABD’ye gitti demeyelim de, Çukurova’da yoğrulmuş ve nefese dönüşen ezgilerini ABD’ye götürdü diyelim. Onun bohçasında, yurt sevgisi, neyi ve ezgileri vardı.
Neyi ile yaptığı yol ve gönül arkadaşlığı 50 yılı aştı. Ülkemizin kültürünü neyi ile yansıtırken, gönülleri fethetti.
Yurt dışında en çok sevilip tanınan, en fazla sahne alan, en fazla albüm yapan sanatçıların başında gelir. 20’ye yakın CD albüm, 2 LP albüm ile bazı film müzikleri yapan sanatçımız, neredeyse dünyanın yarısında konserler vermiştir.
Adana’nın dünya müziğine kazandırdığı evrensel değerlerimizdendir.
Onu ve yaptıklarını bir mektupta anlatmak mümkün değildir. O yüzden çok kısa söz ediyorum.
Sanatçılar eserleri ile konuşur. Omar Faruk Tekbilek, nefesiyle konuşmuş ve dünyaya seslenmiştir.
TARSUS GÖZLÜKULE’DEN FLARMONİ ORKESTRALARINA…
Sizinle, sanatçımızın 1963 yılında henüz 15 yaşında iken Tarsus Gözlükule’de kaval çalarken görüldüğü bir fotoğrafı paylaşmak istiyorum. Orada kaval çalan bu çocuğun, bir gün, nefesi ile dünyanın yarısında ülkemizi temsil edeceğini kim bilebilirdi ki…”
Gözlerinden öperim…”
Bu duygu yüklü ve bizi kendi gerçeğimiz ile yüzleştiren mektubun ben de kalması haksızlık olurdu. Ben de sizinle paylaştım.
Şunu unutmayalım ki, bazı nefeslerin inşa ettiği yapı, demirin betonun inşa ettiklerinden daha kalıcıdır.
Tarih bunun kanıtları ile doludur.
(1) Ulu Cami önündeki Fotoğrafı İsmail Görkem çekmiştir. “Hacı Ahmet Tekbilek ve Omar Faruk Tekbilek)