Bugün (07.01.2023) kültür-sanat faaliyetleri bakımından verimli bir gündü diyebilirim. Bu faaliyetler, Belediye bünyelerinde olunca ister istemez siyaset soslu oluyor. Zaten hayatımız da siyasetin bir parçası değil mi? Ama hangi siyaset diyeceksiniz? Tabii ki iyiden, güzelden yana; doğrudan adaletten yana; halktan ve haklıdan yana olan siyasetin tarafında olan siyaset! Bu siyaset bir de sanattan edebiyattan yana oldu mu tadından yenilmez duruma gelir. Bu yıl seçim yılı. Dolayısıyla bu tür siyaset soslu etkinliklere daha çok tanık olacağız.
Kaç gündür sosyal medyada söyleşi ve imza günü duyuruları paylaşılıyordu. Etkinlikler aynı gündü ama saatleri iyi ayarlanmıştı, birbiriyle çakışmıyordu. Planlamamı ona göre yapıp her iki etkinliğe de katılmak istiyordum. Önce, saat 14.00’te başlayan Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonundaki CHP Ankara Milletvekili Levent Gök’ün “Söyleşi ve İmza Günü” etkinliğine gittim. Salon tıklım tıklımdı. Duvar kenarında ayakta durabilecek kadar bir yer buldum kendime.
Protokolde hâli hazırdaki CHP milletvekilleri ve Belediye Başkanları, onların yanı başında ise altılı masanın diğer bileşenlerinin ve HDP’nin il, ilçe temsilcileri yer alıyordu. Toplantının konusu HDP’nin kanayan yarası olduğu için burada olması gayet doğaldı. Biraz geride ise tahminen potansiyel milletvekilleri adayları sıralanmıştı.
Son günlerde her etkinlikte sıkça karşılaştığımız ve halktan, haklıdan, sanattan yana olduğunu bildiğimiz İbrahim Özdiş ise orta sıralardaydı. Benim yerim halkın içi dercesine ve benim gibi beyaz saçlarıyla dikkat çekiyordu. İmza kuyruğunda ise Ceyhan belediye başkanı Hülya Erdem’i her zamanki mütevazı hâliyle görünce hiç şaşırmadım. “Komşu” Hülya teyze gibi tek başına, kitabını imzalatma çabasındaydı. Salonda eğitim, sanat-edebiyat çevresinden tanıdık simalar da görüyor, selamlaşıyorduk.
Belediye salonlarında yapılan her etkinlikte olduğu gibi bu etkinlik de Ata’ya saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Önce Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, sonra da Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, samimi konuşmalarıyla dinleyicileri selamladılar. Üçüncü konuşmacı Levent Gök, konuşmasını yapması için mikrofona davet edildi.
Levent Gök, Roboski Katliamı’yla ilgili yazdığı kitabı hakkında geniş bilgi verirken duygusal anlar yaşadı ve yaşattı. 2011 yılındaki içler acısı olayın üzerindeki sır perdesinin on iki yıldır kaldırılamadığını ve bu olayın nasıl karartılmaya çalışıldığını üzülerek anlatıyordu. Çocuk yaştaki 34 kişinin bombalanmasını önce terör operasyonu olarak bildiren yetkililer, sonra “Pardon, yanlışlık oldu.” demiş ama sorumlularına bir türlü ulaşılamamıştı. Levent Gök, bu katliamı aydınlatmak için gösterdiği tüm çabaların sonuçsuz kaldığını anlatıyor, her bir çocuğun yürek parçalayan öyküsü dinleyenleri derin bir üzüntüye sürüklüyordu.
Levent Gök, “Roboski Uludere’nin Gözyaşları” adlı kitabının tüm gelirlerini, bu katliamda yaşamını yitiren çocuklara anıt mezar yapılması için bağışlandığını duyurunca salonda büyük bir alkış tufanı koptu ve imza törenine geçildi. İzleyicilerin neredeyse tamamı kuyruktaydı. Aldığım kitabı imzalatabilmek için bir saatten fazla bekledim. Levent Bey’e ben de bir kitabımı (Karşı Balkon) imzalayıp armağan ederek onunla kitap arkadaşı olduk. Oldukça kibar, alçak gönüllü ve beyefendi biriydi.
Büyükşehir Tiyatro Salonundan çıkınca daha fazla vakit kaybetmeden, koşar adımlarla Seyhan Belediyesinin yolunu tuttum. Saat 16.00 olmuştu. Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezindeki etkinlik de önceki etkinlikten farksızdı. Bu salonda da iğne atsan yere düşmezdi. Atatürkçü Düşünce Derneğinin düzenlediği bir etkinlikti. Araştırmacı ve popüler iki gazeteci olan Timur Soykan ile Murat Ağırel’in konuşmacı olarak katıldığı etkinliğin adı, “Baronlar ve Yolsuzluk Sarmalında Türkiye” idi.
Kapı aralığından içeriye kulak verdim. Halk TV’den tanıdığımız araştırmacı gazeteci Timur Soykan konuşuyordu. Son zamanlarda büyük yankı uyandıran altı yaşındaki bir kız çocuğunun cemaat hocalarından biriyle evlenme rezaletinden söz ediyor, izleyicileri Cumhuriyete, demokrasiye ve insan haklarına sahip çıkmaya çağırıyordu. Sesi inanç doluydu. Çok akıcı ve etkili bir üslubu vardı. Ardından hemşehrimiz Murat Ağırel’in cesur konuşması ve birlik çağrısı salondan büyük alkış aldı.
Plaketler verilip fotoğraflar çekilirken ADD Başkanı Öğretmen İsa Kayadan konuklarıyla yakından ilgileniyordu. Daha sonra imza faslına geçildi. Bu kez bir saat bekleyecek kadar sabrım ve zamanım yoktu. Akşam olmak üzereydi. Hemen Belediye’nin altındaki Metro’ya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Seçimin kokusu çok net alınıyordu. Bundan sonra bu tür etkinliklerin sayısı çoğalacaktı. Önümüzdeki hafta başlayacak olan Çukurova 15. Kitap Fuarı’nda (14-22 Ocak) da benzer etkinliklere sıkça rastlayacağız. Stantlarımız, siyasetçilerin ziyaretlerinden geçilmeyecektir diye düşünüyorum. Standımız herkese açıktır ve tavrımız da bellidir. Yazının ilk paragrafında belirtmiştim. Unuttuysanız bir kez daha anımsatayım:
Bizim siyasetimiz, iyiden, güzelden; doğrudan, adaletten; halktan ve haklıdan yana olan siyasettir. Bu siyaset bir de sanattan, edebiyattan yana oldu mu tadından yenilmez duruma gelir, bizim için!..