Siyaset Enkaz Altında, İnsanlık Yücelerde...

Sadece yıkıntıları değil, insanı da yeniden inşa etmek gerekir…

SEDAT MEMİLİ

6 Şubat doğum günümdü. Her sabah erken uyanırdım, o sabah daha erken uyandım.

Rastlantı ya da hissikablelvuku…

Masama geçip çalışmayı düşündüm. Kafamda birkaç yazma konusu.

Eşimde uyanmıştı. Konuşmaya başladık. Bana şaha yaptı: “Yeni doğduğun için mi uyandın?” diye…

Sonra kararsızlık veya tembellik… Ardından sarsıntı…

Sarsıntıyı hemen tanıdım. Bu sarsıntı ile 1972 Bingöl Depremi’nde tanışmıştım.

Abim askerdi. Ziyarete gittiğimde yakalandım.

Bu sarsıntı 1998’de Adana’yı ziyaret ettiğinde de oradaydım.

Kendini bana 1999 Ağustosunda İstanbul’da yeniden hatırlatmıştı.

Marmara Depremi’nde de İstanbul’daydım.

Çaya olan düşkünlüğüm hayatımı kurtarmıştı. Bu da belki rastlantıydı veya hissikablelvuku…

Sarsıntı artıkça…

Gerisini daha sonra hatırladım…

Eşimin ellerini tutup, şöyle dedim: “Hiç üzülme bu hayata beraber başlamıştık…”

Bu cümleleri aklım değil, duygularım kurdu.

Ve film… Başrolünde olduğum bir filmiz bu kadar hızlı bir şekilde vizyona girmiş olmasına hala akıl ve sır erdiremiyorum…

Ama olsun, güzel hayatım varmış…

*

O 6 Şubat sabahı, doğanlar ve ölenleri netleştirdi.

Siyasi anlayışlar öldü örneğin… Zaten ölülerdi… Ölülükleri biraz daha fark edildi… Liyakatsizlerin, feda ettiği yaşamlar geçti aklımdan.

Çöken sadece bina değil, ahlaktan yoksun inançta çöktü…

Çöken sadece betondan yapılar değil, yanlışa sadakat çöktü…

Ve sadece yapılar değil, yanlış inşa edilen insanda çöktü.

Bunun yanı sıra, çöken her tuğla, kırılan her briket, merhamet ve dayanışma ruhumuzu yüceltti.

İktidarı ile muhalefeti ile çok uğraştılar çok…

Tarlalarımızı betona teslim ettiler; çimento yenmez ki…

Cenaze kaldırmak ile enkaz kaldırmayı birbirine karıştırdılar.

Okullarımızı tatil, tarlalarımızı talan ettiler…

Paramızı çarçur, itibarımızı yerle bir ettiler…

Traktörlerimizi çalışmaz hale getirip, ülkemizi silindirlerin insafına terk ettiler…

Çok uğraştılar…

Bazılarını yıktılar ama insani değerlerimizi yıkamadılar…

İnsanın ancak doğayla var olduğu gerçeğini yıkamadılar…

Bazıları, din inancının da çöktüğünden söz ediyorlar. Hayır! Çöken din değil, bu mükemmel dini siyasete alet edenlerdir. Secdeye vardığında aklı yeşil dolarda olanlardır. Halkı mağdurken, milyonlarca dolarlık makam araçlarıyla halifelik taslayanlardır…

Anlayışları enkazda kaldı, insanlık yücelere ulaştı.

Bu devlet önceden vardı… Bugün var… Yarında var olacaktır…

Bu devletin ömrüne göre birkaç gün sayılan liyakatsizlerin iktidarı geçicidir.

Beceriksizlikleri ile bu devlete ancak geçici zarar verebilirler…

“Devlet yok!”  diye bas baş bağıranlar, hayal görüyor…

Devlet burada…

Bir dostumun (Barış Avcı)  tespiti yerindeydi; “Devlet var… Koordinasyon yok…”

*

Büyük yıkım. Canım yanıyor…

Ama en büyük atılımlar yıkımlardan sonra gelenlerdir.

Bu deprem, yanlışları, liyakatsizliği, erdemsizliği, liberalizmi, bencilliği, ahlaksızlığı, kamu malını kendi serveti gibi görme anlayışını da yıkacaktır. Yıkmalıdır.

“Nemrud Kulesi / Bekle, secdeye kapanacak zamanın vardır…

Senin de bir zelzelelik canın vardır.”

Nemrud Kulesine böyle seslenen Arif Nihat Asya’nın, 1939 Erzincan Depremi ile ilgili bir şiirini yeniden hatırlayalım:

 

ZELZELE

Yaz olur barışır, kış olur küsersin…

  • Yolcuma geçit verirsen

Allah Muradını versin.

Turnanın uğradığı,

Boralar, çığlar, haydutlar yatağı;

Dağlara yukarıdan bakan

Arasat dağı,

Eğilmez başında dumanın vardır…

Senin de bir zelzelelik canın vardır.

*

Ey esir ellerin çilesi,

Üç kere yıkılıp dört kere yapılmış,

Gölgesinde yabancı ilahlara tapılmış

Nemrud Kulesi

Bekle, secdeye kapanacak zamanın vardır…

Senin de bir zelzelelik canın vardır.

*

Aylar batacak, günler batacak…

Nil, kurbanlarını kıyıya atacak.

Uykusu gelen Ebülhevi (*)

Kumlara serilip yatacak.

Batan güneşlerin ardı sıra

Ölüme güler gibi bakma ufuklara

Gözlerin dolar destanını okusam

Ey sırrını bugün doğuracak ehram

Ağıtlara benzer destenın vardır…

Senin de bir zelzelelik canın vardır.

*

Bana haber verin o şimal çocuğundan:

Daha ayılmamış mı sarhoşluğundan?

Daha doymamış mı, daha doymamış mı,

Çelik gagalı kargalar

Gözlerini oymamış mı?

Bugün böyle geçer, yarın vardır…

Ve ey şövalyeler şövalyesi,

Senin de bir zelzelelik canın vardır…

Arif Nihat Asya

 

Evet, doğum günüm, Nemrud Kulesi’nin yıkıldığı zaman olacaktır.

(*) Ebülhevi: Mısır’da “Korku babası” adı verilen sfenksin, kumlara gömülmüş gövdesi.

 

GÜNDEM Haberleri

Taner Talaş; Adana, kişilere özgürlükçü bir tutum sergilemeyi aşılayan bir şehirdir
Orhan Kemal'in evi Sarıçam'da 2+1 daire parasına satılık!
Burhanettin Bulut'tan gazeteci döven meclis üyesi açıklaması: "Disiplin kuruluna sevk edildi"
AK Parti Yüreğir Kongresine tek liste ile gidiliyor: İşte yeni başkan, yönetim kurulu ve il delegelerinde öne çıkanlar
Enkazdan kurtarılan Tuba öğretmen, öğrencileriyle hayata tutundu