Bodrumlu dostum Mehmet DAĞOĞLU: “Yüksel Bey Tarsus Belediye Başkanı ile hayırlı bir iş için görüşmem lazım tanıyor musun?” dediğinde, tanımıyorum diyemedim. Yüz yüze hiç görüşmemiştim ama icraatlarını sosyal medyadan takip ediyordum. Bir bakayım sana dönerim dedim.
TELEFONUNU BULDUM
Mersinli bir dostumdan “benden aldığını söyleme” uyarısıyla cep telefonunu aldım. O esnada Fenerbahçe-Giresunspor maçı vardı. Haluk bey çağcıl bir kafadır maçı izliyor olabilir diye maçtan sonra aradım. Üç defa çaldırdım kapattım. Gece durumu özetleyen bir kahve içimi randevu talebimizi WATSAP’tan gönderdim.
CEVAP:
“ Günaydın Hocam! Elbette beklerim. Öğleye doğru olursa sevinirim. “ diyordu. Her ne kadar “HOCAM” ifadesi bütün sahtekarlıkları zihnimde çığrıştırsada bu nezaketli dili sevmiş, merak etmeye başlamıştım.
ACI KAHVELİ SADE MUHABBET
Nihayet Tarsus Belediye Başkanlık Makamında buluştuk. Muhabbet içtiğimiz kahveler kadar sadeydi. Özellikle benimle ilgili ilginç anekdotları bir bir sıralayınca şaşırmadım desem yalan söylemiş olurum. Bunca yoğun sirkülasyon içinde bizi kabul eden ve bir saat yapmış olduğumuz en çok da benim konuştuğum ziyarette başkanla ilgili izlenimlerim.
SIRADIŞI BİR SİYASETÇİ
Okuyan, yazan, bilgili, birikimli, hiperaktif, haza beyefendi, adeta adı gibi; HALUK: temiz huylu, iyi ahlaklı, yapıcı, tasarımcı, yaratıcı bir siyasi deha desem abartmış olmam. Bir siyasi partiye sığmayacak kadar donanımlı bir insan. Bu toplum böyle marjinal insanları çok fazla bu makamlara getirmez! Şaşırdım. İsin sırrını hala çözemedim. Bize gösterdiği misafirperverlik için TEŞEKKÜR ediyorum.
SONUÇ
Tarsus gibi siyaset kazanının hizipsel cehennemi ortamında işinin kolay olmadığını düşünüyorum. Hep böyle objektif, adil, tarafsız İNSAN kalması dileklerimle noktalıyorum.
Mertçe Özel Haber
Adana/ TÜRKİYE