Seyhan kıyısında ağaç gölgesi

Gözleri hep yukarı baktığından asla, yükseldikçe ne kadar alçaldığını göremez.Oysa benim servetim bir ağacın gölgesidir.

SEYHAN KIYISINDA AĞAÇ GÖLGESİ

Ben Seyhan Kıyısında bir ağaç gölgesi özlemi duyarım.

O, ne zaman yükselmek isterse yukarılara bakar; oysa ben aşağılara baktıkça O'nu görüyorum.

Binaların son katlarında oturur, yaylaların en yükseği ve serinine çıkar, koltuğu daima yüksektedir, gözü hep yukarıdadır. Gözleri gökyüzündedir ama bulutları göremez.

Oysa benin sığınağım ve yuvam Seyhan Kıyılarında bir ağaç gölgesidir; ne zaman aşağı baksam onu görüyorum.

O yukarı baktıkça beni göremiyor. Oysa onun yüksekliklerini aşan yerdeyim;

Bir ağacın gölgesindeyim.

 

İKTİDAR YÜKSEKLERDE DEĞİL, AĞAÇ GÖLGESİNDEDİR

O, iktidarı arıyor yükseklerde; Hükmetmeyi, sahip olmayı,

Gücü arıyor gözlerini diktiği yerde.

O yüzden göremiyor ne beni ne de milyonlarca bedeni.

O, kendini değil, kendini alt eden zaferi arıyor yükseklerde; o yüzden hep aşağıda aşağılığın en karanlığında.

Yüceliğin sahte çağrısına uyan gözleri hep yukarıdadır. Ezdiğini fark etmeden yürür; böcekleri, karıncaları, insanları, duyguları, erdem ve inançları. O yüzden bilmez hangi yuvaları dağıttığını.

Adımlarını bastığı yerde değil, adımlarının götüreceği yerdedir gözleri. O yüzden göremez bir çam ağacı dibinde yaşamı derinlemesine soluyanları.

Ruh bu! Ele avuca sığmaz yaramaz çocuk; bazen alçalmak ister. Ruhum alçalma oyunu istediğinde, çıkarım O'nun yüksekliğine.

O, bulunduğu yükseklikte ne denli öğünürse ben o denli utanırım.

O ne kadar rahat ise ben o denli bitkin ve huzursuzum.

O'nun başarıları benim insanlık anlayışımın yüz karasıdır.

Yükseklik O'nun başını döndürür benim midemi bulandırır.

Yüksekliklerde O, kendini alt eden zaferiyle barışık; ben, kendimi kaybedişin hüznüyle perişan...

O yüzden dayanamam atarım kendimi yükseklerden aşağı doğru; ne kadar aşağıya inersem ineyim, hep daha aşağıda kalıyor onun yüksekliği.

O ne zaman yükselmek isterse, merdivene, asansöre, parti merkezine, müsteşarlık sofralarına, uçağa koşar telaşla... Kendini ya paket edip bagaja koyar veya yemek masalarında meze olarak hazırlar ya da bir yerlerde unutur. Yükselmek hırsı ve kendini alt eden zaferiyle baş başa kalır.

Gözleri hep yukarı baktığından asla, yükseldikçe ne kadar alçaldığını göremez.

Oysa benim servetim bir ağacın gölgesidir.

Hele bu ağaç Seyhan Nehri'nin kıyısındaysa...

İşte bu ağaç, Karataş’ın Kızıltahta Köyü’ndedir. Ama Ceyhan Nehri’nin kıyısındadır.

Yumurtalık’a bağlı Kırmızıdam Köyü ile Karataş’a bağlı Kızıltahta Köylerini Ceyhan Nehri ayırır. Nehir sal ile geçilir. Salın Kızıltahta Köyüne demirlediği yerde Salcı’nın yapmış olduğu kanepe, Ortadoğu’nun en muhteşem yapısıdır.

İki tahta bir çivi…

Nereye gidersek gidelim, sonuçta iki tahta bir çivi ile son yolculuğumuzu yapmayacak mıyız?

1/1