Adana'da CHP'li Seyhan Belediyesi'nde geçtiğimiz aylarda başlayan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) anlaşmazlıkla sonuçlanmış ve işçiler sendikanın yaptığı oylama sonrasında grev kararı almıştı. İşçiler grev için yasal süre olan 60 günün bitmesini ve bu süreçte belediye yönetiminin yeni bir teklif yapmasını beklerken sürgün gibi görev değişiklikleriyle karşı karşıya kalmıştı. Belediye yönetimi, aralarında greve destek verenlerin de olduğu 35 işçinin çalıştığı yeri değiştirmişti.
CHP'li Adana Seyhan Belediyesi işçileri, yaptıkları açıklamayla belediye yönetimine tepki gösterdi.
İşçiler, belediyeyi sürgün kararlarını geri çekmeye çağırarak "Bilinsin ki Seyhan Belediyesi halkındır. Seyhan Belediyesi, emektir, mücadeledir, terdir ama asla bir komutanlık değildir. Belediye işçisi kimsenin emir eri değildir. Dahası Seyhan Belediyesi'nde hiçbir müdür-amir bir komutan değildir" demişti.
'Belirsizlik işverene yarıyor, işçilere karşı şeffaflık yok'
İşçiler grev sürecini ve yaşadıklarını soL’a anlattı.
İçinde bulunduğunuz süreç ne zaman başladı ve talepleriniz nelerdir?
İşçiler: Süreç toplu iş sözleşmesi görüşmeleri ile başladı. Ancak öncesinde de sorunlar vardı. 2018 yılında taşeron şirketlere geçtiğimizde yüzde 25 – 35 arası ve hatta daha da artan değişken meslek pozu dediğimiz pozlarımız, yemek ve yol ücretlerimiz vardı. O dönemde asgari ücretin yüzde 40 üstünde maaş alıyorduk. İlk sözleşmemizi bu şekilde yaptık. İkinci sözleşmemiz, yani geçen seneki sözleşmemiz işçi temsilcilerinin katılımıyla yapılmadığından meslek pozumuz ve asgari ücret farkımız gitti. Bizim aylık ücretimiz asgari ücretin yüzde 8 – 10 fazlası seviyeye düştü. Yeni sözleşme de ise asgari ücretin yüzde 12-13 fazlası konuşuluyor. Biz zaten sendikalı olmadan önce asgari ücrete oranla daha fazla ücret alıyorduk. Önceki toplu iş sözleşmesinde de satıldığımızı düşünüyoruz. Şimdi işçi kararlı. Sendika da işçi ile beraber hareket etmiyor. Biz de bu duruma tepki gösteriyoruz. Sendika burada sorumsuzca ve işçiden uzak hareket etmektedir. Süreç işçi temsilcilerinin katılımı ile devam ettirilsin ve işçilere de siyasi baskı olmasın istiyoruz. Bizim isteğimiz budur.
Bu konuda sendikayla yaptığınız görüşmede nasıl bir sonuç aldınız?
İşçiler: Tamamen belirsiz konuştular, bize işçileri aydınlatacak bir cevap vermediler. Bu belirsizlik işverene yarıyor. Bu süreçte tavizler veriliyor. İşçilere karşı bir şeffaflık yok. Amacın süreci uzatıp işçiyi grev kararından soğutmak olduğunu düşünüyoruz.
'Sendika bu süreçte hiçbir eğitim vermedi, şantiyeleri dahi gezmedi'
Bir grev kararı var. Grev ne zaman başlıyor?
İşçiler: Süreç zaten başlayalı sekiz gün oldu. Şu anda da devam ediyor. Ancak tebliğ edilip edilmediği ya da resmi sürecin ne zaman başladığına dair bir belge yok. Bize söyledikleri şey, gereken yerlere iletildiği yönünde oldu. “Siz bize güvenin” diyorlar sadece. Karar defterine yazıldı mı? Bu bize söylenmiyor.
Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?
İşçiler: Biz de diğer işçiler de bu konularda çok tecrübeli değiliz. Bu nedenle işçiler neler olacağı konusunda tedirgin. Bu konuda da sendika “Bize güvenin, başka bir şey yapmanıza gerek yok. Programı hazırlıyoruz” diyor. Ancak sonuç ne olacak? Burada sonuç yine işverenin lehine oluyor. Çünkü işçilere olan baskılara devam edebiliyor. Ortada ciddi bir eğitim eksikliği var. Sendika bu süreçte hiçbir eğitim vermedi, şantiyeleri dahi gezmiyor. Sendika, işçilerin taleplerinin gerisinde kaldı. Sendikaya güven yok. Bu durumu düzeltmek için herhangi bir çabaya da girmiyor. Sendika, işçiyle beraber hareket etse işçinin de kendine olan güveni artacaktır. Ayrıca kazanımların da daha fazla olacağına inanıyoruz. Ancak böyle bir durum yok.
'İnsanlar öfkeli ve tedirgin'
İşçilerle birlikte sendikaya karşı basınç oluşturmaya çalışıyorsunuz o halde?
İşçiler: Evet, insanlar öfkeli ve tedirgin durumda. Geçmişte yapmış olduğumuz fiyasko bir sözleşme var. Bizlere bu insani dahi olmayan koşulları hak gören Seyhan Belediyesi de buna yeterince ses çıkarmayan sendika da işçilerin gözünde suçlu. Hatta DİSK bu mu, solcular bu mu, biz bunun için mi sendikaya üye olduk gibi tepkiler var. Sendika olmasaydı daha iyiydi diyenler de var. Çokça insan istifa etmek istiyor bu süreçte.
Grev kararı almamızın asıl sebebi ise toplu iş sözleşmesi görüşmelerini tamamen yüzümüze kapatıp sanki önümüze kemik atar gibi 5 bin TL teklif edilmesi ve bizi bu ücretlere zorunlu bırakmaları. Bir de işçi çıkarma disiplin maddelerinde esneklik istemeleri meselesi var tabii ki.
'İşçiyi tehdit edip tutanak tutarak soğutmak istiyorlar'
Şantiyelerde görev yerlerinin değiştirildiğine dair bilgiler var. Bu doğru mu?
İşçiler: Tabii ki var. O da suç aslında. Mobbing uygulanıyor bir taraftan. İşçiye “Sen greve mi gidiyorsun?” diye soru soranlar ya da yazılı şekilde işçiyi tehdit edip tutanak tutarak soğutmak isteyenler var. İşçi temsilcileriyle bireysel sohbet ederek pazarlık içine katmak isteyenler, işçi temsilcilerini tek tek çağırıp “işçi atacağız, sen de gel bunu kabul et” şeklinde konuşmalar da var. Ancak biz burada birlikte hareket ediyoruz. Biz işçilerin emeğinin karşılığını alması için mücadele ediyoruz.
'Emeğimize yazık oluyor'
İşçiler sendikalı olmayıp eski hükümlerle devam etseydi 6 bin 300 – 6 bin 500 tl civarında alıyor olacaktı. Yüzde 80 pozu olan işçi 9 bin TL alacaktı. Şu an her şeyi içinde 5 bin 200 TL maaş öneriyorlar. Yemek ve diğer haklar düşünce asgari ücretin altında kalıyor. Şantiyelerde iş güvenliği koşulları yok. Doktor yok. İşçi, kamyon arkasında koyun gibi taşınıyor. Yağmur altında kötü koşullarda çalışıyoruz. Sözleşmeyle ilgisi olmasa da bunlar işçinin tepkisini çekiyor, öfkelendiriyor. Geçen sözleşmede de asgari ücretin altında kaldığımız gibi 2019 yılındaki bazı haklarımızı bile kaybettik. Asgari ücret farkı ve yılda üç tane birinci kalite olmak üzere yardım kolisi vardı örneğin. Önceki Sözleşmenin 34. ve 44.maddelerinde “yasal asgari ücrete gelecek zamlar aynı oranda işçilerin ücretlerine de yansıtılır” hükmü vardı. Sendikanın buradaki görevi, işçinin hakkını korumak ve yeni haklar kazanmaktır. Ancak ne yazık ki işçi her gün erimektedir. Emeğimize yazık oluyor. Geçen yılki toplu iş sözleşmesinden sonra hukuksuz şekilde hafta sonu mesaileri ve toplu iş sözleşmesinde olmayan ücret değişiklikleri oldu. Çöp kamyonunun kokusu, hastalığı, yağmuru bir yana kamyonun arkasında giderek ölüm tehlikesiyle çalışılıyor. İşçi bu durumdayken hâlâ işçinin ekmeğini kesmeye çalışıyorlar."
Kaynak: soL