Hasan Hüseyin Korkmazgil, Orhan Kemal’in anısına diyerek, “Haziran’da Ölmek Zor” şiirini insanlığa armağan etmiştir.
Bu günlerde, Haziran’ın ilk haftasında yaşama gözlerini yuman şairlerimiz için anma günleri düzenleniyor.
“Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmet Arif” farklı değerleri aynı duyguda birleştirmiştir. Aşk, acı, sevinç, açlık, zulüm, açlık, erdem gibi duyguların hiçbir siyasi ideoloji ile temsil edilemeyeceğini bu değerlerin evrensel olduğunu insanlığa kabul ettirmişlerdir.
Bu gün herkesin, türkülerini bir ağızdan söylediği bu insanların dizeleri ilk kez gün yüzüne çıktığında nasıl karşılanmışlardı.
Nazım Hikmet örneğinde bu konuyu mercek altına alalım.
YENİ ADANA GAZETESİNDE 15 YIL
Öncelikle şu bilgiyi paylaşmak istiyorum, 90’lı yılların ortalarından itibaren yeni Adana Gazetesi’nde yazmaya başladım. Işıklar içinde uyusun Seyit Ali Akgül teşvik etmiş ve ben yaklaşık 15 yıl Yeni Adana Gazetesinin bir gönüllüsü olarak birikimlerini paylaştım.
Yine Seyit Ali Akgül’ün emekleri ile her haziranın ilk haftasında bu değerli şairlerimizi anma günleri yaptık…
Bu bilgiden sonra gelelim, Nazım Hikmet’i, Nazım Hikmet yapan olaylardan birine.
“CANIMI PUL YERİNE KULLANIYORUM”
“Şair, 28 Aralık 1938 günü Askeri Yargıtay’ın onaylamasıyla hiçbir suçu olmadan harp Okulu ve Donanma davalarından 28 yıl 4 ay ağır hapis cezasına çarptırılır.
Gerekçe; Orduyu isyana teşvik etmek…” (1)
“Nazım, 13 yıl cezaevindeydi. Aftan ümidini kesmişti. (…) 8 Nisan 1950’de ‘Millete verdiğim açık dilekçeye canımı pul yerine kullanıyorum’ diyerek Bursa Cezaevinde açlık grevine başladı.” (1)
CHP iktidar, ismet İnönü 13 yıldır cumhurbaşkanı idi. Ülkenin birçok yazar, şair ve düşünürü Nazım’a destek mesajları verdi. İktidarın gazeteleri ise cephe aldı.
NAZIM’A DESTEK EYLEMLERİ
Oktay Rıfat, Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday, Nazım’ı desteklemek için Ankara’da üç günlük açlık grevini yaptılar. Aynı zamanda Türkiye genelinde imzalar toplamaya başladılar.
İşte bu arada Yeni Adana Gazetesi’nin baş makalesinde Nazım Hikmet “sapık”, bu üç şair de “Sapığın Çömezleri” olarak nitelendirildi.
YENİ ADANA GAZETESİ’NİN BAŞ MAKALESİ
Başmakale şöyle diyordu:
“Ortaya hiç yoktan bir Nazım Hikmet meselesi çıkarmak isteyen gayretkeşlerin son günlerde yine faaliyete geçtikleri görülmektedir.
Sanki vücudu bu millete rahmetmiş gibi zaman zaman bir curcunadır gidiyor.
Nazım Hikmet açlık grevine başlayacakmış. Nazım Hikmet açlık idmanına başlıyormuş.
Nazım Hikmet üç günden beri açmış. Nazım Hikmet lütfen ve tenezzülen bir yumurta yemiş…” (2) Olay kamuoyuna böyle yansıtıldıktan sonra, savunma hakkına saygı duyan yazar, onu destekleyenlere yüklenir.
“Fakat Nazım Hikmet’in fuzuli avukatlığını üzerine alan ve benimseyen havadis dellallarına, onun peyk ve çömezlerine söyleyecek çok sözümüz vardır.
Kanaatimizce bu azılı ve müeccel sanığın kodeste bulunmasına, milli güvenliğimiz bakımından lüzum vardır…”(2)
Nazım, gazeteye göre milli güvenlik sorunu haline gelmiş… Tankıyla, topuyla, terör örgütleriyle değil, bu gün hayranlıkla dinlediğimiz ve türkülerini yaptığımız dizeleri ile…
“Kaldı ki onun memleket nizamını tehdit eden bir azılı sapık olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir…
(…) Bu arada Nazım Hikmet’in çömezi üç kafadarın, Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet adlı şuursuzların da onun lehine 48 saatlik bir oruca kıyam ettikleri haber alınmıştır… “
(…) İç tesirlerin uyandıracağı tepkilere gelince; Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih adlı kimselere ve o yolda düşünenlere malum ola ki; Türk halk efkarı ve halkın iradesiyle iş başında bulunanlar böyle kuru gürültüye pabuç kaptıracak yaratılışta kişiler değillerdir.
Milli menfaatin hakim olduğu yerde her şey susar.
Sonra hatırımıza bir nokta daha geliyor:
Bugün Moskof boyunduruğu altında inleyen Türk ülkesinde acaba nazım Hikmet’in tam zıddı bir milliyetçi çıksa da, Türk milliyetçiliğini müdafaa eden bir kemle söylese, tek satır yazsa bile nic’olurdu?
Bu sorunun mukadder ve bilinen cevabı: Fırınlık olurdu.”(2)
Yazara göre, Nazım Hikmet sadece yazdığı dizeler ile fırınlık olmayı hak etmiştir.)
Nazım Hikmet belki açlık grevine devam edip ölecektir. Onun arkasından ağlayacak belki üç beş sapıkta çıkabilir. Fakat Nazım Hikmet’in ne hayatı ne de ölümü bizim umumi görüşümüzün rotasını değiştiremez. Biz milletçe onun hakkında hükmünü vermişlerin vicdan huzuru içindeyiz.
Dünyada kavuşamadığı fırınına ahrette kavuşsun…
M.N.K”(2)
Burada yazara katıldığım tek görüş, “Biz milletçe onun hakkında hükmünü vermişlerin vicdan huzuru içindeyiz.”
Gerçekten bu millet, başta Nazım Hikmet olmak üzere bu şairlerin dizelerinin duygularının sancağı yapmıştır.
CHP HAPSETTİ, DP HAPİSTEN ÇIKARDI
14 Mayıs 1950 yılında CHP Hükümeti yerini DP Hükümetine bırakmıştı.
Demem o ki, Nazım, CHP’nin iktidar, İsmet İnönü’nün ise cumhurbaşkanı olduğu dönemde hapis cezası almıştı.
14 Mayıs 1950’de yapılan seçimleri DP kazanmıştı ve yeni hükümetin kurulması bekleniyordu. Seçimden üç gün sonra, Adnan Adıvar, Halide Edip, Sait Faik, Cahit Sıtkı Tarancı, Cevdet Kudret gibi aydınlar Nâzım’a bir mektup yazarak yeni hükümet kurulana kadar eyleme ara vermesini istediler.(1)
19 Mayıs 1950'de açlık grevine son verdi. 14 Temmuz 1950'de çıkarılan hükümlülerin cezalarında indirim düzenleyen madde Meclis’te kabul edildi. Nâzım, 14 Temmuz 1950’de, tam 13 yıl sonra cezaevinden çıktı. İki ay hastanede yattıktan sonra serbest bırakıldı.
Bilinsin istedim…
- 29 Mart 2019 Tarihli Aydınlık Gazetesi. Hikmet Çiçek’in Makalesi
- 13 Mayıs 1950 tarihli Yeni Adana Gazetesi (Gazetenin Başmakalesi)