Sahih entelektüelin, namuslu fikir emekçisinin yalnız bu topraklarda değil pek çok başka yerde karşılaştığı manzara derin bir 'susuş kumkuması' veya 'sessizlik suikastı' olmuştur çoğunluk. Hele bu entelektüel devrimciyse ve içinde yaşadığı nesnelliği köktenci biçimde değiştirme arzusundaysa sessizlik tam bir inkara dönüşür. Marx, Kapital yayınlandıktan sonra hem az satmasından hem de hiçbir tartışmaya, değerlendirmeye konu edilmemesinden veryansın ederken Engels'e yazdığı mektuplarda, karşılaştıkları tabloyu bu ifadelere sığınarak anlatır. Bu görmezlikten gelme Dr. Hikmet Kıvılcımlı vakasında sürekli bir yakınmaya, kahırlanmaya ve iç çekmeye varır. Doktor'un entelektüel olarak yaşadığı yalnızlık o kadar koyu, içine itildiği sessizlik o kadar yoğundur ki kendisini kör bir kuyuya kapatılmış Yusuf Peygambere benzetir.
Bu ve takip edecek yazılarda (hayranlık duyduğu kişilerle ilgili olarak çok sık kullandığı, ama belki de herkesten çok kendisi için geçerli olan ' ulu kişiden ') yaşadığı yalnızlıktan, teorik ilgisizlikten ve maruz bırakıldığı sessizlik suikastlerinden bahsedeceğiz. Çok şükür ki son dönemlerde Kıvılcımlı'ya karşı kasıtlı olduğunu düşündüğümüz ilgisizliğin aralanmaya çalışıldığına tanık oluyoruz. Memleketin ana akım entelektüel mecralarında artan bir ilgiden, anlama çabasından, gösterdiği teorik gayrete saygıda kusur etmeme yönündeki hasletlerin çoğalmasından söz edebiliriz. Bir kısmı akademi içinden önemli bir bölümü de Türkiye'de kamil bir sosyal bilim anlayışının oturması lüzumunu hissedenlerden gelen bu çabayı değerli bulmakla birlikte Kıvılcımlı hakkında yapılacak daha çok işin olduğu gerçeğinin de altını çizelim.
Türkiye toprağının bu üretken, çalışkan ve ilgi sahası en geniş kişisinin layık görüldüğü haksızlık aslında memleketin entelektüel vasatı hakkında da bizlere bir yığın çıkarsama yapma imkanı sağlıyor. Doktor'un kendisi de kitaplarında ve yazılarında bu durumdan çok sık şikayet eder. İçine itildiği sessizliğin kaynaklarına bizzat kendisi eğilir. Kendine özgü üslubuyla isyan ederken diğer yandan da anlamaya çalışır. Çoğunluk parti içinde yaşadığı kıskançlıkları, ihanetleri, çözülüşleri, kurnazlıkları sorunsallaştırır. Teorik üretimine Türkiye okumuş yazmışlarının genel ilgisizliğine çok eğilmez. Öncelikle partisi tarafından ve sonrasında ise yakın arkadaşları tarafından anlaşılmayı umar.
Kıvılcımlı entelektüel olmanın kıstasları dikkate alındığında bu vasıflara ziyadesiyle sahip birisidir. Bilgiyi üretmenin, yorumlamanın ve her ne pahasına olursa olsun yaygınlaştırıp kamuyla paylaşmanın yüksek ahlakına sahiptir. Her türlü iktidar karşısında düşüncelerini eğip bükmeden, taviz vermeden, korkusuzca savunma cesareti en büyük özelliklerindendir. Uzmanlığın sınırlı alanına kendisini hapsetmiş biri olmak yerine tıpkı bir Rönesans aydını gibi bilginin her kompartımanına merak salmış, içinde yaşadığı toplumun kendi deyimiyle maddesine nüfuz etme isteği sınırsız bir insandır. Kendine koyduğu hedefler, çözmek istediği sorunsal devasadır. Marx'ın modern tarih ile uğraştığını, kapitalizmin yasalarını çıkarmaya çalıştığını, ancak bu birikim içerisinde asıl tarihin yani antika tarihin ancak embriyon halinde kaldığını söyleyerek belki de tek bir kişinin üstesinden gelmesi mümkün olmayan bir işin altına girer. Gösterdiği cüret, teorik cesaret hayranlık uyandırıcıdır. İmkansızlıklar içerisinde üç dili okumayı ve yazmayı kendi başına öğrenmiş, arkeolojiden antropolojiye, jeolojiden coğrafyaya pek çok alana ilgi duymuştur. Bu alanların birikimini sırtlayarak antika tarihin, yazısız tarihin geçiş yasalarını ortaya çıkarmıştır. Dinlerin temellerine kadar inmiş totemden ana hanlığa oradan baba hanlık ve barbarlığa en sonunda da medeniyete geçiş süreçlerinin diyalektiğini yakalamaya uğraşmıştır.
Kıvılcımlı anlattığımız bu konularda yaptığı işleri sahiplenmekten gocunmaz, kaçınmaz ve yüksünmez. Herhangi bir kibrin esiri olmadan yaptığı katkıların kendi eseri olduğunu söyler. Ustası kabul ettiği Marx, Engels, İbni Haldun ve Morgan gibi düşünür ve bilim insanlarıyla aynı zaviyeden konuşur. Frazer, Gordon Childe, Darwin, Freud, Claude Lewis Strauss gibi isimler ise polemik yaptığı, katkılarını önemsediği kişilerden bazılarıdır. Aktarmacılığın, nakilciliğin ve acenteciliğin egemen olduğu düşünce ikliminde bu tavır alışılmış olmayıp yadırgatıcıdır. Sosyal bilimlere, tarih bilimine bu düzeyde katkıların bu topraklardan yapılabilineceğine ihtimal verilmez. Bu cürete sahip olanların daha başlangıç aşamasında hevesleri kırılır, itibar suikastına uğratılırlar. ' Koca bir öküz gibi bu kara topraklarda çift sürdüm ' derken kastettiği sadece çektiği eziyetler, yaşadığı mahpusluklar, gördüğü zindan ve hücreler değildir. Asıl düşünce olarak bu toprakların bakirliğinden, çoraklığından şikayetçi olur.
Kıvılcımlı'yı entelektüel olarak konumlandırmak onun bütünselliği düşünüldüğünde eksik kalacaktır. Ömrünün üçte birini cezaevinde geçirmiş, tek parti dönemindeki her TKP tevkifatında herkesten önce tutuklanmış bir komünist militandır o aynı zamanda. Genç yaşta TKP'nin gençlik sorumlusu olmuş, Şefik Hüsnü'nün tutuklandığı bir furyada partinin Genel Sekreterliğini üstlenmiş, ömrünün tamamında örgütlü mücadeleye iman etmiş ve bütün hayatını komünizm idealine vakfetmiştir. Gözaltı, tutuklama, cezaevi ve zindan pratiklerinin hiçbirisinde çözülmemiş, polise ifade vermeyi reddetmiş, düşmanlarının dahi saygısını kazanmıştır. Devrimci pratiği herkesin takdirini kazanırken ortaya koyduğu külliyatı ise bir o kadar ilgisizlikle karşılaşmıştır.
Sonraki yazılarda biz bu halkayı daha da genişleterek memleketin yapısal sorunlarından en önemlisi olduğunu düşündüğümüz bu ilgisizliğin Kıvılcımlı üzerinden bir okumasını yaparak, kaynaklarına inmeye çalışacağız.