Berat Albayrak'ın istifası sonrasında pekçok yorumcu ekonominin bir bilim olduğunu ve tıpkı doğa yasaları gibi yasallıkları bulunduğunu büyük bir keyifle söylemeye başladı. Bunda mevcut iktidara karşı muhalefetlerini bilim gibi bazı çevrelerde kutsallık derecesine yükseltilen bir bilgi biçimine dayandırmanın verdiği rahatlık da vardı. Halbuki ekonomi dediğimiz alan politikadan asla bağımsız değildir, daha klasik iktisadın kuruluşu sırasında ekonomi/politik olarak isimlendirilmiştir. Smith, Ricardo gibi burjuva ekonomi/politiğinin kurucuları yaptıkları işi bu şekilde nitelendirmişlerdir. Çünkü bireyi temel almaları, ona mutlak bir akılcılık atfetmeleri, soyut bir piyasa tasavvuruna sahip olmaları temsil ettikleri sınıfın çıkarlarından bağımsız değildi. Marx bu nedenlerle yaptığı her işe '' eleştiri '' sıfatını eklemiştir. Klasik ekonomi/politikçileri eleştirip, onların kavram ve kategorilerini tarihselleştirip, aşkın yönünü açığa çıkartırken yaptığı işe '' ekonomi/politiğin eleştirisine katkı '' adını vermiş ve bu alana ilişkin ilk kitabını bu başlıkla yayınlamıştır. Marx'ın ölümünün akabinde onun teorilerini çürütmek için ortaya çıkan ve '' marjinal iktisat kuramcıları '' olarak bilinen iktisatçılar bugün bilimsel yasa muamelesi gören pekçok tez ortaya atmışlar, iktisadı politikadan bağımsızlaştırmışlar ve yaptıkları işe ilmi bir statü kazandırmak için iktisadı matematiğin sultası altına almışlardır.
Bugün üniversitelerde okutulan iktisadın ekonomi/politikle bir ilgisi bulunmamaktadır. Ekonomi/politik burjuvazinin aristokrasiye karşı mücadelesinde emeği bütün zenginliklerin kaynağı yapıyordu. Çünkü aristokrasinin emekle, çalışmayla, girişimcilikle, risk almakla kısacası üretimle bir bağı yoktu, toprak üzerindeki egemenliğine dayanarak artı ürünle veya kira geliri dediğimiz rantla hayatını sürdüren bir sınıftı. Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'da neredeyse hayranlıkla yaptıklarını anlattığı burjuvazi böyle bir sınıf değildi. Burjuvazi cesaret, kurnazlık, yeni buluşlar yapma, biriktirme kısacası dünyayı kendi suretinde yeniden yaratmaya yönelmiş bir sınıftı.
Marx burjuva ekonomi/politiğin büyüsünü bunca övgülerinden sonra Kapital'de yerle yeksan edecekti. Emek kendi başına kutsal bir kategori olamazdı aslolan '' emekgücüydü. '' Bu da proleterin hayatını yeniden üretmek için mecburiyet altında, görünüşte eşit hukuki özneler olsalar da aslında sermayenin hükümran olduğu bir süreçti. . Hukuki görünümün arkasında açlık, hayatını idame ettirme zorunluluğu vardı. Dolayısıyla işgücü özgür değildi sömürü altındaydı ve yarattığı bütün zenginlikler onun karşısına ele geçiremeyeceği güçler olarak dikiliyordu. Proleter çalışma süresinin bir bölümünde kendisi için çalışırken büyük bölümünde karşılığı ödenmeden sermaye için çalışıyordu ve Marx buna '' artıdeğer '' diyordu. Marx kapitalist toplumun bir meta yığını olduğunu söyleyerek her şeyin gözümüze korkunç bir meta bolluğu olarak göründüğünü söylüyordu. Bu üretim tarzını çözümlemeye onun tüm gizini ele verecek olan '' meta '' analizi ile başlıyordu. Kapitalizm ezeli ve ebedi bir üretim tarzı değildi, kendisinden öncekiler gibi tarihseldi, kendi iç çelişkileri ile yaşamaya mecburdu ve bu sürekli krizler demekti. Krizler sermayenin önemli bir bölümünü gereksizleştirir, sektörler iflas eder, işgücü de bundan payını alarak yedek sanayi ordusunun saflarına katılırdı. Marx'ın yaptığı iş ekonomi/politiğin büyüsünü bozmak, onu gizlerinden arındırmak ve insanlığa kendi kaderini ellerine alabileceği kavramsal aletleri sunmaktı.
70'li yıllardan bu yana piyasanın yüceltildiği, ona antropomorfik bir anlam yüklenen bir dünyanın içinde yaşıyoruz. İktisat denilen bilimin tüm kavram ve kategorileri de piyasanın eğilimlerini mutlaklaştırmaya dönük. Kapitalizmin mali ve finansal evresi ekonomi/politiğin diline, kavramlarına savaş açarak kuruldu. Emek, sermaye, toprak gibi kategoriler iktisat yazınından dışlandı. Borsa, döviz, enflasyon, faiz ve para politikaları iktisadın temel göstergeleri haline getirildi. Piyasa herhangi bir insan gibi tepkiler veren, bazan ateşi yükselen, tansiyonu düşen canlı organizmaya dönüştürüldü. Piyasanın bu semptomlarının çözümü para politikalarının ayarlanması ile çözülecekti. Devlet piyasalara zinhar müdahale etmeyecekti, üretimin içerisinde yer almayacaktı sadece düzenleyici olacaktı. Para piyasaları ve sektörler düzenleyici kurumlara emanet edilecek bu kurumlara siyasi tercihlerin yansıtılmasına kesinlikle izin verilmeyecekti. Para politikalarının en önemli aracı olan merkez bankaları siyasetten özerk olacaktı. Merkez Bankaları istediği gibi para basamayacak, seçim dönemlerinde karşılıksız para basmaları engellenecekti. Sermayeyi ve burjuva devletleri 1929 büyük buhranından çıkartmış, 2.savaş sonrasının yıkılan Avrupa'sını ayağa kaldırmış ve emekçi sınıflarla göreli bir uzlaşmanın da eseri olan iktisat politikalarına karşı adete bir sınıf savaşı başlatılmıştı.
Şimdi geldiğimiz aşamada sermaye yerküre çapında bu politikada ısrar etse de işler istendiği gibi gitmiyor. 2008 dünya krizi kapitalizmin Keynes'in dediği gibi '' uzun vadede ölü '' olduğunu herkese gösterdi. ABD'de konut krizi olarak kendini gösteren kriz devlet bütçeleri büyüklüğünde yatırım fonlarını, büyük bankaları, emlak şirketlerini yerle bir etmişti. Binlerce insan evsiz kaldı, bankalar kredileri tahsil edemedi ve birçok iflaslar yaşandı. Sisteme yönelik eleştiriler başlarda entelektüel çevrelerde dillendirilirken artık IMF raporlarına dahi girmeye başladı. IMF direktörleri karşılıksız para basmadan, alt yapı yatırımlarına öncelik vermeden ve istihdamı çoğaltmaktan bahsediyorlar. Ancak devlet politikalarına baktığımızda bu eleştirilerin çok da dinlenilmediğini, neo-liberal politikalarda tam boy ısrar edildiğini görüyoruz.
Fransız filozof Louis Althusser '' Lenin ve Felsefe '' isimli kitabında felsefenin kavramlarla yürütülen bir sınıf savaşı alanı olduğundan bahsetmişti. Soyutluğun ve genelliğin alanı olarak bilinen felsefe eğer sınıf savaşının sürgit devam ettiği bir alan ise eskinin ekonomi/politiği şimdinin matematiksel efsunla bulanmış iktisadı hayli hayli öyledir. Şimdinin eleştirisinin işi ise bu efsunu, peçeyi dağıtmak olmalıdır.