Okullar Açılırken

Yaşar Erkmen

2024-2025 Eğitim ve Öğretim Yılı başladı. Öğrencilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize; kısacası ülkemize, devletimize hayırlı, uğurlu olsun! Eğitimin kalitesinden, müfredatın içeriğinden söz etmeyeceğim. Konu eğitim ama ben eğitimin yapıldığı yerlerin adlarından söz edeceğim. Yani okulların adlarından…
Ölümleri öylesine kanıksamış bir toplum olduk ki bu durumu anlamakta ve anlatmakta zorlanıyorum. Trafik kazaları olsun, sokak kavgaları olsun, aile içi şiddet ya da mafya hesaplaşmaları olsun, her gün onlarca ölüm haberi dinliyoruz televizyon ekranlarında. Hele şehit haberleri… Bugüne kadar verdiğimiz şehit sayısının haddi hesabı yok. İlgili kurumlar bunun kaydını tutuyordur. Son kırk yılda verdiğimiz şehit sayısı açıklansa dudaklarımız uçuklar herhalde. Herhangi bir ülkeye karşı açılmış bir savaşın içinde olmadığımız hâlde, resmen savaşan ülkelerin verdikleri can kaybından daha çok şehit veriyoruz. Rusya- Ukrayna savaşındaki toplam can kaybı, bizim şehit sayımız kadar var mıdır acaba? 
Çok sayıdaki asker kayıplarımızın altında psikolojik ve dini motivasyonlar vardır. Savaşta bu tür motivasyonlar önemlidir, ama bunun da bir ölçüsü, bir sınırı olmalıdır.  
Atatürk, Çanakkale Savaşı’nda askerlerine, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” demiştir. Çünkü cephede düşmanla neredeyse göğüs göğüse çarpışacak kadar yakın savaşan askerlerin yüksek derecede motivasyona ihtiyacı vardır. Burada vatan sevgisinin, dinî duyguların, şehitlik mertebesinin yanı sıra, komutanın etkisi ve sevgisi de bu motivasyonun bir parçasıdır. Ancak asker yüksek moral gücüyle ileri atılırken önlemini de almalı, şehit olma uğruna kendini kurban etmemelidir. 
Tevfik Fikret, Küçük Asker şiirinde bu konuyu ne güzel ifade etmiştir:
“Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır!”
 
Okulların adları dikkatinizi çekiyor mu? Bizi öylesine alıştırdılar ki bu isimleri artık hiç garipsemiyoruz. 
Şahısların, arsasını ya da yapımını karşılayarak kendi adlarını verdikleri okullardan söz etmiyorum. Devletin yaptırdığı okullara verilen isimlerden bahsediyorum. Bu okullara şehitlerimizin adları veriliyor. Hatta adını beğenmedikleri bazı eski okulların da adını şehit adlarıyla değiştiriyorlar. Eski okulların adlarını değiştirmeleri kafa karışıklığına yol açabiliyor. İnsanlar aradıkları adresi bulmakta zorlanabiliyorlar. Örneğin, yıllardır herkesin Baraj Lisesi olarak bildiği okul, Şehit Temel Cingöz Anadolu Lisesi olarak değiştirildi ama eskiler hâlâ Baraj Lisesi diyor. Yanlış anlaşılmasın, eski isimlerin değiştirilmesi, karışıklığa yol açtığı için bu örneği verdim. Bu türden çok örnek verilebilir.
Yeni yapılan okullara şehitlerimizin adlarının verilmesine karşı değilim. Okullara şehitlerin adlarının verilmesi, onlara ve ailelerine devletin, milletin bir vefa borcudur, onları bir onurlandırmasıdır. Benim eleştirim şudur: İnsan yaşamı bizim toplumda neden bu kadar değersizdir? Resmen bir savaşın içinde olmadığımız hâlde, neden bu kadar çok genç insanımızı kaybediyoruz?
Adana merkez ilçelerindeki (Seyhan, Yüreğir, Çukurova, Sarıçam) kaç okula, bir şehidimizin adı verilmiştir? 
Hiç düşündünüz mü? 
Ben düşündüm ve MEB’in İnternet sayfasından araştırdım. Kurtuluş Savaşı’nda herkesçe bilinen, tarihe geçmiş şehitlerin adının verildiği okulları bu sayının dışında tuttum. Özellikle 1980 sonrasında şehit olan asker ve polislerimizin adının verildiği okulları hiç üşenmeden de tek tek saydım. 
Seyhan’da 43, Yüreğir’de 29, Çukurova’da 25, Sarıçam’da 15 olmak üzere toplam 112 okula şehitlerimizin adının verilmiş olduğunu tespit ettim. Adana’nın diğer 11 ilçesi bu sayıya dâhil değildir.
Okul adlarının küçük yaştaki çocukların üzerinde olumlu ya da olumsuz bir etkisi var mıdır? Bu konu uzmanlar tarafından araştırılmış mıdır?
Yabancı bir kişi okullarımızdaki eğitimi merak edip bir incelemeye gelmiş olsa öncelikle okulların adlarındaki “şehit” sözcüğü dikkatini çekecek, önce onun anlamını soracaktır. Şehit sözcüğünün anlamını öğrenince daha çok şaşıracaktır ve muhtemelen ilk sorusu şu olacaktır:
“Kuzum, siz hangi devletle savaşıyorsunuz?” 
Haydi anlatın, anlatabilirseniz. 
Biz kırk yıldır terörle mücadele ediyoruz. Ha bitti ha bitiyor diye diye bugünlere geldik mi diyeceksiniz? Sonuç ne oldu? Bitti, bitiyor derken bir de baktık ki terörist diye bildiklerimiz, Suriye’nin kuzeyinde devletlerini kuruvermişler ve güneyimizde nur topu gibi yeni bir komşumuz oluvermiş.
Konunun hassasiyeti nedeniyle yanlış anlamaları önlemek için yinelemek istiyorum. Okullara şehit adlarının verilmesine karşı değilim. Konunun iki yönüne dikkat çekmek istedim. Birincisi, okulların tabelasındaki şehit sözcüğü, çocuklar üzerinde nasıl bir etki yaratıyor? Bu konuda bilimsel bir araştırma yapılmış mıdır? Yapıldıysa nasıl bir sonuç alınmıştır? İkinci yönü ise ülkemizdeki genç ölümlerin vaka-i adiyeden sayılır olması, yani sıradan ve doğal görülmesidir.
Sorunları akılla, mantıkla çözmek yerine kaba kuvvetle çözme kültürünün bizi getirdiği yer, ne yazık ki burası olmuştur. Yani, genç ölümler. 
Çözüm üretmesi beklenen kişilerin yanlışları yüzünden, hayatının baharında ne çok insanımız ölüyor ne çok insanımızın geleceği kararıyor.