31-Erdoğan BRİCS toplantıları için gittiği Kazan’dan dönerken Esat’ın yaptığı çağrılara aldırış etmediğini bu konuda Putin’in devreye girmesi gerektiğini söyledi. Bu temenni Türkiye’nin Suriye’de yapacaklarının sınırını da ortaya koyuyor. Büyük güçler ABD ve Rusya Türkiye’nin PYD’yi tümüyle tasfiye etmesine izin vermiyor. PYD’nin de amaçlarına tam olarak ulaşamadığı bu denklemde gelişmeleri doğru okuyanlar, ittifaklarını buna göre önceden kuranlar büyük kazançlı çıkacaklar. Erdoğan sırf PYD’nin tasfiyesi için ağzına gelen her şeyi söylediği Esat’a kamuoyu önünde sayısız çağrılar yaptı. Bu çağrıların hiçbirisinden beklediği yanıtı alamadı. Çünkü Esat bunca yaşanılandan sonra Erdoğan’a güvenmiyor. Esat Kürtlerle işini Erdoğan’dan çok daha kolay yoluna koyabileceğine inanıyor. Esat Erdoğan’ın çağrısının samimiyetini kendi topraklarındaki Türk askeri varlığının geri çekilmesi ile sınıyor. Türkiye işgal ettiği Suriye topraklarına Esat rejimini yıkmak için organize ettiği cihatçı çeteleri yerleştirdi. Bu çeteler Türkiye’nin en küçük esnemesinden bile rahatsız oluyor. Bulundukları bölgelerde Türk askeri varlığı ile karşı karşıya geliyor. Olay çıkarıp nümayiş yapıyorlar. Bu çeteler kadar tehlikeli bir başka güç de Türkiye’nin himayesinden yararlanan HTŞ varlığı. İdlip bölgesi tamamıyla bu gücün kontrolünde bulunuyor. HTŞ BM tarafından terörist olarak ilan edilmiş bir örgüt.
32-Putin Esat üzerindeki gücünü sadece Türkiye’nin askeri varlığını geri çekme konusunda aşamalı bir plan sunması karşılığında kullanabilir. Bunun dışındaki bir seçeneğin Putin tarafından Esat’a kabul ettirilebilmesi de mümkün değil. Böyle bir planın kabulü ise Türkiye açısından büyük riskleri beraberinde getirecektir. İdlip’de toplanan ve sayıları yaklaşık 3 milyona ulaşan topluluğun Türkiye sınırlarına doğru yığılması büyük sorunları beraberinde getirecektir. Büyük bir ekonomik buhranın içinden geçen Türkiye’nin bu kadar sığınmacı ile baş edebilmesi mümkün değildir. Ayrıca Türkiye tarafından ihanete uğradıklarını düşen cihatçı çetelerin yaratacağı güvenlik sorunları ayrı bir bahistir. Türkiye’nin bu çeteler ile ideolojik bir ortaklığı yoktur. İlişkiler tamamıyla yararlanma amacına yöneliktir. Dolayısıyla bu güçler Türkiye’nin kendilerinden vaz geçmesi halinde pekâlâ başka bir gücün hizmetine girebilecektir.
33-Dolayısıyla Erdoğan PYD’nin tasfiyesi konusunda ne Putin’den ne de Esat’tan istediği desteği alamamaktadır. Bu destek Putin tarafından Erdoğan’a verilmemektedir. Müslümanlar vermeden almak Allah’a mahsustur derler. Diplomasi de kimse kimseye karşılığında bir şey almadan vermez. Diplomasi sanatının uzmanlarından olan ‘Rus ayısı’ ise karşılığında eşdeğer bir şey almaksızın bir şey vermez. Ruslar konjonktüre göre Kürtlere verdikleri desteği azaltıp arttırabilirler, ancak bu kartı hiçbir zaman ellerinden çıkartmak istemezler. Erdoğan içeride esip gürlese de esip gürlemelerinin dışarı da çok fazla bir hükmü yoktur. İçerideki yandaşları Erdoğan’ın ağzından çıkan her sözün uluslararası siyaset de bir karşılığı olduğunu zannediyor. Maaşlarını bu sayede aldıkları için yaptıkları goygoyculuk için onlara söyleyebileceğimiz bir şey yok.
34-Türkiye’nin asıl endişesi PYD ile İsrail arasındaki ilişkilerin bu dönem stratejik düzeye çıkması ihtimalidir. İktidar blokunun iç cepheyi tahkim etmekten kastı bu yöndeki gelişmelere hazırlıklı olmaktan kaynaklanıyor. İsrail’in düşmanlaştırılmasının nedeni de Gazze’de yapıp ettiklerinden kaynaklanmıyor. Olay Gazze ile sınırlı kalmış olsa Türkiye durumu pekâlâ idare edebilir ve nitekim de öyle davranıyor. Türkiye uzun bir süre Gazze savaşı karşısında bekle gör politikası izledi. Bölgesel denklemlerden dışlandığı için de arabuluculuk girişimleri boşa çıktı. ABD ve İsrail Türkiye’nin girişimlerine sınır çekti. Arabuluculuk için iki ülke inisiyatif aldı: Mısır ile Katar. Türkiye İsrail ile ticaretini çok uzun bir süre gizledi. İsrail petrol ve demir başta olmak üzere birçok ihtiyacını Türkiye üzerinden sağlıyor. Erdoğan’ın oğlu ve damadı Galata köprüsü üzerinde sözde İsrail karşıtı mitingler organize ederken Gazze’yi bombalayan İsrail jetlerinin yakıtı Türkiye’den gidiyordu.
35-Gazze savaşının bölgesel bir savaşa dönüşme ihtimali ortaya çıkınca Erdoğan’ın iç cephe vurgusu artmaya ve İsrail karşıtı söylemi keskinleşmeye başladı. İç cepheyi kuvvetlendirmek iktidar bloku açısından içerideki muhalifleri susturmak ve yerel seçimlerden birinci çıkmış CHP’yi yeni rejimin istediği kıvama getirmek için oldukça operasyonel bir söylemdi. Seçimlerden ikinci parti olarak çıkmış, içinden geçilen buhranda tercihini halktan yana değil sermayeden yana koymuş bir iktidar açısından bu söylem umduğu zamanı kazanmak için idealdi. İktidar bloku açısından dışarıda istediği gibi gitmiyordu. İç cephe söylemi bütün bu tartışmaların da önünü kesiyordu. Rejim karşılaştığı başarısızlıkları tartıştırmıyor ve tüm muhaliflerini kendi söylemi etrafında hizalanmaya zorluyordu. İktidar blokunun tüm kaygısı bölgedeki statüko çatırdarken, bölgesel denklemler yeniden kurulurken gelişmelerin dışında kalmak korkusundan kaynaklanıyordu. ABD Türkiye’nin PYD ile ilgili kaygılarını paylaşmıyor ve PYD’nin tasfiyesine izin vermiyordu. ABD Erdoğan’ın blöfe dayalı siyasetini güvenilir bulmuyordu.
36- Emperyalizm elinde bulundurduğu olağanüstü güç nedeniyle ipleri elinde tutmakta, düşman güçleri birbiri ile karşı karşıya getirmekte mahirdir. ABD PYD varlığından vazgeçmeyecektir. Bu kartı elinden çıkarma konusunda kıskanç davranacaktır. Kürtlerin bölge ülkelerinin ezici gücü karşısında emperyalizmden destek almadan davranma şansları yoktur. Kürtleri emperyalizme yaklaştıran, onlarla ilişki kurmaya mecbur eden bölge ülkelerinin Kürt varlığını inkâr eden yaklaşımıdır. Şimdi İran’ın hedef tahtasına yerleştiriliyor olması Kürtlerin önemli bir kısmı için yüz yılda gelecek bir fırsatın gelip kapıya dayanması anlamını taşımaktadır. ABD ve İsrail’in İran’ı yıpratmak, destabilize etmek için ellerindeki en değerli kart Kürt kartıdır ve İran içindeki Kürtlerin en örgütlü yapısı da PKK kontrolündeki PJAK’tır. PJAK’ın PKK ile olan ilişkisi tıpkı PYD gibidir. Türk devletini endişeye sevk eden ve Bahçeli üzerinden içeriği konusunda kimsenin bir tahmin yürütemediği bir süreç başlatmaya mecbur eden de bu gelişmelerdir. Türkiye’nin asıl korkusu İran’a yönelik bir harekâtın dışında bırakılmaktır. ABD ve İsrail’in Kürtlerle ilişkisi taktiksel düzeyden eğer stratejik düzeye yükselirse sıranın Türkiye’ye gelme ihtimali Türkiye’yi yönetenlerin en büyük endişesidir. İç cephe vurguları ile resmi muhalefeti hizaya getirirken elindeki Öcalan kartını da devreye koyarak olası gelişmelere hazırlık yapmaktadır. Bu kartın işe yarayıp yaramayacağını bir sonraki yazı da tartışalım.