Neler Oluyor (3)

Hacı Hüseyin Kılınç

13-İran’ı istikrarsızlaştırmaya yönelik senaryoların geçmişi İslam devrimine kadar gidiyor. İran-Irak savaşı ile iki ülkede güçten düşürülmeye, takatsız bırakılmaya çalışılmıştı. İran’ı etnik bileşenlerine ayrıştırarak istikrarsızlaştırma çabaları da sonuç vermedi. Kentli, modern tabakaların liberal içerikli özgürlük taleplerini Mollalar bastırmakta zorlanmadı. Kadınların özgürleşme talepleri büyük kitleleri harekete geçirdi ise de onlarda sonuç vermedi. Kısaca ABD’nin de istediği ‘turuncu devrim’ girişimlerinden beklenen sonuç alınamadı. Bu girişimlerin sonuçsuz kalmasının nedeni Mollalar rejiminin dayanaklılığından kaynaklanmıyor. Her baskıcı, despotik rejim gibi Mollalar da baskı aygıtlarının gücü sayesinde ayakta kalabiliyor. Ama direniş ekseninin alacağı yenilgiler Mollaları ayakta tutmakta zorlayacaktır. Rejim ilk darbeyi aldığı anda bastırılan tüm güçlerin harekete geçmesi ihtimal dâhilindedir. 

14-İran’da başlayacak bir kaosun etkileri Irak ve Suriye’de yaşanılanlardan çok daha büyük sonuçlar doğuracaktır. Çünkü İran bu ülkelerle mukayese edilemeyecek kadar büyük ve daha önemli  bir ülkedir. Uluslararası sistemde, jeopolitik de yaratacağı etkilerde bir o kadar önemli olacaktır. İran'ın etkisizleşmeye başlaması otomatik biçimde Esat rejiminin geleceğini belirleyecektir. İran’dan desteğinden yoksun bir Suriye’nin  toprakları üzerinde  egemenlik kurabilmesi imkânsız hale gelecektir. De facto tesis edilen dengeler yeniden bozulacak ve bu ülke yeniden bir iç savaşın içerisine sürüklenecektir. Kuzeydoğu Suriye’de oluşan Kürt otonomisi yerini sağlamlaştıracaktır. Irak üzerindeki İran vesayeti sona erecektir. Kısaca İran’ın düşmesi bölgedeki tüm dengeleri alt üst edecektir. 

15-Önceki yazılarda da belirttiğimiz gibi Irak’ın işgali ile başlayan ve Arap Baharı’nın Suriye’ye uğraması ile devam eden gelişmelerden en kazançlı çıkan ülke İran olmuştu. ABD, İngiltere ve İsrail’in bölgedeki statükoya meydan okuyarak harekete geçirecekleri güçler öncelikli olarak İran’ın kazanımlarını tasfiye etmeyi ve akabinde bu ülkeyi bir rejim değişikliği ile yeniden Batı sistemi ile uyumlu hale getirmeyi amaçlıyor. Bu sayede İsrail’de güvenlik endişelerini gidermiş olacak. Soğuk savaş sonrasında Batı’nın tam anlamıyla kontrol etmekte zorlandığı bölge emperyalizmin denetimi altına alınmış olacak. Yeraltı ve üstü tüm zenginlikleri Batı’ya akacak. Bölgedeki statükonun sarsılmasının kazançlı çıkardığı bir diğer unsur da Kürtler olmuştu. Bölgenin haritası yüzyıl önce yeniden çizilirken tek devletsiz bırakılan halk Kürtlerdi. Bölgenin kadim halklarının her biri kendi devletlerini kurmuş ve hatta Arapların 22 devleti olmuştu. İngilizler ile Fransızlar kendi çıkarları doğrultusunda bölgeyi yeniden yapılandırmışlardı. 

16-Irak’ın işgali ile bu ülke fiilen üçe bölünmüştü. Bu bölünme etnik parametreler gözetilerek tasarlanmıştı. Yeni Irak anayasası da buna göre yazıldı. Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii ve Meclis Başkanı Sünni Arap olacaktı. Kuzeydeki Kürtler geniş bir muhtariyet elde edeceklerdi. Bölgedeki petrolü kontrol etme imkânına kavuşacaklardı. Irak ABD tarafından işgal edilmeseydi ve statüko bozulmasaydı Saddam rejimi altında Kürtlerin kendi kendilerini yönetebilmeleri asla mümkün olmayacaktı. Saddam tarafından Kürtlere tanınmış olan özerkliğin hiçbir güvencesi yoktu. Her şey pamuk ipliğine bağlıydı. Önce uçuşa yasak bölge ve daha sonra işgal ile birlikte Kürtler yönetebilecekleri bir bölgeye kavuştular, güçleri arasında anlaşmazlıklar eksik olma da seçim yapma alışkanlığı da edindiler. 

17-Aynı şey Suriye’de de gerçekleşti. 2011 yılında Müslüman Kardeşler ayaklanması başladığında Esat ilk iş olarak Kürtlerin yaşadıkları bölgelerden askeri güçlerinin büyük bölümünü çekmişti. Esat Kürtleri öncelikli mesele olarak görmüyordu.  Rejim açısından asıl tehlike selefiliğe dayalı cihatçılıktı. Rejim baskıcı bir laik karaktere sahipti ve Kürtlerinde buna açıklığı rejim açısından ihmal edilmemesi gereken bir hakikatti. Esat güçleri Kürtlerin yaşadığı bölgeden çekilir çekilmez Kürtler özerklik ilan ettiler. Çünkü Suriye rejimi altında Kürtlerin hiçbir vatandaşlık hakları yoktu. Yurttaş olarak dahi kabul edilmiyorlardı. İlk defa yönetecekleri bir toprak parçasına kavuşmuşlardı. Kürtlerin yaşadığı bölgede asıl egemen güç PKK ile etkileşim halinde olan PYD güçleriydi. PYD Abdullah Öcalan’ın demokratik konfederalizm, demokratik ulus gibi Ortadoğu için önerdiği paradigmaları kabul ettiğini ilan etmişti. Suriye’deki PYD varlığı Türkiye için daima bir kırmızıçizgi oldu. PKK’nin dolaylı etkisi altında olan, Abdullah Öcalan’ın paradigmalarını benimseyen bir yapının ortaya çıkması Türk dış politikasının tüm parametrelerini belirler hale geldi. 

18-Bu yapı ile Türkiye ilk başta Esat rejimini yıkma konusunda anlaşabileceğini düşündü. PYD lideri Salih Müslim Ankara’da kırmızı halılarla karşılandı. İmralı görüşmeleri başlatıldı. Davutoğlu’nun belirlediği stratejiye göre PYD ile Türkiye’nin organize ettiği ve ABD’nin destek verip Katar’ın finanse ettiği Suriye Milli Ordusu Esat rejimini yıkmak için birlikte savaşacaktı. PYD üçüncü yol tercihi ile bu teklifi kabul etmeyince İmralı görüşmeleri sona erdirildi. Türkiye çöktürme planını devreye koydu. Darbe girişiminin de verdiği itki ile Türkiye PYD’nin yönettiği bölgeleri birbirinden yalıtmak ve sınırda bir tampon bölge kurmak için sınır ötesi askeri harekâtları başlattı. Toplam üç harekât sonucunda Kürt koridorunun bütünlüğü ortadan kaldırıldı. Suriye sınırından içeri doğru Türkiye’nin fiili olarak yönettiği alanlar oluştu. Türkiye Esat’ı yıkmak için organize ettiği cihatçı güçleri güvenliklerini sağlayabilmek için bu bölgelere yerleştirdi. Yine PKK güçlerinin Şengal üzerinden PYD bölgelerine hareketliliğini kısıtlamak için Irak derinliklerine doğru askeri hareketliliklere hız verdi. Amaç PYD’nin yönettiği bölgeleri kuzeyden ve güneyden çevrelemekti. Suriye’deki Kürt varlığı ve bir statü sahibi olma ihtimalleri Türkiye için bir numaralı güvenlik sorunuydu. Bu oluşumu bertaraf edebilmek için Türkiye ABD ve Rusya’ya her tür tavizi vermeye hazırdı, ancak muhatapları buna yanaşmıyordu. Türkiye Suriye’de PKK’nin dolaylı etkisi altında bulunan PYD’yi askeri açıdan yok etmek, siyasi açıdan ise statü sahibi yapmamak için Esat ile bile anlaşmayı düşünürken Gazze savaşının başlaması ile birlikte bütün hesaplar alt üst oldu.