Bir görüşe, bir düşünceye, bir tutuma ya da bir davranışa karşı olmak olarak tanımlanan bir tavır olarak değerlendirilmektedir muhalif olmak.
Bu tanıma olumlu ya da olumsuz anlam yüklemek mümkün olmakla birlikte; toplumumuzda ve dünyanın birçok yerinde tamamen olumsuz anlamıyla kale alınmakta ve değerlendirilmektedir.
Bir şeyi savunmak ya da eleştirmek insanoğlunun en tabii yaşam durumu ve de hakkı olmasına rağmen muhalif olmak ya da muhalefet etmek bazen düşman kategorisine sokulmayı mümkün kılmaktadır.
Aslına bakılırsa Dinlerin ortaya çıkışını incelediğimizde; Dinlerin, yeryüzündeki olumsuzluklara karşı Yaratıcı tarafından ortaya çıkarılan muhalif tavırlar olduğunu görürüz. Bir yerde kötülük var ise o kötülüğe karşı gelmek iyi bir muhalefet ya da muhaliflik iken, iyi bir durumu bozmak için yapılan ters hareketlerde kötülüğü besleyen muhalefet ve muhaliflik olarak değerlendirilebilir.
Anlamaya çalıştığım ve çoğu zaman anlamakta zorlandığım ise iyi ve kötü muhalefet ya da muhaliflik dışında düzeltme amacı güden, insanları birbirine düşman görmeyen, tüm farklılıklarına rağmen muhalefet eden ve muhalif düşünceler ortaya koyan her insanın öncelikle kendisine yakın gördüğü kişi, kurum, dernek, parti, ya da ekoller tarafından düşman kategorisi içerisinde görünmeleridir.
İşe bu noktadan bakınca; Belli sınırları olan ve farklı görüşlere sahip insanları içerisinde barındıran ülkelerde olumsuz anlamda bir muhalefetten bahsetmememiz gerekir iken nedense bu ülkelerde muhalif olmak ya da muhalefet etmek kötü olarak değerlendirilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken, bir ülke içerisinde o ülkeyi yönetmeye talip olan farklı görüşteki veya muhalif birden fazla grup veya partinin var olduğu ve bu grup veya partilerin birbirlerinin düşmanı değil rakipleri olduğu gerçeğidir. Bu durum Ülkeyi yönetme yarışına talip olan farklı görüşteki muhalif grup ve partilerin topluma kendilerini kabul ettirme yarışı olarak düşünülmelidir. Ve hiçbir yarışçı rakibini düşmanı olarak görmez ve yarışı kaybettiğinde rakibini başarısından dolayı yok etmeye çalışmaz aksine kutlar. Eğer uzun soluklu bir yarışçı ise de bir sonraki yarışa hazırlanır.
Hâlbuki bu tip ülkelerde ve özellikle de bizim ülkemizde daha çok yönetim mekanizmalarında söz sahibi olan ekipler karşılarındaki rakiplerini ya da muhaliflerini düşman olarak gördüğünden onları eleştirmek sizi bir anda düşman kategorisine sokabiliyor. Aslında bu ülkelerde, ülke idaresi demokratik bakış açısıyla, sosyal hayat, ekonomik hayat, yerleşik düzen ve daha doğrusu ülke insanlarının daha iyi nasıl bir yaşam süreceğine verilen önerilerin kabul ya da ret edilmesidir.
Ülkeyi yönetmeye aday olanların kendileri dışında olan adayları düşman olarak görmesi, bırakın muhalif olmayı küçücük bir eleştiriyi bile düşmanın sözü olarak algılamayı sağlıyor. Durum böyle olunca yapılan yanlışları konuşmak kötü görülerek ‘’Kol kırılır yen içinde kalır’’ mantığı ile yapılan eleştiriyi ‘’Düşman ‘’olarak değerlendirdiğimiz rakiplerimizin bilgisine sunan işbirlikçi ve hain olmanızı kaçınılmaz kılıyor. Bırakın dostlarınızı, düşman olarak gördüğünüz rakiplerinizin veya muhaliflerinizin de doğruları görebileceklerini ya da değişerek sizden daha iyi olabileceklerini görmeniz gerekmektedir.
Maalesef kendisini mutlak doğru olarak gören her görüş sahibi ya da yönetici, yaptığı yanlışlarını görmekten uzaklaştığını bile göremiyor. Eleştiren, muhalif söz söyleyen her birey ve grubu düşmanlaştırarak yok edilmesi gereken bir olgu olarak değerlendirmeye başlıyor.
Rakibini veya eleştirenini ya da muhalifini düşman görmeden, yeri geldiğinde yanlışlarını kabul edip, daha da ileri giderek ben bu işi yapamıyorum buyurun siz devam edin diyebilme erdemine ulaşmış bir toplum temennisi ile yaşama bakan yönetici ve dostlara sahip olma dileklerimizle.