Modern dönemlerde değişen taleplerimiz

Vedat Kahyalar

Türkiye’de çiftçi sayısı son yıllarda düşmeye devam ediyor. Resmi verilere göre kayıtlı çiftçi sayısı son 5 yılda % 26; son 10 yılda ise % 53 azaldı.

 

Tarım alanları ise son 10 yılda % 5; son 19 yılda ise % 12 geriledi. İklim değişikliği ve artan dünya nüfusu ile birlikte gıdanın öneminin arttığı bir dönemde bu durum Türkiye’de gıda güvenliği tartışmasına yol açıyor.

Oysa yaşanan pandemi sürecinde dünyanın önde gelen uzmanları geleceğin dünyasında, tarımı güçlü olan ülkelerin ayakta kalabileceğini, güçlü olacağını belirtiyorlar.

Öyle ki, dünyanın önde gelen zenginlerinden Bill Gates, Trakya ve Ege'den on binlerce dekar tarım arazisi satın alırken ve de bu topraklarda yakında tarıma başlayacağı haberleri bilinirken bizim tarımdan çekilmemiz tesadüf mü?

Bir süre önce, Mimar-Şehir planlamacısı, bir üniversite öğretim üyesinden, geleceğin kent yapılanmalarında, evlerde bile tarım yapılabilecek alanların olması gerektiğini dinlemiştim. Balkonlarda, küçük de olsa bahçelerde sebze meyve yetiştirmenin önemini anlatmıştı.

Dünya artık yalın yönetimleri konuşuyor. Basit, düz, kolay yöntemleri hayatımıza geçirmenin yollarını bulmalıyız. Yoğurt ve peynir yapmak, ekmek pişirmek, domates, yeşillik yetiştirmek sanıldığından daha kolay aslında. Basit, birçok ihtiyacımızı karşılayabilmeyi becerebilmemiz artık gereklidir.

 

Modern yaşam, kalabalıklar,

İşsizlik, trafik sorunları,

Pahalılık, büyük kentlerde toplanma, eğitimin komplike hale gelmesi gibi sebeplerle aileler küçülmeye başladı bile. Bir zamanlar kınadığımız batı tipi, az çocuklu veya çocuksuz aile yapılanması bizde de hızla yayılmaya başladı.

 

Galiba hızla endüstri toplumu olma yolunda mesafe kaydediyoruz.

Hükümetlerin, belediyelerin, üniversitelerin, din âlimlerinin ve STK’ların bu değişimi içselleştirerek görmesi ve bu duruma uygun çözümlere odaklanması gerekmektedir.

 

Sanayileşmesini sürdüren ve hızlı bir değişim gösteren bizim toplumumuzda da halkımız artık;

Sade yaşayıp, halkın sorunlarına odaklanan, âdeta kendini halkına ve ülkesine adayacak siyaset ve bürokrasi istiyor.

Asla hamaset ve yalana başvurulmasını, dinin alet edilmesini istemiyor.

Bunlardan etkilenenlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor.

 

Adalet, insan hakları, kadınların iş ve yönetim süreçlerinde etkinliği, çevre ve hayvan hakları duyarlılığı hiç olmadığı oranlarda yükseliyor.

 

Kaliteli nesillerin, nitelikli eğitimlerle, nitelikli öğretmenler ve sorgulayıcı, inovasyon odaklı müfredatlar ile oluşabileceği önemle bilinmelidir. Öğretmenlerin de layık oldukları ekonomik değerlerle ücretlendirilmeleri gerekliliği çok açık bir şekilde karşımızda durmaktadır.

 

Keza,  doktorlarımızın ve sağlık personelimizin hak ettikleri yaşamsal önemdeki ücretlere kavuşturulması elzemdir.

 

Kamu gelirlerinin ve olanaklarının adil paylaşımı aslında birçok sorunun çözüm anahtarı olacaktır.

 

Bütün bunlara ilaveten kamu harcamalarında israfın, gösterişin terk edilmesi, parlamenter sayısının azaltılıp,

Milletvekillerinin daha işlevsel hale getirilmesi, danışman, sekreter, şoför, koruma sayılarının AB ülkelerindeki gibi olması halkımızın yakından takip ettiği ve beklediği taleplerdir

 

Sonuç olarak artık halkımız;

Adil, güvenilir, ehil insanları yönetimlerde görmek istiyor. Bilgi kolay ve hızlı yayılıyor. Yanlışlar saklanamıyor.

Halkımız iyi şeyleri yaşamaya layıktır.