Maraş… Maraş…

Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Genel Sekreteri Osman Arık yazdı…

Üç dinin kutsal merkezi olan Hatay’da havranın yıkıntısı kiliseye, 

kilisenin yıkıntısı camiye karıştı. Birbirinin kucağında yere serildiler. 

Mülkün gerçek sahibinin huzurunda secdeye kapandılar.

Maraş denince şairlerin, yazarların, kültür ve sanat insanlarının harman olduğu bir diyar akla gelirdi. 

Milli Mücadelenin işaret fişeğinin atıldığı yer olarak akla gelirdi. 

Zanaatkarların kapalı çarşıda dükkan dükkan saf tuttuğu sokaklar akla gelirdi. 

“Hayat bir boş rüyaymış, Geçen ibadetler özürlü, Eski günahlar dipdiri, Seçkin bir kimse değilim, İsmimin baş harflerinde kimliğim, Bağışlanmamı dilerim” diyen Cahit ZARİFOĞLU’nun Yedi Güzel Adam’ının yaşam hatıraları bulunurdu. 

Kahramanlık destanları, edebiyatın kelimeleri buranın bereketli topraklarından fışkırırdı. Maraş insana bir dinginlik, ana şefkati verirdi. Maraş doğurgandı, üretkendi. Hepimizin hafızasında onunla ilgili üç beş cümle bir şeyler mutlaka bulunurdu. 

Maraş kahramandı.

SÖZCÜKLER KİFAYETSİZ​

Yarına dönük planların yapıldığı, hayallerin tren katarı gibi dizildiği, çocukların masum ve tertemiz yanlarıyla yataklara uzandığı, Hak dostlarının dualı ellerinin semaya açıldığı, yetişkinlerin giyindikleri dünya hırsıyla uykuya daldığı bir gecenin sonunda, Pazarcık’ta bir kıyamet yaşandı. Tüm Türkiye, ardından tüm dünya yaşanan felaketin boyutunu anlamaya çalıştı. Ne oldu, nasıl oldu derken ikinci bir kıyamet bu sefer Elbistan’da yaşandı. On bir şehir doğrudan, birçok şehir ve ülke de dolaylı etkilendi. 

Barak havasında söylenen türkülere ağıt sesleri ve acılar karıştı. Pırıltılı şehir ışıkları yerini yoksunluğun, çaresizliğin karanlığına bıraktı. Acının bini bir para oldu. Bütün ihtişamı ile geceye giren şehirler biçilmiş ekin tarlalarına dönüştü. Hayatta kalanlar evladını, eşini, annesini, babasını, kardeşini, sevdiklerini, akrabalarını ve arkadaşlarını, kısaca vazgeçemediklerini kurtarmak için ellerini yıkıntılara daldırdı. Enkazla boğuşmaya başladı. Gözlerin görmek itemediği, kulakların duymak istemediği, aklın alamayacağı, yüreklerin kaldıramayacağı anlar, can pazarı yaşandı. Deprem bölgesinde olanlar, olmayanlar telefonlara sarılarak yakın akrabaları, tanıdıkları, dostlarından bir haber almaya çalıştı. Ulaşılamayan, çalıp ta açılmayan telefonlar yürekte derin sızılar bıraktı. Dudaklardan dualar birbiri ardınca döküldü. Haber alanlardan kimileri sevindi, kimilerinin acılarına acı katıldı. Aslında deprem Türkiye’nin tamamını kapsadı. Ülkelerinden gurbette olanlarda bu acılardan uzak kalamadı. Hangi sözcükler bu anı anlatabilir ki. Hangi sözcük bu yaşananları anlatmada kifayetsiz kalmaz ki.

HERKESİN ŞAHİTLİĞİ KENDİNE YETER​

İki depremin ardından Hatay merkezli depremler yarım kalmış binaları yıktı. Daha çok da insanların yıpranan sinirlerinin, dirençlerinin üzerine çöktü. Binaların yıkıntıları kaldırılır da insanın ruhunda oluşan yıkıntıyı kaldırmak çok zor olacak. Depreme dayanıklı yaşam alanlarının oluşturulması kadar tabi afetlerde ve diğer sosyal afetlerde insanın manevi desteğinin de arttırılmasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. 

Dünyalık meselelerden, görüş farklılıklarından, incir çekirdeğini doldurmaz davranışlardan birbirimizi kırdık ama çöken binalar bizi birbirimizden ayırmadı. Yıkıntılar bütün bedenleri kucakladı. Üç dinin kutsal merkezi olan Hatay’da havranın yıkıntısı kiliseye, kilisenin yıkıntısı camiye karıştı. Birbirinin kucağında yere serildiler. Mülkün gerçek sahibinin huzurunda secdeye kapandılar. O’nun kuvveti altında birlendiler. Sarsıntı depremden öte bir tufana dönüştü. Canlarımızı, canımızdan öte olanları kaybettik. Onları gerçek aleme yolcu ettik. Vefat edenlerimizi Rabbim affıyla kucaklasın ve cennetine koysun. Geride kalan, yaşayan her kul için alınacak sayısız dersler ortaya çıktı. Merhametliler merhametsizlerden, vicdanlılar vicdansızlardan, hakkına razı olanlar olmayanlardan, verenler vermeyenlerden, dünya malına aldırmayanlar aldıranlardan, kul hakkı çalmayanlar çalanlardan, iyiler kötülerden, yüreğinde sevgi olanlar sevgisizlerden, birleştirici olanlar bozgunculardan, güzel ahlaklı olanlar ahlaksızlardan, adaletli olanlar olmayanlardan ayrıldılar. Hepimiz insan kalitesi kontrolünden geçtik, geçmekteyiz. Herkesin şahitliği kendine yeter.

DEPREM GERÇEĞİ   ​

Depremle yaşama gerçeğinin altı bir kez daha çizildi. Yaşam alanlarımızı bu gerçeğe göre düzenleyip, zihniyetimizi değiştirmezsek gözyaşlarımız kurumayacak gibi. Hatalarımızdan dönmek için son çıkış. Hakeza gözüne, kulağına, kalbine, idrakine beton dökülenler listesine gireriz de Allah korusun ebedi kaybedenlerden oluruz. Artık Maraş depremi bir milat olacak. Konuşmalarda, yazılarda Maraş depreminden önce veya Maraş depreminden sonra diyerek tarihlendirmeler yapılacak.

BU NECİP MİLLET…​

Devletin tüm Resmi Kurumları başta olmak üzere, Belediyeler, Vakıflar, Odalar, Esnaf ve Sivil Toplum Kurumları, Yurtiçi, Yurtdışı Yardım Dernekleri, Şirketler, Şahıslar, Gönüllüler, Sanatçılarımız kısacası tüm milletimiz ve tüm dünya ayni ve nakdi yardım yapmak için harekete geçti. Arama kurtarma ekipleri başta olmak üzere ihtiyaç duyulan personel ve araçlarını sahaya gönderdi. Hayatımızın saf ve temiz yanı çocuklarımız, samimi dualarla yaşlılarımız, bedeni kuvvetleri başta olmak üzere maddi ve manevi katkılarıyla gençlerimiz de harekete geçti Toplanan yardımları AFADÇatısı altında veya kendi gayretleriyle organize etti. Giyinme, yeme, içme, konaklama ihtiyaçlarına katkıda bulundu. Devlet millet kaynaşmasıyla insanımız tüm imkanlarını ortaya koyarak yaraların sarılmasında kenetlendi, bir vücut oldu. Tek yürek olan bu milletin bir ferdi olmak içimi nasıl ısıtıyor anlatamam. Kaderimiz olan bu zor coğrafyada yaşasak ta birlikte aşamayacağımız engel olmadığını bir kez daha düşünüyor, daha çok umutlanıyorum. Bu Necip Milletin ferdi olmaktan onurlanıyorum. Canhıraş çalışmaların yanında çatlak sesler çıkaranlara, acılardan yararlanmak için şeytani planlar yapanlara, bu insicamı bozmaya çalışanlara kızsam da, bir diğer taraftan acıyor, şahlanan bu milletin yanında bir sinek vızıltısı olduklarını söylüyorum. Devletimizin sınırlarımızdan daha büyük olduğunu bir kez daha görmenin heyecanıyla kardeşliğini ortaya koyan, acılarımıza gerçekten üzülen devletlere şükran duyuyorum. Nice badireler atlatan milletim şanına yakışır şekilde bu badireyi de atlatacak biliyorum. Büyük sıkıntılar büyük müjdeler getirir bunu da biliyorum. Kutlu yürüyüşünü devam ettiren milletimi selamlıyorum.

​ADANA,27.02.2023  

​​​​​​​​    Osman ARIK

GÜNDEM Haberleri

500 TL'lik banknot geliyor: Tarih belli oldu
Kılıçdaroğlu hakim karşısında neler söyledi? İşte savunması...
İstanbul-Çukurova Havalimanı uçuşu iptal edildi
AK Parti Karaisalı İlçe Başkanı Osman Kurdak bıçaklandı
Erdoğan'dan emekli aylığı ve asgari ücret açıklaması