Köylere, Hurdacıların Girmesi Neden Yasak!

Taner Talaş

Artık bu tabelayı Türkiye’nin istisnasız her yerinde görebiliyoruz, matbu evrak gibi tabelacılarda hazır satılır hale geldi.

Eski ismi köy olup, yeni düzenlemeyle mahalleye dönüşen yerleşim yerlerinde, özellikle kırsalda, sıradan bir uygulamaya dönüşmüş durumda. Ben bu tabelaları ilk gördüğümde antidemokratik, hukuk dışı bir uygulama değil mi diye sorgulayıp, düşünmüşümdür.

Mesela; her hangi bir mahalleye sütçü, sebzeci giremez, seyyar satıcı giremez, sıvacı, boyacı, inşaat elemenı giremez, herhangi bir firmanın elemanı giremez diye bir yazıya hiç rast geldik mi ? Mümkün mü ? Tabiki hayır, böyle bir tabelanın asılması akıllardan dahi geçemez.

Peki neden her yerde, Edirne’den Kars’a, kırsal mahallelerde, mahalle girişinde hurdacılar giremez tabelası asılı ? Bir soru daha sorayım; herhangi bir yerde, ticaret odasının ya da hurdacılar odasının bu duruma tepki gösterdiğini gördünüz mü ? Ya da başka meslek gruplarından bir dayanışma olarak hurdacılara sahip çıkıldığına denk geldiniz mi ? Bu tabeladan herhangi bir hurdacının rahatsız olduğunu gördünüz mü ? Tabiki hayır. Kabul edilmiş, meşrulaşmış, kanıksanmış bir durumdan bahsediyoruz. Ve bu durum en hassas, en hümanist, insan haklarına saygılı bireyler tarafından da desteklenir durumda.

Çocukluğum hurdacıların arasında geçti.Adana’da eskiden hurdacılığı Niğdeliler yapardı. Kayserililer de çuvalcılık ve gıdacılığı bir arada yürütürdü.Benim babam da hem çuvalcı hem gıdacıydı. Bir yönüyle hurdacılarla mesleki komşuluk mevcuttu. Ancak geçmişten bugüne baktığım zaman hurdacılığın bambaşka bir hüviyetinin ve içeriğinin olduğunu gördüm.

Bu meslek insana bambaşka,değişik bir ruh hali ve kişilik kazandırıyor. Geçmiş zamanda bir hurdacıyla yolculuk etmiştim, çok da varlıklı bir kişiydi. Adana’dan Kayseri’ye gidene kadar yolda 20 kere durup, hurda statüsüne giren eşyaları, materyalleri yol kenarından toplamıştı. Topladığı eşya,servetinin yanında okyanusta damla etmezken kendi yaşam kalitesine de bir katkıda bulunmayacaktı. Ancak hurdacılığın insan kişiliğinde yarattığı tahribatın neticesinde, zengin de olsa, yol kenarındaki materyalde halâ gözü vardı.

Daha sonra gazeteciliğe başladığımda etrafımdaki tanıdığım birçok zengin hurdacının polisle başının belaya girdiğine şahit olmuşumdur. Burayı çok fazla açmayayım. Çok yakın tanıdığım bir kişi otobandaki orta refüjleri sökerken yakalanmıştı. Zannedersem jilet fabrikasına satacakmış.

Yine köylerde gezerken eli sopalı bir amca, tanıdığım bir hurdacıyı sormuş, ne için aradığını sorduğumda, “köydeki kümeslerde bulunan tavukların su içtiği bakır kaseyi izinsiz olarak topladığını” söyleyip,yakaladığı zaman döveceğini söylemişti. Çok yakından tanıdığım,zamanında hurdacılık yapıp,daha sonra zengin olup,inşaata yönelen bir iş insanının, kendine ait şantiyelerde paslı çivileri topladığına irkilerek şahit olmuştum.

Yıl: 2025. Tüm meslekler değişime uğrayıp, tekamül etmişken, kendini geliştirip güncellemesini tamamlamışken, hurdacılık tüm dinamikleriyle kendisini muhafaza etmeye devam ediyor. Bir türlü menfi geleneklerini değiştirip, itibarını yükseltmeyi başaramıyor.

Bugün köy girişlerinde,meşhur ve yasal bir meslek olduğu halde, geri dönüşüm konusu küreselleşip çok önemli bir statüye geldiği halde, yasalara aykırı bir biçimde köylere girişi yasak olan tek meslek “hurdacılık”. Ve bu yasak herhangi bir yasa ve yönetmeliğe  dayanmıyor,hukuki meşruiyeti yok.

Evet; hurdacılık bir karakter yaratır ve hurdacılık bir yaşam biçimidir.

Yaşama ve insana rağmen.