Klavye, kalemi yok mu etti?

Erol Aydın

Kalem, daha sonra bulunmuş olsa da yazının tarihi insanlık kadar eskidir. İnsanoğlu yazarak; tarihe not düşmüş, belgelendirmiş, kayıt altına almış, bilgi vermiş ve kendini ifade etmiştir. Sözün uçtuğu, yazının kalıcı olduğu idrak edilerek çağlar ötesinden farkında olmadan tarih ilmine katkı sunulmuştur.

               Deyim olarak; kalem erbabı, kalem tutmak, kaleme sarılmak, kalem oynatmak, güçlü kalem, kalem efendisi ve kalemşor gibi sayısız örnek verebiliriz. Günümüzde bilişim çağıyla birlikte artık okullarda bile kalem kullanımı en alt seviyeye indiği için bir sektörde böylece yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

               Zaman ve şartlara bağlı olarak kalemin yerini klavye aldı dersek aslında sürpriz yoktur. Tabi ki kalemin sıcaklığını, içtenliğini ve samimiyetini başka bir yerde bulmanız mümkün değildir. Ona dokunmak, kokusunu hissetmek çoğu zaman stres gereci olarak otomatik refleksle elimizde çevirmek hatta ağzımıza almamız bile farklı bir duygudur. Bütün bu gerekçelerle birlikte bunun dışında sayısız duygusal bağlılıkla kaleme sahip çıkmak ve yaşatmak gerekli olabilir. Fakat şunu da kabul etmemiz gerekiyor ki zaman çok acımasız ve ona yenik düşmek an meselesidir.

               Mesela cep telefonları ilk çıktığında birçok insan karşı çıkarak uzun süre direndiler. Fakat günümüzde özellikle akıllı telefonlarla o kadar çok iş yapılıyor ki onsuz hayat adeta durmuş gibidir. Hayatımızı kolaylaştıran ve yaşam kalitemizi artıran bu konfora karşı çıkmak pek rasyonel değildir. Bu artık bir tekâmüldür ve uyum sağlamak gerekmektedir.

               Kalem de aynı şekilde varlığı önemlidir, fakat artık nostaljik bir gereç olarak gelecekte sadece koleksiyonlarda hatta müzelerde görmemiz garip karşılanmayacaktır.  Bütün bu argümanlara bağlı olarak bir realite olarak kalemin yerini (kabul etsek te etmesek te) klavye almıştır. El yazısı herkesin kendine özgü karakterini yansıtıyor olsa da artık elektronik imzanın bile kabul edildiği bir dünyada kaleme hak ettiği saygıyı göstererek ait olduğu rafa kaldırmamızın zamanı gelmiştir.

               Aslında kutsal olan kalem değil, yazıdır dolayısı ile sadece gereç olan kalem misyonunu tamamlayarak edebiyle kenara çekilmiştir. Buna başka da anlam yüklemek zorlama bir yaklaşım olur ki gerekte yoktur.

               Sonuç olarak; hayatımız gelişme ve sürekli ilerleme şeklinde devam etmektedir. Klavye aslında kalemi yok etmedi, sadece tekâmüle bağlı olarak değişti ve dönüştü, meselenin özü bundan ibarettir. Kendimizi ifade ederken ne ile değil, nasıl ifade ettiğimiz daha önemlidir. Artık kalemin değil, klavyenin efendisi olacaktır, üzgünüm.

Esenlik dileklerimle,

Erol Aydın