Dün akşam ülkemin aydınlık insanlarından olan Hilal Karabay’dan bir davet aldım.
Öğünmek gibi olsun, kendisi yeğenimdir…
Davetiyenin başında büyük harflerle: “KİTABINI AL GEL” diyor…
Ne kadar sade ve içten bir cümle; “Kitabını al gel…”
Zaten, dehanın sırrı sadelik değil midir?
Kitabını al gel demek, en yakın dostunu al gel demektir. Ömer Seyfettin’den Dostoyevski’ye… Malaparte’den Muzaffer İzgü’ye… Yaşar Erkmen’den, Muzaffer Özen’e… Abdülkadir Kaçar’dan Eflatun’a… istediğinle gel…
Gel, kiminle gelirsen gel!
Sadi Şirazi’yle mi gelirsin, Pervin İtisami ile ile mi?
İstersen Abbas Bilgili ile yürek yüreğe, istersen Yüksel mert ile kol kola…
İstersen Jerzy Kosinski ile gel, istersen Yüksel Mert ile…
O kadar dost var ki.. (*) Gel kiminle gelirsen gel!
Bu umutsuzluk ve karamsarlık ortasında kurulan huzur adasına sen de bir tuğla koy…
Kitaplardan kendine dost seçenin daima sığındığı güvenli limanları var demektir.
Ben de o dostlardan birini alıp geleceğim…
Mesela son zamanlarda yayınlanan Zehra Sürmeli’nin Aile Dizimi Terapisi” kitabını alıp geleceğim…
Mesela yaratılış ve ölümsüzlüğün destanı Gılgamış ile geleceğim.
Gılgamış’ı Atatürk Parkı, ağaçlar ve kitaplardan dostlar edinen insanlarla tanıştıracağım…
AMAÇ VE ANLADIĞIM…
Daveti organize edenlere ve amaçları ve zamanına bakalım:
“Bir Kadınlar Arasında Kitap Kulübü Projesidir”
“Bu Pazar sabah kahvemizi kuş sesleri eşliğinde kitabımızı okurken içiyoruz…”
- Lazım olacak şeyler: Kamp sandalyesi, - minder de olabilir – kahven, yanında huzurlu hissettiğin kişiler anın tadını çıkaracak olan kitap dostlarına eşlik etmek için kitabın ve sen…
- Kişi sınırlaması yoktur. Etkinliğe aileniz ile birlikte katılabilirsiniz. Okuma bilmeyen miniklerimize boya kalemleri ve resim defteri getirmeyi ihmal etmeyin…
Amaç bu…
Bu kargaşa ve moral bozukluğu arasında bir huzur adasına davet olarak algıladım.
Ne mutlu huzursuzluk içinde bir huzur adası inşa eden mutluluk mühendislerine…
Okumak üzerine beylik sözler yazmayacağım. Her okuyanın kendince bir okuma nedeni vardır. Okuma alışkanlıklarını saygıyla selamlıyorum.
Kitap okumayanın ise nedeni yoktur; o nedeninin olmadığının bile farkında değildir. Onlara saygı, sevgi ve ilgi gösterelim, tedaviye en muhtaç insanlardır.
“İki tepe arasında en kısa mesafe, tepeden tepeye giden yoldur” der Nietzsche, ama tepeden tepeye gitmek için uzun bacaklar gerekir. O uzun bacaklar kitaplardır.
Pazar günü (13 Ekim 2024) saat 11.00 de Atatürk Parkı’nda, saat 12.30’da sona erecek tepeden tepeye giden en kısa yürüyüş yolunda buluşmak üzere…
Kitabını al gel…
(*) Adını saygıyla anacağım o kadar insan var ki, hepsi gönlümde…