JULİEN LE MOLE MALİKHANESİNDE
Akşam sofrada oturuldu; Julien karşısında oldukça sarışın boyu posu yerinde bir genç hanımın oturduğunu fark etti. Dikkatle bakınca belki de ömründe hiç bu kadar güzel gözler görmediğini anladı. Bu gözler; ilgisizlik – soğukluk andırıyordu. Bu gözler ışıldıyor, diye düşündü. Bugüzel gözlerin sahibi Matmazel Mathilda idi, Mösyö Mole’un kızıdır.
Julien, konakta kitap odasında görevlendirildi. Gerek olduğunda Mösyö Mole’un mektuplarını yazıyordu. Marki Le Mole, Julien’e mavi bir elbise alır. ( Julien artık sınıf atlamıştır.) elbiseyi hediye ederken içinden düşünür;
- Herkesin fino köpeği sevmesi ayıp değil de, benim bu küçük papazdan hoşlanmam mı ayıp?
Marki, kahramanımızı İngiltere’ye soyluluk nişanı aldırmak için gönderir. Paris de soylular sınıfına sokar. Matmazel Mathilde, babasının Julien’e verdiği nişan için alay eder, der ki;
- Bir Le Mole, kardeşime vermediğiniz nişanı bir köylüye Julien’e verdiniz.
Mösyö Mole;
- Öyle ama Julien’in kendine, özgü düşünceleri sözleri var, Le Mole ‘de ise hiç öyle bir şey görmedim. Bu nişandan dolayı Julien Mösyö Sorel olmuştur.
Paris de soyluların davetli olduğu baloya Julien’de davet edilir. Balo da herkes Matmazel Mathilde’nin güzelliğini konuşur.
Matmazel Mathilde:
Sarışın, güzel, zeki, hoş sohbet, fidan boylu savaşta yararlılık göstermiş, yaşı yirmiyi aşmış bir kral gibidir.
Matmazel baloda Julien ile diğer talipleri arasında bir kıyaslama yapar. Baloda talipleri arasında dört kişide vardır. Mathilde’ye göre bu bıyıklı delikanlıların hiç biri kendine göre değildir. Onlarla Julien’i kıyasladığında hepsini de can sıkıntılı buluyordu. Giderek üzüntüsü artıyordu.
- Talihim bana üstünlük vermiş! Ünlü bir soy, zenginlik, gençlik her şeyi; mutluluktan başka, her şey. Ama iç sıkıntısından ölüyorum.
Artık Julien’i düşünmemek elinden gelmiyordu yemek odasında Julien’e tuhaf tuhaf bakıyordu.
Julien;
- Elden kaçırdığım kadınla, bunun arasında ne büyük fark var. Onu elden kaçırmamakla ne budalalık ettim. Paris düşüncesiyle bir takım hayallere kapılıp o büyük kadının değerini bilemedim. Burada bulduğum her çeşidinden bencillik.
Matmazel Mathilde git gide Julien’le çeşitli konularda konuşmaya başlar, dostluklar ve ilişkiler gelişir. Ama Julien bundan hoşnut değildir. Bir akşam Mathilde Julien’in koluna girerken koluna yaslanmasında, o kız gerçekten benden hoşlanıyor, bana gösterdiği uysallığı, yumuşaklığı kimseye göstermiyor, burası kesin
- Beni sevmesi pek tuhaf olur!
- Doğrusu güzel kız! Onun koynuna gireceğim sonra kaçarım; kaçarken beni rahatsız etmeye kalkanın da vay haline! Diye söyleniyordu.
Tek düşüncesi bu olmuştu.
Mathilde’nin genellikle içi sıkılırdı. Konak çevresinde delikanlıların çoğundan mektup almış, bazılarına cevap vermişti. Onun zevki kendini tehlikeye atmak, talihiyle oynamaktı. Ona göre tehlikeye atılmak ruhu yüceltirdi. Ne eksiği vardı? Para soyluluk, zekâ, güzellik talih ondan hiçbir şeyi esirgememişti.
La Mole: Navara kraliçesi, Marguerite’nin taparcasına sevdiği aşığı imiş. Kraliçe Mathilde’nin akrabası idi. Sevgilisinin başı grev alanında cellat tarafından kesildiğinde, aşığının kesik başını cellattan isteyip, ertesi akşam gece yarısı o başı alıp arabaya binmiş, Montinorte Tepesi eteğinde bir küçük kiliseye götürüp kendi elleriyle gömmüştü. Bu bağlılık ve cesaret Mathilde’yı aşk macerasına sürüklemişti.
Matmazel Mathilde’nin gönlü aydınlanır, aklından inanılmaz bir sevinçle
- Ben sevmek mutluluğuna ermişim. Seviyorum, seviyorum işte. Benim yaşımda genç güzel, zeki bir kız, heyecan, haz duyunca bu aşk değil de nedir?
Julien’in eksiği bir ad, bir de servet değil mi?
- Evet, ruhunda aşk, bütün mucizeleriyle yaşayacak. Mutluluğun bana yaraşır mutluluk olacak. Toplum içinde ki durumu bakımında benden çok uzak olan bu adamı sevmek bile bir cesaret değil mi?
- İnsanı esneten ( sündüren ) bir aşktan ne hayır gelir, sofu olup manastıra girmek bin kat iyi.
Mathilde;
- O bir soylu olsaydı; benim aşkım Kraliçe Marguerite zamanın en üstün adamı La Mole’un sevmesinden daha değişik olmazdı.
- Benim Julien’imi tanrı özene bezene yaratmış. Başkalarını adam yerine koymuyor; benim onu adam yerine koymam bundan.
Oysa Mathilde dışında; herkes Julien’in sözü açıldığında
- Onda gönülsüz ikiyüzlü bir din adamı hali var derlerdi.
Julien’i sevme duygusu Mathilde’de iç sıkıntısına son verdi. Bu eğlencenin tehlikeleri vardı. Ancak daha iyiydi. Aşk tutkusu olmadığı için ömrünün güzel çağını boşa geçirmişti. Julien’de Matmazel Mathilde’yi gönlünde büyütmüştü. Boyunun posunun güzelliği, davranışlarındaki aşırı özgürlük, gönlünde sevgiyi artırdı, yaratılıştan, soğuk, sıkıntılı, zekaya tutkun bir kız olan Mathilde aşk gönlüne girince gönlü alevlenmişti. Julien Paris dışına çıkacak uzun zaman dönmeyecekti. Julien odasına çıkmak üzereyken Mathilde onun kolunu tuttu.
- Bu akşam size bir mektup göndereceğim dedi. Mektup Julien’e aşkını bildiriyordu.
Julien;
- Ben yoksul bir köylüyüm. İşte soylu kızlardan biri, beni aşkla sevdiğini yazıyor. Bana kimsenin diyeceği olamaz. Ben yaradılışımdaki ağırbaşlılıktan ayrılmadım. Sevdiğimi söylemedim.
Toplumun en geri tabakasından bir adama sevdiğini söyleyen bir mektup yazmıştı, Matmazel Mathilde kendi sosyal konumu ve aşkı ile uzun çelişkili duygular yaşadı. Ama sonunda bir mektup daha yazdı. Mathilde sık sık soyluluk ünvanıyla kişiliği ve sevgisi arasında karasız duygular yaşadı.
- Onun gibi bir adam hiçbir zaman silik görünmez, seçtiğim adamı irade sahibi, hem de sınırsız tutkusu var. Nesi eksik? Dostu, parası mı? Ben ona her ikisini de bulurum.
- Babama bir mektup yazıp her şeyi bildireceğim o aynı zamanda benim için bir arkadaştır dedi.
Julien;
- Ama babanız beni bir köpek gibi kovar, bu evden atar dedi.
Mathilde’nin Mektubu;
- Baba onu önce ben sevdim. Julien’e öfkelenmenizden korkuyorum. Bir kerestecinin oğluyla evlenmekle bir düşes olamayacağımı biliyorum. Sizde karşıma gerçekten değeri olan bir adamı getirdiniz.
- Bana “ hoşuma giden biricik adam varsa o da bu genç Sorel ” diyen siz değil misiniz?
Mösyo Le Mole; mektubu aldığında
- Kızımın adı Madam Sorel olacak ha! Bir düşes olmayacak ha! Kimin aklına gelirdi, o kadar kibirli, zekâca o kadar üstün adımız soyumuzla benden de çok övünen bir kız kalksın bunu da yapsın!
Fransa’nın en yüce, en ünlü soyluları onu oğullarına almak için can atıyordu. Babanın gözünde en büyük engel, Mathilde’nin dediğinden dönmez bir kız olmasıydı. Sonunda Mösyö Le Mole, Julen’in hayatını yoluna koymaya kara verdi. Ona topraklarından birini verecekti. Kendisi öldükten sonra Senato üyeliğini ona bırakacaktı. Julien’e Şövalye ünvanı vardı. Sayın Şövalye Julien Sorel de La Vernaye için bir süvari teğmenliği beratı gönderildi. Julien asteğmen olmadan teğmen olmuştu. Bunu Mathilde’den öğrenen Julien;
- Romanım artık sona erdi, hem de bütün şerefi bana ait diye düşündü.( Julien’in hırsı, tutkusu yerine gelmiş oldu. )
Julien ordunun en parlak alaylarından biri olan 15. Süvari Alayı’na alınmıştı. Strasburg Eğitim Alayında görev verilmişti. 300 bin altına mal olan ata sahip olmuştu. Julien’in gözünü kendini beğenmişlik, yükselme tutkusu bürümüştü. İşler böyle yolunda giderken Mathilde’den bir mektup aldı.
- Her şey bitti! Hemen gelin, yetişin her şeyi göze alın! İzin vermezlerse kaçın.
Julien’in ilk sevgilisi Madam de Renal Mösyö Le Mole’a bir mektup yazıp, olanı biteni anlatıyordu.
- Hem yoksul, hem de açgözlü olduğu için zayıf, zavallı bir kadını baştan çıkartacak, kendine önemli bir yer edinmek ister. Din İman tanımadığını belirtmek isterim. Adamın girdiği evde başarı kazanmak için kullandığı, çarelerinden birinin, o evde en çok sözü geçen kadını baştan çıkarmak olduğuna inanmalısınız. Biricik isteği, evin efendisinin parasını da ele geçirmektir. Ama çıkar aramaz gibi gözükerek, bir takım roman cümleleri okuyarak bu isteğini gizler. Bu evden çıkınca da orayı yıkıntıya çevirir, vicdanları sonsuz acılar içinde bırakır.
Julien, mektubu alır, okur, hemen Verier’e yollanır. Bir Pazar sabahı kilisede Madam de Renal’i dua ederken görür. Bir el ateş eder, tutturamaz. Bir daha ateş eder ve yaralar. Kadın yere düşer. Jandarmalar Julien’i tutuklarlar. Hapishaneye götürürler Julien en sevdiği kadını yükselme hırsıyla dolu yolculuğunun ilk sevdalısını yaralamıştır.
Julien kendi kendine;
- Artık olanlar oldu, evet on beş gün sonra giyotin der.
Julien’in yükselme hırsıyla kurduğu, umutlarının her biri dağılmıştı. Bütün hayatı, bu yıkıma uzun uzun bir hazırlık olmamış mıydı?
- Niçin vicdan azabı çekecekmişim? Öylesine aşağılandım ki, bende ölebilirdim. Kafamın kesilmesini hak ettim. Ölümümün biçimi Verier burjuvalarının beni aşağı görmeleri için yeterde artar bile. Artık gözü yüksekte değildi. Besançon hapishanesinde Madam de Renal’in hayali gözlerinin önüne dikilir. ( yaraladığı kadına geri döner, aşkının büyüklüğünün farkına varır). Matmazel Mathilde ise hapishanede her türlü özveriye katlanarak terzi kız kılığıyla Julien’i yalnız bırakmaz, ziyaret eder. Julien’in bütün düşmanları öç almak için sıraya girmişlerdir. Julien’in gönlünde yükselme tutkusu sönmüştü. Artık küllenmiş başka bir tutku yeniden ateş almaya başlamıştı. Madam de Renal’e çılgınca tutkundu. Mathilde’nin Julien’e aşkı ise sınır, ölçü tanımıyordu.
- Bu güzel baş kesilecek mi? diye düşünür.
Madam de Renal ve Matmazel Mathilde Julien’i giyotinden kurtarmak için yetkili kilise papazlarına, krala yakın yetkili kişilere kadar her yola ve kişiye başvurmuşlardı. Nihayet ikisinin de çırpınarak bekledikleri gün gelip çattı. Besançon’da hanlarda yer kalmamıştı, sokaklarda bağırarak, Julien’in resimleri satılıyordu. Besançon’un soylu kadınlarının tamamı, valinin hanımı dahil locada yerlerini almışlardı.
Jüride Düşkünlerevi müdürü Valenod’da vardı. Julien savunma yapma taraftarı değildi. Çünkü diyordu
- Bütün düşmanlarım önce beni izleyecekler.
Onların bu zevkini artırmaya gerek yok. Sizden dolayı yükseldiğim görev, o taşralıların gözüne battı, hepsi benim cezaya çarptırılmamı bekliyor. Sonra benim ölüme götürüldüğümü görünce, oturup budalaca gözyaşı dökecekler.
Duruşma ikinci kez başladığında ise Julien;
- Sayın üyeler dedi,
- Beyler ben sizin sınıfınızdan olma onuruna ermiş değilim; ben sizin karşınızda talihinin bayağılığına başkaldırmış bir köylüyüm.
- Sizden bağış, hoşgörü dilemiyorum, ölüme gittiğimi biliyorum. Aşağı bir sınıftan doğup, yüksek tabaka dedikleri yere girebilmiş gençleri benim kişiliğimde cezalandırmak, onu yıldırmak istediğinizi de biliyorum. İşte asıl suçum bu. Burada benim hakkımda karar verecek olanlar benim sınıfımdan olmadığı için göreceğim ceza elbette daha ağır olacaktır. Bakıyorum Jüri üyeleri arasında zenginleşmiş hiçbir köylü göremiyorum, ancak korkusuzluğu gösterenlere öfkelenmiş burjuvalar görüyorum.
Soylular sınıfına yaranmak isteyen savcı yerinden sıçrayıp duruyordu. Bütün kadınlar hüngür hüngür ağlıyordu. Baron Düşkünlerevi müdürü bir öksürdü; Julien Sorel’in adam öldürme suçu işlediğini suçu tasarlayarak işlediği kanısına oybirliğiyle varıldığını açıkladı. Ölüm cezası kararı okundu.
Julien, ölmeden önce Mathilde’ye yazdığı mektupta;
- Besançon’un rahipleri her şeyden para çıkarırlar. Becerebilirsen benim cesedimi onlardan satın alabilirsin, der
La Mole ile Navara Kraliçesi Marguerite’nin anısı Matmazel Mathilde için insan gücünden üstün bir güç vermişti. Julien’in giysilerinin sarılı olduğu lacivert kaputu Julien’in kafasına sararak kendisine almıştı. Sevdiği adamın kesik kafasını dizlerinde karalar sarılı bir arabada yapayalnız taşıyordu. Jura dağlarının en yüksek tepesinde, binlerce mum yakıp gece yarısı kesik başı gömdü. Toplanmış halka binlerce beş franklık serpti. İtalya da kabartma heykeli taşlar yaptırıp o vahşi mağarayı bunlarla süsletti.
Madam de Renal üç gün sonra, o da çocuklarını kucaklarken ölü verdi.
KIRMIZI VE SİYAH / STENDAL
Can yayınları / Nurullah ATAÇ