“Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen”
Ünlü şairimiz Nâzım Hikmet’in kadınlarımız için yazdığı şiirin üstünden seksen küsur yıl geçmiş. Kadınlar, Cumhuriyet yönetimiyle birlikte kabuğunu kırmış, toplumun gelişiminde erkeklerden aşağı kalmayan görevler üstlenmiştir. Artık devir değişti. Bir zamanlar, kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin anlayışı Cumhuriyet kadınları tarafından ayaklar altına alındı.
İş hayatında, sosyal hayatta, sporda, sanat ve kültürde erkeklerden aşağı kalmadıklarını dünya âleme gösterdiler. Kentleri, kurumları yönetme konusunda da aldıkları görevlerin üstesinden geldiler. Orantıya vurulsa erkeklerden aşağı kalmadıkları da görülecektir.
Yönetmek bir beceridir, aynı zamanda liyakat ister. Liyakatin yanı sıra sağlam bir karaktere, temiz bir vicdana gereksinim vardır. Bunlar da yetmez. Yönetmek tekil bir durum değildir, kolektiftir. Yani kadro işidir. Yetki verilen her kişide aranan özelliklerden biri beceri, diğeri dürüstlük olmalıdır.
Yerel seçimler yaklaşıyor. Seçmen yeniden kıymetleniyor. Süslü sözlere, parlak sloganlara kanmamalıyız. Var olandan memnunsanız aynı kadronun ve yönetim anlayışının devam etmesini isteyebilirsiniz, değilseniz değiştirebilirsiniz. Fox Tv. haber sunucusu Selçuk Tepeli’nin dediği gibi, seçimlerde ‘patron sizsiniz’.
31 Mart’ta, yaşadığımız yeri yönetecek kişiyi seçeceğiz. Pazardan sebze, meyve alırken nasıl seçerek, beğenerek alıyorsak yerel yöneticileri seçerken de dikkat etmeli, ince eleyip sık dokumalıyız. Bunun için kimseye danışmaya, araştırmaya bile gerek yok. Görünen köy kılavuz istemez. Sokağımıza, mahallemize, caddemize bir göz atmamız yeterlidir.
Kentimiz, mahallemiz, sokağımız belediye hizmetlerinden yeterince yararlanıyor mu? Yolu, kaldırımı düzgün mü? Suyumuz akıyor, çöpümüz alınıyor mu? Yeşil alanlarımız, parkımız yeterli mi? Ulaşımda, trafikte sorun yaşanıyor mu? Pazar yerlerimiz denetleniyor mu? Kentimizde sosyal, kültürel etkinlikler yapılıyor mu?
Bütün bunları yapabilecek kararlı, liyakatli bir adayı ve kadroyu bulmak da elbette kolay değil.
Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Duygu Asena’nın kitabının adı gibi, ülkemizde “Kadının Adı Yok” anlayışını illerimizde, ilçelerimizde, mahallelerimizde (muhtarlık) kadın adayları destekleyerek değiştirebiliriz. Bu dünyaya kırgın giden Duygu Asena’nın ruhunu da huzura kavuşturmuş oluruz, belki.
Bir kent, orada yaşayanların ortak evi gibidir. Evimizi nasıl temiz, güvenli ve yaşanabilir bir duruma getiriyorsak kentimizi de aynı şekilde, evimiz gibi düşünmeliyiz. Ev işlerini çekip çeviren kişi, o evin kadınıdır. Evin bakımını, düzenini sağlayan kişidir. Evi yaşanabilir hâle getiren mimardır. Kadının elinin değdiği yer güllük gülistanlık; ayağının bastığı yer cennet olur.
Kentlerimize de kadın eli değmelidir. Çekirdek aileler olarak evimizin yönetimini gönül rahatlığıyla kadınlara teslim ediyoruz ve bundan da çok memnun kalıyoruz. Ortak evimiz olan kentlerimizi de çekip çevirmesi yani yönetmesi için kadınlara neden vermiyoruz? Bilgili, görgülü, eğitimli nice kadınlar görev almak için aday olmuş, görev bekliyorlar.
Evimizi başarıyla yöneten kadınların, kentimizi de en iyi şekilde yöneteceklerine inanıyorum.
Sözüm, kazanma şansı olan partilere, en çok da kadına seçme-seçilme ve daha nice hakları sağlayan, Cumhuriyetimizin kurucu partisi CHP’yedir.