Kendini Tanımak ve Hakikatin Peşinde Olmak

Vedat Kahyalar

İnsan, kendini tanıdığı ölçüde Rabbini de tanır. Bu anlayış, "Kendini tanıyan, Rabbini tanır" ifadesiyle özetlenmiş ve düşünce dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Kendini tanımak, yalnızca bireyin güçlü ve zayıf yönlerini bilmesi değil, aynı zamanda yaratılış amacını kavramasıdır. İnsan, en üstün varlık olarak yaratıldığını fark ettiğinde, hakikatin peşinde olmakla yükümlü olduğunu da anlar.

Ancak hakikatin peşinde olmak kolay bir yol değildir. İnsan, kendini bilmezse, sahte otoritelerin peşine düşer; dini kendi çıkarlarına alet eden siyasetçilere, parayı ilah edinenlere, gücü yanlış yerde kullananlara itibar eder. Oysa insanın, kendini tanıyarak yalnızca Allah’a yönelmesi, O'ndan başkasına ilahlık atfetmemesi gerekir. Çünkü şirk, insanın kendini bilmemesinin bir sonucudur ve en büyük günahtır.

Hakikati Aramak ve Zulümle Karşılaşmak

İnsanın en önemli yaratılış gayelerinden biri, hakikati aramak ve onu yaşamaktır. Ancak, bu yol dikenlerle doludur. Voltaire’in dediği gibi, “Hakikati arayacak olan her kim olursa olsun, zulüm görecektir.” 

Tarih boyunca hakikatin peşinden gidenler, çoğu zaman baskıya, haksızlığa ve zulme maruz kalmışlardır. Buna rağmen, bıkmadan, korkmadan hakikati aramaya devam etmek gerekir. Çünkü hakikat, hakkın yanında durmaktır. Ve hak, Kur'an ile, Resûlullah ile, Ehl-i Beyt ile ve iman ehli ile beraberdir.

Hz Hüseyin AS ve o dönemde peygamberimizden geriye kalan ailesinin Kerbela'da ne işi vardı?
Mekke'de kalıp, rahat ve konfor içinde yaşamak varken neden zor ve meşakkatli bir itirazı seçtiler?
Hepsi hakikati arama çabasında idiler. Bu uğurda canlarını feda ettiler. 

Gazze'lilerin günümüzdeki itirazı neydi? Onlar ne uğruna onbinlerce şehid verdiler? 
Hakikat uğruna!
Hakikat haktır, nurdur, Rabbimizin bize uzattığı rahmet ipidir, mesajıdır...

Değişen Dünya ve İnsanın Sorumluluğu

Dünya her gün yeniden kurulur ve insan her gün yeniden gelir dünyaya. Sürekli değişen bir dünyada insan, kendisini ve çevresini sorgulamalı, hakikate uygun bir yaşam sürmelidir. Hz. Muhammed’in "İki günü birbirine eşit olan zarardadır" sözü, insanın sürekli kendini geliştirmesi, kontrol etmesi gerektiğini vurgular. Öyleyse, değişen dünyaya kayıtsız kalmak, insanın özüne ve yaratılış amacına aykırıdır.

İnsan Kıymeti ve Toplumsal Sorumluluk

İnsan kıymeti bilmeyen topluluklarda, kıymeti bilinecek insan yetişmez. Hasan Âli Yücel’in vurguladığı gibi, bir toplumun en büyük sorumluluklarından biri, insanlarını tanımak, ölçmek ve değer vermeyi öğrenmektir. Kendi değerlerini bilmeyen toplumlar, yanlış kişileri yüceltir ve hakikatten uzaklaşır.

İyiliği Seçmek

İyi insan, kötülüğün farkında olmayan saf insan değildir. Erich Fromm’un belirttiği gibi, iyi insan her kötülüğün farkında olup, buna rağmen iyiliği tercih edendir. Hakikat yolunda yürümek, iyiliği tercih etmekle mümkündür. Bu, yalnızca bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir görevdir.

Sonuç olarak, içerisinde yaşadığımız mübarek ramazan ayında, insanın kendini tanıması, hakikatin yanında durması ve iyiliği seçmesi, onun hem bireysel hem de toplumsal sorumluluğudur. Değişen dünyada kaybolmamak ve hakikati yaşatmak için insanın, her gün kendini yeniden inşa etmesi gerekir.