Karataş’ta olanları Karar Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur yazdı

Karar Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Karataş'ta geçtiğimiz hafta gündeme yansıyan gelişmeleri kaleme aldı

Adana Karataş’taki projenin adı da sonuçları itibarıyla manidar; “Kaz Çiftliği Projesi.”

Bu bir insan kaçakçılığı projesi değil ama yine devletin gücünü ve dokunulmazlığını kullanan bir yapı var karşımızda. 

Karataş, Adana’nın deniz kıyısındaki en güzel ilçelerinden biri. Hem deniz kıyısında hem verimli toprakları olan ilçenin arazileri kapanın elinde kalıyor. Bu yüzden sık sık cinayetler işleniyor, olaylar meydana geliyor. 

Ayrıca ilçeye Urfa’dan gelen göçlerle ilçenin yerli halkıyla yeni gelenler arasında etnik boyutu da olan bir gerilim yaşanıyor. Yeni gelenler içinde benzer örneklerde olduğu gibi mafyalaşmış bir kesim var. 

Yani güvenlik endişesinin yüksek olduğu bir yerden bahsediyoruz.

İşte bu endişeyi ve toplumsal kutuplaşmayı, güvenliği sağlaması gereken kolluk güçlerinin kendi çıkarları için kullandığı iddia ediliyor.

Olay 2019 yerel seçimlerinde başlamış.

Karataş Bebeli mahallesi muhtar adayı Hakan Tadıgüzel, seçimlerden bir kaç gün önce ilçe Jandarma Karakolu’nda jandarma komutanının odasında otururken, karakol komutanı S.A., İlçe Jandarma Komutanı E.Ö.’ye  "Komutanım, Bebeli köyünde seçimden dolayı olaylar çıkabilir, ben bizim çocukları güvenlik getireceğim" der. Muhtar o an farkında değildir ama bu başına geleceklerin başlangıcıdır. 

Muhtar ilk başta bu ilgiden memnun olur, köye döner. 

Seçim günü Jandarma Komutanı S.A. Whatsapp’tan arar, "Adamlar geldi köye gönderdim, onları karşıla” der. 

Sivil giyimli kişiler gelir, muhtar istihbarat elamanı sandığı bu kişileri oy verme işleminin yapıldığı ilkokula götürür. Seçim bitene kadar orada kalırlar, seçimi gözlerler. 

İlk para alışverişi seçim akşamı olur. 

Seçimi kazanan muhtardan karakol komutanı, bu özel güvenlik hizmeti için “yol masrafları” diyerek 10 bin TL alır. 

Hizmetten memnun olan muhtar parayı öder.

Seçimlerden bir ay sonra Jandarma karakol komutanı S.A. muhtarı tekrar arar. “İlçe Jandarma komutanı E.Ö. görüşmek istiyor” diyerek jandarma komutanlığına çağırır.

Makam odasına girdiğinde seçim günü koruma olarak gelen sivillerden birini İlçe Jandarma Komutanı E.Ö’nün yanında otururken görür. 

İlçe Jandarma Komutanı E.Ö., muhtara bir teklifte bulunur: "Sizin arazilerinizi Kürtlerden korumak için bu arkadaşlar sizin bölgede Karataş-Bebeli arasında bulunan boş fabrikada "Kaz besleme görüntüsü ile" çalışacaklar ancak bunların bu işi yapabilmesi için "250.000,00" TL para lazım.”

Muhtar “ben de o kadar para yok” diyerek köylülerle konuşmak üzere köye döner. Köyün ileri gelenleriyle bir araya gelir, herkes bu durumdan şüphelenir ama karakol komutanı gelerek onları “yaptıkları işi kamufle etmek için bu kaz tesisinin kurulması gerektiği” konusunda ikna eder.

Bölgede yaşanan arazi anlaşmazlıkları, mafyanın tacizleri yüzünden köylüler teklifi kabul ederler.

Muhtar ve köyün ileri gelen isimlerinden biri “ancak 40 bin TL verebileceğini” söyler, komutan bunu kabul eder. Para verilir. 

Ama karakol komutanı durmaz. Önce köye gelip bir 10 bin TL daha ister. Sonra muhtarı karakola çağırıp 15 bin TL de alır.

Paralar ödenir ama vaat edilen kaz çiftliği bir türlü kurulmaz.

Karakol komutanı “çok masraflı oldu” diyerek çiftlikten vazgeçtiklerini ama adamlarının yine de bölgede köyün güvenliğini sağlayacağını garanti eder. 

Ama adamların oturabilecekleri bir eve ihtiyaçları vardır. 

Köyde boş olan bir ev, herkesin istihbaratçı sandığı bu üç sivile tahsis edilir. Üç ay köyde kalırlar. 

Sivillerdir ama ellerinde silahlar, kasaturalar olunca resmi görevli oldukları düşünülür.  

Bu üç kişinin onları mallarına ve arazilerine el koymaya çalışan mafyaya karşı koruduğunu düşünerek köylüler duruma ses çıkarmazlar. 

Ama komutanın para taleplerinin ardı kesilmez. 

İfadelere göre borcu olduğunu söyleyerek 250 bin TL daha ister, muhtara birlikte iş teklifinde bulunur, sonra tehditler başlar. Bazı köylülerin araçlarına ve silahlarına el koyup, rüşvet ister. Muhtarı arabasına alıp şehre götürürken yolda tehdit eder.

Nihayet kendilerini haraca kesen komutanlardan bunalan çiftçiler "rüşvet, irtikap, tehdit, hakaret, görevini kötüye kullanma" suçlarından Karataş Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunurlar. 

Fakat şikayetçi oldukları kişiler soruşturmaları da yürütecek kişilerdir. 

Karataş Cumhuriyet Savcılığı delil yetersizliğinden kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.

Bu karar hala görev başında olan komutanları iyice güçlü hale getirir, şikayetçi olan köylüler ise iyice zor durumda kalırlar. 

Bu korku ikliminde 24 Mart 2021 günü Karataş ilçesinin Adalı mahalle muhtarı, Adana ihbar hattını arayarak "Karataş ilçesinde bulunan bir kamu personelinin kendisinin talebi olmadığı halde iş karşılığı yüklü miktarda para istediğini, işleri halledeceğini söylediğini” ihbar eder. 

İhbar üzerine İl jandarma Komutanlığı tarafından İlçe Jandarma Komutanlığı için idari soruşturma başlatılır. 

Bu idari soruşturmada çok sayıda mağdur, karakolda görevli personel ifade verir. 

Bu arada Adana Cumhuriyet Savcılığı örgüt suçları bürosu da 2021/24340 soruşturma kaydı ile kamu görevlileri hakkında  “Örgüt kurma, üye olma, görevini kötüye kullanma, rüşvet, irtikap, nitelikli dolandırıcılık, tehdit suçlarından bir soruşturma başlatır.

Fakat suç yeri Karataş ilçesi olduğu için soruşturma dosyası tekrar Karataş Cumhuriyet Savcılığına gönderilir. Olay yeri Jandarma bölgesi olduğu için olayı soruşturma, ifadeleri alma işi olayın faillerinin hala görevde olduğu Karataş İlçe Jandarma Karakolu’nundur.

İşte bu tuhaf durumdan rahatsız olan köylüler, Karataş Mağdurları adıyla biraya geldiler ve tekrar soruşturmanın kapanmaması için geçen hafta avukatları Mehmet Ali Önal ile  birlikte Karataş ilçe merkezinde bir basın açıklaması yaptılar.

https://www.kucuksaat.com/karatasli-magdur-ciftcilerden-aciklama-rusvet-tehdit-santaj-ortaya-ciksin-15315h.htm

“Adalet Hemen Şimdi” pankartıyla yaptıkları açıklamada özetle şöyle dediler

“Karataş ilçesi binlerce dönüm tarım arazilerine sahip Çukurova bölgesinin en verimli tarım arazilerine sahiptir. Coğrafi yapısı ve geniş tarım arazileri nedeni ile coğrafyada büyük kavgalar meydana gelmiş çok sayıda cinayetler işlenmiştir.  Bu korku ikliminde yaşayan Karataş Halkının tek güven duyduğu birim kolluk kuvvetleridir.

Kolluk kuvvetlerinin kanunda belirtilen görevi, halkın emniyetini, kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak için suç işlenmesini önleyici faaliyetlerde bulunmaktır. Bu görevini unutan bir kısım bedbaht kamu görevlileri "kamu düzenini bozmuş" "toplumda korku iklimini oluşturmuştur."

Görevleri başında bulunan memurların görevlerinde kaldığı sürece mağdur halkın ve ilçede bulunan bilgi sahibi kamu memurlarının ifade vermeleri mümkün olmayacaktır.”

Talepleri net: “Soruşturmaların etkin ve adil yürütülmesi için kamu görevlilerinin görevlerinden el çektirmelerini, adaletin tesisi için mağdurların korkmadan kolluk birimlerinde ve Karataş Cumhuriyet Savcılığında ifade verebilmelerinin sağlanması.”

Jandarma bölgesinde yaşanan olaylarda soruşturulan da soruşturan da Jandarma.

O yüzden de soruşturma ilerlemiyor. Savcılık soruşturması var ama kimse açığa alınmıyor. İktidar milletvekilleri bu durumla ilgilenmiyor. 

Bütün bunlar Adana’da küçük bir ilçede yaşanıyor.

Devlet bu küçük ilçede bile rutin dışına çıkmış durumda. 

Washington Post, 2017’den bu yana harika bir sloganla çıkıyor: 

“Demokrasi karanlıkta ölür.”

Karanlıkta sadece demokrasiler ölmez çeteler de ürer. 

Hukuk önünde hesap sorulamayan, medya tarafından denetlenemeyen, vatandaşa karşı sürekli güçlenen bir devletin yasal gücünü kullananlar bir süre sonra o yasal gücü kendi güçleri görmeye başlıyorlar

Ellerinin altındaki o güçle, hayat standartları arasındaki uçurumu kapatmaya heves ediyorlar. 

Buna heves edenlerin başına bir şey gelmediğini gördükçe de cesaretleri artırıyor. 

Amerika’da okumuş genç Scooter girişimcisinin bile “Devlet ne derse odur, devlet başa kuzgun leşe” dediği bir kültürde devlet adına racon kesmek de zaten en kolay iş. 

Hukuk karşısında insanların kendilerini tekinsiz hissettiği, imtiyaz ve torpilin rutin hale geldiği,  toplumdaki çatlakların büyüdüğü, güvensizliklerin arttığı, iktidarın parçası olmanın imtiyazlı bir sınıfın bir parçası olmaya başladığı bir ülke çetelerin üremesi için bulunmaz bir bataklık...

Belediyelerde patlak veren gri pasaportlu insan kaçakçılığı skandalı, Karataş’ta bir ilçe Jandarma Komutanlığı’nın ali kıran baş kesen kesilmesi bu çürümenin sonuçları...

Yani hukuk devletinden uzaklaşma sadece Avrupalılar görmesin diye düzeltiliyormuş gibi yapılması gereken lüks bir mesele, liberal bir evham değil, devleti içten içe çürüten gerçek bir beka meselesi.

Hukuk devletinin doldurduğu alanlar boşaldıkça, o boşlukları büyüklü küçüklü çeteler doldurmaya başlıyor çünkü.

Devletin gücü fırsatçılar için bir suç aletine ve imkanına dönüşüyor.

Tabii vatandaşlara da yolunacak kazlar olmak düşüyor. 

Yıldıray Oğur'un makalesinin tamamını okumak için tıklayın

GÜNDEM Haberleri

Adana'da 3 ilçede taşımalı eğitime 1 gün ara verildi
Adana'da fırtına bir iş yerinin reklam tabelasını söktü
Aydınlar Ocakları 51. Şura Bildirisi açıklandı
Taner Talaş; Adana, kişilere özgürlükçü bir tutum sergilemeyi aşılayan bir şehirdir
Orhan Kemal'in evi Sarıçam'da 2+1 daire parasına satılık!