2015 yılında Adana Medya Gazetesi’nde bir yazı kaleme almıştım. Başlığı Şuydu:
Karaisalı’nın özgürlüğü: Biber
Özgürlüğün en vazgeçilmez koşullarından birinin üretim olduğunu vurguladığım yazı, daha sonra birçok haber kanalında yayınlanmıştır.
ÜRETEN HER KÖY MİLLİ SAVUNMAMIN KALESİDİR
Yüzyılımızın başında Dünyanın en büyük imparatorluğu olan İngiltere’nin Başbakanı Churchıll, Çanakkale’yi geçemedi. İngiltere Parlamentosu (Avam Kamarası), Churchıll’den hesap sordu:
“Sen nasıl olur da çökmüş ve hasta olan Osmanlı’yı yenemedin?”
Churchıll cevap verir: “Ben Osmanlı’yı yendim ama Osmanlı evini yenemedim…”
Bu tespitte tarihi bir gerçeklik vardır. Bir devlet ordu, silah ve kalelerinin yanı sıra köylerinin üretim gücü ile de korunur.
Üreten her köy, milli savunmanın kalesidir.
Karaisalı Çukurova’nın üretim kalelerinden biridir. Bu kalenin surlarını çalışan köylüsü, silahlarını ise ise ürettiği biber, zeytin ve ayçiçeği oluşturur.
Karaisalı’da üretilen biber, zeytin ve ayçiçeği sofralarımızı süsler.
Ürünler ağırlıklı olarak, 1. Kanal üzerinde kurulan pazarda veya Tellidere Pazarı’nda halka sunulur.
HAYALİ OLAN KÖYLÜ: OĞUZHAN ALTINTOP
Her yıl, bu pazarları ziyaret ederim. Sima olarak oradakileri hemen hemen tanırım. Hepsini akrabam sayar ve öyle saygı duyarım. Üreten insan benim en yakın akrabamdır. Ben buna üretim akrabalığı diyorum. Tanımadığım üreten insan, üretmeyen kardeşimden daha yakın akrabadır.
Bir aile gördüm. Anne yuvasında bir kartal gibi hem ürünlerini bekliyor hem de gelen geçenleri izliyor. İki oğlu etrafında fır dönüyor. Önceki yazımda da anlattığım gibi, Anadolu coğrafyasında anaerkil sistem yürürlüktedir.
Gençler güleç yüzlü ve cana yakındı. Büyük olana: “Hele kendini bir tanıt bakalım. Kimsin necisin?” diye sordum.
“Ben Oğuzhan Altıntop. Karaisalılıyım. Bu da kardeşim Yusuf. Allah eksikliğini vermesin annemiz ve babamız da başımızda… Karaisalı Meslek Yüksek Okulunda Seracılık konusunda eğitim aldım. Ziraat teknikeriyim. Ön Lisansımı da tamamladım. Şu an Fatih Mahallesi’nde yaşıyorum ama annem Dörtler Köyü’nden, babam da Erkeğin (Etekli) Köyü’nden.
“Var mı köyde arazi?”
“Var, ikisinde de var. Dörtler’deki su altında olduğu için kullanılamıyor. Erkeğin’de de su sorunu olduğu için ancak buğday ekebiliyoruz.” (Talihin garip cilvesi, biri çok su olduğu için kullanılamıyor, diğeri de su olmadığı için kullanılamıyor.)
“BİBERİN İÇİNDE DOĞDUM…”
“Kaç yıldır bu işi yapıyorsun?”
“Ben 28-29 yaşıma kadar, yani kendimi bildim bileli bu işin içindeyim. Biberle beraber ve biberin içinde -doğdum diyebilirim…”
“Peki sen burada biber ve zeytin satıyorsun. Nereden getiriyorsun?”
“Karaisalı’da belli başlı kantarlar vardır. Salbaş’ta olsun, Çakallı veya Emelcik’te olsun. Çevrede hasadı yapılan bütün ürünler kantarda toplanır. Karaisalı’da yetişen bütün ürünler bu kantarlardan geçer. Kantara yakın köylerde rampa usılü uygulanır. Uzak köylerde ise ürün çuvallarla gelir. İster çuval isterse rampada dökme usulü ile bir araya getirilen ürünler işte bu Pazarlara gelir ve perakende olarak müşteriye sunulur.
Buradan başka pazarlarda vardır, buranın adı Tellidere Pazarı’dır.
Tellidere Pazarı deyince sadece Karaisalı’dan değil, mersin’den Hatay’dan Osmaniye’den de biberler gelir.
“Kantar dedin. Kantarcı bu ürünü köylüden satın alıp size mi satar yoksa köylü direk olarak size mi verir?”
“Kantarcı bir nevi simsar gibidir. Sadece alıcı ve satıcıyı karşı karşıya getirir. Sadece, hizmetini sunduğu kantar bedelini tahsil eder. Bunun dışında başkaca isim altında her hangi bir ücret almaz. Bu sistemde üretici (çiftçi) ile toptancı arasında bir aracı yoktur.
“Pirili’de bir salça fabrikası var? O FABRİKA ile çalıştın mı?”
“O bölgede bir salça fabrikasının olması iyi. Ancak, Fiyatların tespiti ve ödeme zamanları ile ilgili sıkıntılar tam anlamıyla çözülemediği için bazı çiftçiler tercih etmiyor. Keşke, sistemli ve disiplinli bir sistem kurulabilse, o salça fabrikası çok büyük sorunumuzu çözebilir…”
KARAİSALI’NIN HER ŞEYİ: BİBER, ZEYTİN VE AY ÇİÇEĞİ
“Kullanım şekline göre kaç tür biberiniz var? Hasat ne zaman yapılır?”
“İki türlü biberimiz var. Birincisi toz biber yapılanı diğeri de salçalık biber… Esasında biberin toplanma zamanı Ağustos’un ilk haftası ile başlar, daha sonra işte bu günlere kadar (08.10.2021) devam eder. Ama bu yıl havanın sıcak gitmesi yüzünden erken başladık.”
“Fiyatları: Toz biberlik kilogramı 6 ila 8 lira arasında değişiyor. Ortalama 7 kg biberden 1 kg toz biber elde edilir. Şahsen bu tür çekilmiş biberleri tüketiciye tavsiye ederim. …”
“Biraz da zeytin’den söz edelim. Karaisalı’da zeytinin hikâyesi nedir?”
“Son 5, 6 yıldır zeytin ekimi yoğunlaştı. Karaisalı yetişen “Adana Topağı” adı verilen zevtin cinsidir. Saruulak, Tarsus’a ait bir zeytin çeşididir.
Adana topağı cinsi zeytin veren 100 – 150 yaşında ağaçlar bizim köyümüzde bile var. Bu zeytinlerin fiyatı toplama kalitesine göre 10 12 lira arasında değişiyor…”
“Karaisalı’da zeytin ve biber olmasaydı ekonomisi ne olurdu?”
Sıfır olurdu…”
“EN BÜYÜK HAYALİM…”
“Sana göre Karaisalı’da Biber ve Zeytin üretimi konusunda daha güzel bir sistem nasıl olabilir? Ya da var mı?”
“Olmaz olur mu? Benim biber konusunda bir hayalim var. Biber normalde Karaisalı’nın ürünüdür. Türkiye’nin başka bir yerinde “Karaisalı Biberi” yok. Bu biberin, kendine has bir rengi, rehası, kokusu var. Ayrıca salça üretiminde de çok verimlidir.
Hayalim: Karaisalı biberinin adını patentleştirmek. “Coğrafi İşaret Tescilini” yaptırmak…”
Malatya’ya gittiğin zaman kayısı, Gaziantep fıstık, Neden Karaisalı biberinin tescili olmasın? Neden zeytinde Adana Topağı’nın tescili olmasın?”
“O zaman buradan Zeytin için Adana Valiliğine, Biber için de Karaisalı Kaymakamlığına çağrı yapalım. Lütfen yöremize ait zeytin ve biberin coğrafi işaret tescili için gereğini yapmanızı arz ederiz… Ne dersin?”
Teşekkür ederim derim.
Oğuzhan Altıntop ile konuşmamız uzun sürdü. Ana başlıkları ise söylediklerini paylaşmak istiyorum:
“Mezun olduğum okulda dışarıdan gelen insanlar vardı. Bizimn su, toprak ve diğer olanakları gördüğünde bize “Siz cennette yaşıyorsunuz” derlerdi. Doğru, Karaisalı’nın hiçbir köyü verimsiz değildir. Benim gibi bir çok genç bu topraklarda üretim yapmak istiyor ama maliyetler bizi korkutuyor.
Biz köyümüzden uzaklaşmak değil, kucaklaşmak istiyoruz. Bu sorunun çözülmesi hepimiz için zorunludur…” diyen ve üretimi hayatının merkezine koyan Oğuzhan Altıntop ve ailesine başarılar diliyorum
Fotoğraflar: Sedat Memili arşivinden