Kar Yağdı Yollarıma

Yaşar Erkmen

Evdeki hesap çarşıya uymaz, demiş bir zamanlar düşünen atalarımız. Bu sözle ne demek istemişler, neyi vurgulamak istemişler?
Bu söz, önceden tasarlanan bir iş umulduğu gibi sonuçlanmayabilir, düşünüldüğü gibi olmayabilir, anlamındadır. Tam da benim yaşadığım gibi…
Aydın Kitap Fuarı da dâhil, on beş günlük Ege gezisini 22 Kasım’da tamamlayıp Adana’ya dönmek için yeniden yollara düştük. Dönüşte Pozantı’nın Fındıklı köyündeki yayla evimize uğramayı da düşünüyorduk. Mola vere vere, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, karanlık çökerken vardık Fındıklı’ya.

Cumartesi günü hava günlük güneşlikti ama güneş gözden yitince hava soğumaya başladı. Odun, kömür sorunumuz yoktu. Gürül gürül yanan sobanın ısıttığı odada geç saatlere kadar oturduk. Ayvaları toplamış, odunları istiflemiştim. Fener de Kayseri’ye yarım düzine gol attığı için keyfime diyecek yoktu. Pazar günü ayaklarımı uzatıp dinlenecektim. Eşim de mutfaktaki işlerini tamamlayacak, pazartesi günü Adana’ya, kürkçü dükkânına dönecektik.

Sabahleyin pencereden dışarıya baktığım anda planımızın suya düştüğünü anladım. Gece yarısı başlayan kar, her yanı beyaza boyamıştı. Şiddetli bir fırtına eşliğinde tipiye dönüşen kar, puslu havada savrulup duruyordu.
Pencereden, uçuşan kar taneciklerini izlerken romantik şairimiz Cenap Şahabettin’in Elhan-ı Şita (Kış Ezgileri) adlı şiirinden dizeler düşüyor aklıma:
“Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gaib eyleyen bir kuş
Gibi kar.
Geçen eyyam-ı nevbaharı arar…”
Karın yağışını çok güzel sembolize ediyordu ama romantizm karın doyurmuyordu. Bir an önce duygusallıktan çıkıp karın yaratacağı sıkıntılara çözüm bulmalıydım.

​Kar yağışı fırtınayla birlikte gün boyu devam ediyor. Öyle ki bahçede kimi yerlerde dizime kadar kara gömülüyorum. Eylülde ektiğim roka tohumları tam yenecek kıvama gelmişken, kar altından mahcup bir edayla, “Üzgünüm sahip!” der gibi, buzlanmış cam tavanından donuk donuk bakıyor. 

​Sabahtan yaktığımız sobanın ısıttığı odada, sosyal medyada dolaşırken tüm yurtta kış, kışlığını yapıyordu. Çok sayıda kişinin mağdur olduğunu gördüm. Hatta Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin’in de Öğretmenler Günü kutlaması için Ankara’ya giderken kötü hava koşulları nedeniyle yolda kaldığını Küçüksaat.com’dan okuyunca şaşırdım.
“Koca Başkan yolda kalıyor, sen kalmışsın çok mu?” diyerek kendimi teselli ettim.  
Pazar günü ortalıkta görünmeyen güneşin gülen yüzüyle pazartesi sabahına uyandık. Kar yağmasa da arabamız kardan arabaya dönmüş, hesap yine şaşmıştı. Yola çıkmayı bir gün erteliyoruz ama gökyüzüne bakınca da içimdeki ses, “Emin misin?” diyerek bir gün rötarla karlı yolların açılamayacağını söylüyordu.

Ey, kara hasret kentlerimizde yaşayan dostlar! Romantizmin büyüsüne kapılıp da keşke buralara da kar yağsa, demeyin! Yılda bir iki gününe tahammül edebilirsiniz ama günlerce evde mahsur kalınca vazgeçersiniz benim gibi kardan da romantizmden de. Adana’nın gözünü seveyim! Zemheride bile sıkıntı yaşatmaz bize. Bir de yazları bu kadar sıcak kanlı olmasa, dünyanın yaşanabilecek en güzel kenti olurdu! Ama o kadar kusur, kadı kızında da olur diyelim ve kentimizin kıymetini bilelim.

Aydın Fuarı’ndan sonra işler planladığım gibi gitmemişti. Dönüşte de planımız aksamaya başladı. İki gündür yağan kar, iki günde eriyip yollar güvenli hâle gelirse, çarşambaya yola çıkarız diye dönüş gününü yeniden güncelledik.
Bakalım bu kez evdeki hesap çarşıya uyacak mı?